Sana’nın öyküsü

GEÇEN hafta ‘Sana Türk Markası mı?’ başlıklı yazımın sonunda‘Sana’yı Türk markası olarak kabul edebiliriz’ demiştim. Sana’cılar çok mutlu olmuşlar.

Hemen Sana’nın öyküsünü anlatan bir kitap ve mektup göndermişler. Ürün Müdürü Aymin Es Zoral mektubunda şöyle diyor:

‘Sana, Türkiye pazarındaki 52 yıllık geçmişi, ürün ve çalışmalarıyla her zaman yerli bir marka olarak algılanmış ve Türk tüketicisi tarafından benimsenmiştir. Adı ‘sağlık’tan gelen Sana markamızın diğer ülkelerdeki benzerleri ile aynı lezzet ve kalitede olduğunu belirtmek isteriz. Uluslararası platformda Unilever’in aile markalarından Rama ve Blue Band’i Sana ile eşdeğer konumda sayabiliriz.’

Sana kitabını okudum. İzzetin Çalışlar tarafından kaleme alınan Sana’nın elli yıllık öyküsü gerçekten çok ilginç. İletişim fakültelerinde reklamcılık tarihi derslerinde mutlaka okutulması gereken bir kaynak..

15 Mart 1951 tarihinde TC Hükümeti İngiliz-Hollanda ortaklığı Unilever ile Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi’nin ortaklığında bir şirket kurulmasına onay veriyor. 1953 yılında 8.000 ton kapasiteli yağ fabrikası Bakırköy’de açılıyor. Açılışta kurdeleyi kesen Cumhurbaşkanı Celal Bayar fabrika hatıra defterine şunları yazıyor:

‘Bu fabrika bence iki başlı bir fayda sağlamaktadır. Bunlardan biri, Türk müstahsiline diğeri müstehlikine hizmet etmektir. Bununla beraber asıl beni memnun eden cihet, yerli ve yabancı işbirliğinin şuurlu ve değerli olmasıdır. Alakadarları tebrik ederim.’

Fabrika’da Türkiye’nin gereksinimlerine yanıt verecek iki yeni ürün üretiliyor. Bu iki ürün için Latince kökenli iki marka bulunuyor. Yaşam anlamına gelen Vita ve sağlık anlamını taşıyan Sana. Sana adı, daha önce Unilever tarafından 1900-1930 yılları arasında Almanya ve Hollanda’da tutundurulmuş bir marka. Vita da öyle ama vita Vitella’nın kısaltılmışında oluşturuluyor.

Unilever Türkiye’de reklama yatırım gözüyle bakan, Türkiye’yi çağdaş pazarlama konseptleri ile tanıştıran ilk kuruluş. 1953 yılından bu yana Sana için gerçekleştirdiği sürekli ve tutarlı reklam kampanyaları sayesinde Sana bugün, artık biraz zorlansa da hálá kategorisinde pazar lideri. Üstün lezzetli Sana, Yemeklerinize Tat... Mmm... Ne Tat... Özen Gösteren Anneler İçin, Değerini Anneler Bilir... Belleklerimizdeki Sana sloganlarından bazıları...

50 yıl ayakta kalabilmek kolay iş değil. Sana Ekmeküstü, Sana Creme Bonjour, Sana Creme Bonjour Peynirli, Sana’yı yaşatmak için atılan başarılı yeni adımlar. Unilever’i kutluyorum. Ve Sana’cılara içtenlikle soruyorum: Sana’nın Türkiye’de tam anlamıyla bir sosyal sorumluluk projesini başlatmasının zamanı geldi de geçmedi mi? Bu soruyu belki de Unilever’e mi sormalıydım?

Eski bir Sana’cı İhsan Aysu, Sana’nın geleceği konsunda biraz karamsar. Hem de Sana’nın Türk malı olduğunu ama Türk markası olmadığını düşünüyor:

‘Sayın Hocam, Hürriyet Gazetesi’nde çıkan yazılarınızı, biraz da mesleki ilgim dolayısı ile devamlı okurum. 20 Haziran 2005 Pazartesi günü çıkan yazınızda, ‘Sana Türk Markası mı?’ başlıklı bir yazı dikkatimi çekti. Bu soruya cevap vermeyeceğim, çünkü iş hayatımın çok uzun bir bölümü (28 yıl) Unilever şirketinde geçti, sadece 1 yılı Company Economist olarak, geri kalan kısmı tamamen Marketing bölümünde; Market Research Mgr. , Marketing Services Mgr., General Sales Manager, Marketing Director, Director of Operations (Edibles). Şirkete 1950’li yıllarda girdim, 1985 yılında Margarin Bölümünün Genel Müdürü iken emekli oldum. Kısaca, SANA ellerimde büyüdü. Malumunuz her ürün her marka belirli bir süre yaşar, sonra da tabii bir ölümle sahneden çekilir. Şu an genç arkadaşlarım Sana’yı hayatta tutmaya çalışıyorlar ama, marketing kanunları hükmünü icra ediyor. Yapacak fazla bir şey yok. Yine de ilave edeyim, Sana birkaç nesli büyütmüş, yüzde yüz bir Türk malıdır, markası demiyorum.’

Zabbaha kadar eğlence

HTP
Exclusive Reklam Algı Endeksi araştırmasının geçen haftaki ayağında en fazla anımsanan reklam % 42 ile Arçelik reklamı. Sonra sırasıyla Vestel, Coca-Cola, Beko, Pepsi ve Bosch reklamları geliyor.

Geçen haftadan başlayarak HTP ‘en beğendiğiniz reklam?’ sorusunu da sormaya başladı. Bu listede ise ilk sırada Vestel, ikinci sırada Ritmix reklamı var. Oranları % 29 ve % 15. Üçüncülüğü ise % 11 oranıyla Arçelik ve Pepsi paylaşıyor.

Beğenilen reklamlara baktığımda gördüğüm ortak özellik şu: Mizah... Eğlence... Tabii ki reklamlar insanları eğlendirmek için yapılmıyor. Ama ana satıcı mesajın yanında ‘beğenilmek’ de hedefse eğlence ve mizah şart! Beğenilmek ne zaman mı hedef olmalı? Neredeyse her zaman... Gazete, dergi, televizyon, radyo, açıkhava, internet fark etmiyor. Her zaman.‘Sıkıcı’ sözcüğü reklam düşmanı...

Çekirgelik

Hayvanlar beslenirler, insanlarsa yemek yerler. Yemek yemeyi bilen tek canlı insandır. (Brillant Savarin)
Yazarın Tüm Yazıları