Güncelleme Tarihi:
Önce haber ajanslarına iki satır düşer,ailelerine, sevdiklerine henüz haber verilmediği için isim yazılmadan “filanca bölgedeki çatışmalarda …sayıda gazetecide yaşamını yitirdi” diye…
Seyirciler için sayıca kalabalık ölümlere “ek” küçük kayıplar.
Ölüm, açlık, sefalet haberlerinin daha bir kanıksandığı günümüzde çoğunluk kanal değiştirirken, gerçek ölüm haberlerinden sıkılanlar, sinemalarda “kurgu” ölümlere ağlarlar.
Ancak yine de, dünyadan küçük bir grup insan gerçek ölümleri çekmeye, aktarmaya devam edebilmek için savaştan savaşa koşar durur. İşte o iki satırlık isimsiz ajans haberinin yayılmasıyla bir yerlerde yüreklere devasa kor düşer.
Biliriz ki ölenler, o küçücük ailemizden, bizlerden biridir. Bazen kan bağıyla bağlı olduklarımızdan da yakındırlar, zira birbiri için ölüme gidenlerimiz de vardır.
Yine öyle oldu… Önce haberleri, arkasından isimleri geldi Tim Hetherington ve Chris Hondros’un.Bu sefer haber Libya’dandı, Misrata’da çatışmaların ortasında çekim yapmaya çalışırken yaşamlarını yitirmişlerdi.
Kosova savaşı sırasında karnımıza dayanan silahlardan, 200 metre yanımıza düşen tomohawklardan her kurtuluşumuzda, adak adarcasına “bu sefer de ölmezsek Afrika’ya gidelim” diye birlikte dileklerde bulunduğumuz arkadaşım Miguel Gil Moreno’nun Sierra Leone’de katledilmesi üzerine yarım kalan dileği tamamlamak için gittiğim Liberya’da tanımıştım Tim ve Chris’i.
Yıllarca oluk oluk kan aksa da pek kimselerin umursamadığı Liberya iç savaşını, çektikleri fotoğraflarla batı medyasının manşetlerine, dünyanın gündemine taşımışlardı.
Nihayet dünya, 300 binden fazla insanın katledildiği, yediden yetmişe kadınların tecavüze uğradığı, salgın hastalıkların insanları kırdığı, açlığın kol gezdiği,15 yıl süren Liberya iç savaşına müdahale etme kararı almıştı. Bölgede, diplomat olarak BM medya bölümünde görev yapıyordum.
Chris ve Tim, savaş sonrası gerçekleştirilen ilk seçimleri izlemek ve en ağır çatışmalarına şahit oldukları ülkenin barış günlerinde yaşanan değişimlerini fotoğraflamak için gelmişlerdi.
Diğer gazeteciler bizlerden bilgi almaya çalışırken, biz de asıl savaşı yaşayan Tim ve Chris’ten Liberya savaşının bilmediğimiz yönlerini öğrenmeye çalışıyorduk. Zira çok az Batılı gazeteci savaş döneminde Liberya’da çalışmıştı.
Ülkeyle ilgili haberlerin, kitapların, belgesellerin her birinde karşımıza çıkan iki isimdiler, Liberya’nın gündeme taşınmasına çok büyük katkıları olmuştu. Bir yanlarıyla Liberyalıydılar.
Savaşlarda çalışanlar için yarın yoktur. Herkes sıranın bir gün kendisine geleceğini bilir, ama bunu düşünmez, düşünmek istemez, bir savaştan diğerine koşar durur.
Liberya’dan Afganistan’a, Darfur’dan Libya’ya çatışma bölgelerinde koşan Chris ve Tim de bunu biliyorlar, ancak hala dünyada yaşanan dramları çektikleri fotoğraflar, yaptıkları haberlerle bizlere iletmeye çalışıyorlardı. Diktatörlerin ve savaş simsarlarının karşısında ses çıkarabilelim, ölümleri durdurabilelim umuduyla…
Oysa biz artık televizyonlardan izlediğimiz “gerçek” ölümlerin yerine, sinemalarda izlediğimiz “kurgu” ölümlere ağlamakla yetiniyorduk. Gerçeği kanıksamış içimizde normalleştirmiştik.
Ruhları şad olsun.
*Türkiye'nin ilk kadın savaş muhabiri olan Şerif Turgut, 200 binden fazla insanın hayatını kaybettiği Bosna Savaşı sırasında yaptığı yayınlarla ün kazandı. Bu dönemdeki haberleriyle hem yurtiçinde hem de yurtdışında 10'un üzerinde ödül aldı. Turgut, gazeteci olarak Kosova ve Irak gibi birçok çatışma bölgesinde görev yaptıktan sonra BM çalışanı olarak da Afrika'da bulundu.