Güncelleme Tarihi:
Dokur'a göre bilgi çağındayız ve bilgi arttıkça da kişilerin daha konservatif., örtünmüş olmaları mümkün değil. En muhafazakar duruşlar bile çok şeffaflaştı. Kişiler eşinin neyi neden yaptığını çok iyi biliyor. Çocuklar, anne ve babalarının ne yaptığını, anne ve babalarının tahmin ettiğinden çok daha fazla biliyor.
Öyleymiş gibi...
İkili ilişkilerde çok yaygın olan yanlış anlaşılmalara neden olacak söylemler de yerini doğal istek ve beklentilere bırakmış durumda. Örneğin, daha öncesindeki farklı söylemler ya da kişilerin farklı maksatlarla ilişkiyi ya da bilgiyi çarpıtmayla giden süreçleri anlamını tamamen yitirmiş durumda. Evlilikle ilgili sıkıntılarını uzmanlarla paylaşan çiftlerin en büyük problemlerinden biri olan, mesela eşiyle ilgili sıkıntısını geri plana itip, çocuğunun problemi üzerinden yakınmasını sürdüren eşler tarihe karışacak gibi görünüyor. Dokur, bu dönemin sessiz idrak dönemi olduğuna inanıyor. Dokur'un izlenimlerine göre; şimdi söyledikleri şeylerin ne anlama geldiğini biliyor insanlar. Bu anlamda bakıldığında hiç birşey yapaylaşmıyor, tam aksine çok daha doğala yakın seyrediyor. Artık farklı söylemler çarpıtmalar anlamını yitiriyor. Bu tür davranışların kaynağı hemen anlaşılıyor zaten. Dokur, "Bu sessiz idrak dönemi 15-20 yıldır takip ettiğimiz vakalarda çok net izleniyor. Özellikle son dönem takip edilen vakalarda, kuşak çatışması gibi şeyler de anlamını yitirmiş durumda. 60'lı yılların kurgusuydu o, artık yok. Konuşmak şart değil ifadesi de daha bir anlam kazandı. 70'li yıllarda, ilişkilerin ancak konuşularak iyileştirilebileceği savı anlamını yitirdi. 80'lerde başlayıp 90'larda zirveye tırmanan iletişim becerileri hususu da anlamını yitirmeye başladı. Artık insanlar idrak ediyorlar ve konuşmaları da şart değil. Sessiz bir iletişimin doğala uygun yaşandığını görüyoruz. Bir zamanlar, ilişki hakkında konuşmak kimi zaman ilişkinin yerini alabilir, ilişki dokusunu azaltabilir deniliyordu bunu savunanlar haklıymış. İlişki hakkında konuşarak kurulan ilişki sözde ilişki ve sözde samimiyet deniliyor artık. Ve konuşmak gerçekten de şart değil. Biz bu durumu çok net olarak izliyoruz.
Empati de ne?
Empati bir dönem için çok önemli bir söylemdi. Ama empati tanımı da fonksiyonunu yitirmeye başladı. Geçtiğimiz 20-30 yılın yükselen bir değeriydi. Şimdi ona gerek kalmadı. Günümüzde insanların ilişki içinde, 'bir şey yapmaları gerektiği' yerine 'olmaları gerektiği gibi olmaları' söz konusu. Daha doğal, kendiliğinden ,kendileri olarak o ilişkinin içinde olmalarının çok daha büyük değeri var. İnsanın, bir diğer insanın yerine kendini koyma çabası yerine kendisi olması işi kolaylaştırıyor" diyor.
Peki ama ilişkilerde böyle bir doğallaşma süreci varsa, zaten sorunlar da bu doğallık içinde çözülmez mi ve bu durumda uzmanlara ne gerek kalır sorumuzun cevabı da pek uzun değil. Dokur bu konuda şunları söylüyor bize. "Böyle bir söylemde uzmanlar nerede işe yarar? Denildiğinde; bu doğallık içinde takılma olursa, uzmanlar ancak o zaman devreye girebilir. Takılmalar tabii ki olabilir çünkü kişilerin duygu, düşünce ve davranışlarının arka planı ile ilgili kendi kuşaklarının yetiştirilmesiyle ilgili olarak yeni yapılanmada uymayan yerler çıkabilir o zaman da uzmanlara ihtiyaç oluyor. Bir ilişkide diyelim ki, adam kadının bakış ve duruşuna kızgınlık duydu. Duygunun ifadesi kırılmayla, kızgınlıkla çıkabiliyor ortaya. Bunun üzerine çatışmalar oluyor, hatta yıllarca sürüyor. Bize gelindiğinde, çatışmada adamın babasının bir bakışı, baş edemediği duruşu olduğu ve aynı etkileri karısında gördüğü ortaya çıkıyor. Dolayısıyla aralarında sorun yaşanıyor. Bunu çözemiyorlar mesela. Biz uzman olarak bunları takip ediyoruz."
Doğallık ve evlilik
Aile ve Evlilik Terapileri Derneği'nin izlenimleri çok ciddi bir değişimi ortaya koyuyor. Buna göre; Evlilik eski kurum ağırlığını, "ya boyun eğeceksin ya acı çekeceksin" diyen üst yapı özelliğini yitirdi. Bu, devam edecek gibi görünmekle birlikte evlilik kurumunun devreden kalkacağı anlamına da gelmiyor. Evlilik kısa bir süre sonra, birçok yasal ve sosyal düzenlemelere hizmet edebilecek ancak kişilerin duruş oluş ve ilişkilerini belirleme işlevini kaybedecek. Bu durum, evliliğin tanımını değil ama işlevini değiştirecek. Kurum olmaktan çıkacak.
Dernek Başkanı Psikiyatr Dr. Dokur'a göre, evliliğin kurum ağırlığının, kişileri zora soktuğu yer, kişilerin olduğu gibi olamadıkları duruma hizmet etmesi. Evliliğin kurum ağırlığı bulunuyor çünkü kişilerin arzu-istek ve ihtiyaçları birbirine zarar verecek olursa, ortaya ilişkileri belirli bir durumda muhafaza etmek için kurum ağırlığı bir kural olarak çıkıyor. Ancak bu kurallar zincirinden aslında rahatsız oluyor insanlar. İlişkilerin, evlilik oluşumunun değişimi ile kişiler düşüncelerini daha rahat ifade eder hale gelince, sorunlar kendi kendine çözülecek ama nerede problem çıkar denildiğinde; bu kuşak geçişlerinde, kişilerden biri daha geriden geliyorsa, bu açıklığa ve değişime direnç gösteriyorsa, diğer kişinin seyrinin belirlenmesinde zorlayıcı olup, sıkıntı yaratıyorsa tabii ki problem çıkıyor. Dokur, "Mesela bize gelen danışanlar, 'insanın karısı böyle yapar mı?' diye konuşuyor. 'Evlilik böyle yürür mü?' diyorlar bir de ama bu evliliğin sonunun cümlesi. Evliliğin bittiği yerde bir şey başlamaz artık. Kimse mutsuz olan bir şeyi sürdürmek istemez, insan sevdiğinin de mutsuzluğu sürdürmesini istemez. Bu nedenle şimdi artık bitişlerde daha fazla. Ve burada boşanmalar bir dejenerasyon değil, evlilik bir durumsa, boşanma da bir durumdur. Evlilikler ne kadar doğal olursa o kadar devam edecek…
Evlilik tek eşlilik içeriyorsa doğal süreçte tek eşlilik ne kadar vardır?
Çiftler arasında, cinselliğin coşkulu yaşanmasıyla tek eşlilik/çok eşlilik sorgulanması arasında bir yarış var. Daha doygun bir cinsellik ön palan çıktıkça bu sorular da anlamını yitirecek. İnsan canlılılarına tek eşli mi, çok eşli mi sorusu sorulmayacak. Bence doygun bir ilişki bir başka haz nesnesinin aranmasına gerek bırakmayabilir çünkü genellikle burada taraflardan birinin eksik yapması değil, ilişkinin eksik olmasıdır yaşananlar. Genellikle kıstırılmış bir ilişkide cinsellik nefes alamaz" Diyor.