Polis arıyor, devlet ‘teşekkür’ ediyor...

Güncelleme Tarihi:

Polis arıyor, devlet ‘teşekkür’ ediyor...
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 1998 00:00

Haberin Devamı

Alaattin Çakıcı kasetleriyle Türkiye gündemini sarsan Paris Temsilcimiz Muammer Elveren, ünlü kabadayının bilinmeyen bir yönünü daha gün ışığına çıkardı; Meğer Çakıcı, adı ‘‘Robin Hood’’a çıkacak kadar yardımsevermiş. Son 1.5 yılda yurtiçi ve yurtdışında yaptığı yardımların tutarı 600 milyar TL. İşte Elveren'in kaleminden farklı bir Çakıcı:

ÇAKICI Beyaz saçlı dedinde, şu Fatma Abla'nın çoçuğunu işe koy.

EVCİL Koyacağım... Yani şu işler ters gitti. Ben ona söz verdim... Eylül'ün başında başlatacağım. O kadına çok ayıp oldu... Ben... O iş Bankası işi üzerime gelince böyle hiç ilgilenemedim o kadınla... Gidip soramadım da. Ama muhakkak ben onu arıyacam ve çocuğuda şey yapıcam. O kadın benimle çok ilgilendi, çokta sevdim ben o kadını. Alevilere verip veriştiriyordum, ulan Allah kahretsin, ‘Bende Aleviyim’ demesin mi bana... Sonra anladım o bunun için şey yapıyormuş.

ÇAKICI Fatma Ablayı Ordu çingeneleri çok sever. Dörtte anlıyormusun, Orhan arkadaş Esat'ı arayacak, misafirleri ona teslim et diyecek Esat... Ben de akşamleyin seni arayacağım.

EVCİL Tamam.

.........

Evet... Bu konuşmalar geçtiğimiz günlerde yayınlanan kasetlerden birinde Alaattin Çakıcı ile yakın dostu Bursalı zeytin kralı Erol Evcil arasında geçiyordu. Peki kimdi bu Fatma abla? Gerçek bir isim miydi, yoksa diğer konuşmalardaki gibi bir şifre miydi? Sanırım benim gibi büyük çoğunluk bunun şifre olduğunu düşündü. Ancak Fatma Uçan gerçek bir isimdi ve Alaattin Çakıcı ismini şifresiz söylemekten kaçınmamıştı.

KİM BU FATMA ABLA?

Üzerinde 50 günden fazladır çalıştığım Çakıcı dosyasıyla ilgili olarak yaptığım araştırmalar sırasında, Fransız yetkililerin elinde bulunan bazı belgeleri, 'Görme' imkanına sahip oldum. Fransız yetkililer bunların bazılarını sadece görebileceğimi, ancak not alamayacağımı, bazılarının bazı bölümlerinden not alabileceğimi, bazılarını da gerekirse kopyalarını verebileceklerini belirtiyorlardı. Görebileceğim, ancak not alamıyacağım belgelerde Çakıcı'nın savunması için hazırlanan ifadeler, tanıdığım ve tanımadığım bazı isimler, Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinden adlarını bildiğim ve bilmediğim kişilerin Çakıcı'ya gönderdikleri mektuplar Fransızcaları eklenerek, 'Çakıcı Dosyası'na konmuştu. Bu belgelerde, görüp de not almamam gerekenlerden aklımda kalanlarını yazmak çok zordu. Çünkü merakımdan çoğunu süratle okuduğum için sonunda aklımda bir kaç satırdan başka birşey kalmadı. Zaten aklımda kalsa bile belgesini almadan bu konularda bir şey yayınlamak benim gazetecilik anlayışıma da, konunun hassasiyetine de uygun değildi.

Dosyada kopyalarını alabileceğimi belirttikleri belgelerin büyük bölümünü Alaattin Çakıcı'nın dünyanın çeşitli bölgelerinde yaptığı bağışlar oluşturuyordu. Çakıcı Türkiye dışında olduğu yıllarda hemen hemen dünyanın birçok ülkesine gitmişti ve bu gittiği yerlerde yoksul ve kimsesiz çoçuklara, özürlülere, kilise yemekhanelerine ve körler yurtlarına yüzbinlerce dolara varan bağışlar yapmıştı. Bu yardımları belgeleriyle yazımızın bundan sonraki bölümlerinde yayınlayacağız.

AYŞE HANIMLA MI GÖRÜŞÜYORUM!

Okuyup bazı bölümlerinden not alabileceğim belgelerin birinde adı geçen Fatma abla İstanbul'daydı ve onunla da görüşmem gerekiyordu. Herkesin peşinde olduğu Erol Evcil röportajını yapmıştım. Diğer özel haberlerde yaptığımız gibi, Genel Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök'le konuştuk, hemen İstanbul'a gelmemi istedi.

Uçağa atladığım gibi İstanbula geldim. Evcil röportajından hemen sonra Fatma ablanın telefonunu çevirdim. Hiç tanımadığım bu hanıma Fransızlardan fotokopilerini aldığım Çakıcı'nın çeşitli ülkelerde yaptığı yardım belgelerini göstererek onunda adına, ''Türkiye'deki yardımlar'' notu bulduğumu söyledim. İlk telefon ettiğimde heyecandan olsa gerek Fatma abla yerine, ''Ayşe hanımla mı görüşüyorum?'' demişim. O da ''Hayır bu telefon benim ama isim yanlış'' diyerek kapattı. Biraz bekleyip notlarıma bakarak ikinci kez denedim, bu kez Fatma abla deyince, ''Evet benim'' cevabını verir vermez durumu anlattım ve kendisiyle mutlaka görüşmem gerektiğini belirttim. Kabul etmişti, hemen fırladım ve Hürriyet Gazetesi tesislerinin bulunduğu Güneşli'den yaklaşık bir saatlik mesafedeki bir semtte bulunan evine gittim. Bana anlattıkları yan sütunlarda.

HER YERE YARDIM YAPMIŞ

Çakıcı, Fatma ablanın anlattığına göre, yaklaşık 1.5 yıllık bu süre içinde Türkiye'de Fatma abla aracılığıyla 1.2 milyon dolar dağıttı. Kendisi yurtdışında olan Çakıcı, her ay en az 50 bin doları Fatma Uçan'a yolluyordu. Rakam bazen 70, bazen de 80 bin dolara çıkıyordu. Aynı sürede yurtdışında dağıtılan para miktarı da 1 milyon doları buldu. Yani Çakıcı yurtiçi ve yurtdışında yaklaşık 2.2 milyon dolar (600 milyar lira) dağıtmıştı. Sadece koyun değil, eşya, özürlü sandalyesi, yatak, önlük ve para olarak değişen bu yardımlarından ötürü İstanbul'daki Darülaceze kurumu, Çakıcı'ya teşekkür beratı verdi. Aralarında Bayrampaşa Cezaevi ve Şişli Etfal Hastanesi gibi resmi kurumların da bulunduğu pek çok kuruluş, Çakıcı'dan alınan yardım için belge düzenledi.

50 kamyon kömür yeter mi abla...

Fatma abla (Uçan) Alaattin Çakıcı'yı anlatmaya devam ediyor:

''Bu mesuliyetli iş olduğu için, yardımları Alaattin'in yaptığını söylüyordum, çünkü herkes benim bunları yapacak durumda olmadığımı, nasıl bir şekilde yaşadığımı biliyordu. Bu nedenle belgeleri onun adına alıyordum. Ben bu işi belgeli yaptım. Bunlar mesuliyetli bir iş. para işi çünkü, o isminin duylumasını istemez ve duyarsam üzülürüm diyordu. Ben bu bağışları fakirleri mutlu etmek için yapıyorum diyordu, ben bunu vatandaşlara anlattığımda onun adına belge veriyorlardı ve bu davranışından dolayı da halk arasında adı, 'Robin Hood'a çıkmıştı.

ROBİN ABİ...

Yardım ve bağış alan vatandaşlarla konuştuğumuzda, 'Robin Hood birşey gönderdi mi?', 'Robin Hood ararsa şuna buna ihtiyacımız olduğun söyle' diye konuşurlardı. Fakirler koydu bu ismi ve aramızdaki şifre buydu. Yakalanmadan bir kaç gün önce aradığında dedi ki, 'Bu ay üçbin kurban kestireceğim ve bunun yanında yine fakir çocukları giydirelim, onların montları yoktur, kış geliyor, üşürler, odun, kömür alalım onlara' dedi. ‘50 kamyon kömür yeter mi?’ diye sorduğunda ben dedim ki, bu kadar kamyon kömürü ben dağıtamam. 10-15 gün sürer, çok fakir var dedim, oda, ‘Olsun olsun, ne gerekirse yapıp, yap, dağıt’ dedi bana. Bana telefon açıyordu, ‘Birisi gelecek kapıya, parayı sana getirecek’ diyordu.

ABİM GÖNDERDİ

Daha sonra kimliğini bilmediğim kişiler belirsiz saatlerde ve her seferde farklı bir kişi, bazen 70, bazen de 80 bin doları gazete içinde sarılmış halde getirip, 'Abim gönderdi' diyerek, başka tek kelime söylemeden derhal gidiyorlardı, hiçbir zaman aynı kişinin geldiğine şahit olmadım. Alaatin bana çok itimat ediyordu, ben de bunu Allah rızası için yaptım, sevaptır diye düşünerek yaptım, halk arayıp duruyor babamız gitti perişan kaldık. Alattin bana her seferinde diyordu ki, alevi, sünni, hristiyan, müslüman, yahudi hiç kimseyi ayırmadan bağışları yap, bende öyle yaptım.''

600 milyar dağıtmış

Alattin Çakıcı, 1.5 yıl yaklaşık 600 milyar liralık yardım dağıtmış. Türkiye'de yardım etmediği kurum da neredeyse yok gibi. Darulaceze, cezaevleri, Türk Anneler Derneği, çocuk vakıf ve dernekleri, kaymakamlıklar, yardıma muhtaç kişi ve kuruluşlar bunlardan bazıları. Hatta bu yardımlarından dolayı Darulaceze'den bir teşekkür beratı almış. Alaattin Çakıcı'nın Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaptığı yardımların listesini yarınki yazımızda bulacaksınız.

Çakıcı’nın Fatma ablası

Alattin Çakıcı'nın gönderdiği yardımları İstanbul'da çeşitli kurum ve kuruluşlara dağıtan Fatma Uçan, Paris Temsilcimiz Muammer Elveren'in sorularını yanıtladı. Fatma Uçan, bu işi Allah rızası için yaptığını ve her ay 500 koyun kestirerek, dağıttığını söyledi.

Neden?

Gazetecilik güzel ama zor bir meslektir. Rutin haberi verir ama yetinmezsiniz. Hürriyet Yayın Koordinatörü Seçkin Türesay'ın dün yazdığı gibi, haberin arkasındaki insan unsurunu ararsınız. Çakıcı, 17 Ağustos'ta Fransa'da yakalandı. Gazetecilik yaşamım boyunca bu konuları hiç haber yapmamıştım. Çakıcı'nın çevresini, ilişkilerini, yakınlarını hiç tanımaz, ilgilenmez, sadece herkes gibi medyadan takip ederdim. Çakıcı Fransa'da yakalanınca - bölgem olduğu için - iş başa düştü ve bütün bağlantılarımı devreye sokarak işin içine dalıverdim. Bir süre sonra Fransız yetkililerin elindeki Çakıcı belgelerini ''Görme'' fırsatım oldu. Bunları görünce, bu işin derin bir kuyu olduğunu ve sadece güncel değil, öteki boyutlarınında müthiş tarafları bulunduğunu anladım. Fransız yetkililere günlerce dil döktükten sonra, belki de Türk güvenlik birimlerinin bile elinde bulunmayan bazı belgelerin fotokopilerini almaya ikna ettim. Bu olay başladığından beri hassas bir konu olduğu için, Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök'le direkt konuşur ve haber oluşunca ya da belgesini elde edinceye kadar konuyu gizli tutardık. Çakıcı-Aşık kaseti gibi bu kez de elde ettiğim belgeler son derece önemliydi. Çakıcı'nın çeşitli ülkelerde kullandığı pasaportlar, gittiği ülkelerin vizeleri adeta bir ''Çakıcı'nın seyir defteri'' gibiydi. Diğer bazı belgeler de Çakıcı'nın Türkiye dahil çeşitli ülkelerde yaptığı bağış ve yardımları, aldığı ‘‘teşekkür yazılarını’’ içeriyordu. Gazeteci olarak, Çakıcı'nın tıpkı yakalanışını, mahkemeye çıkarılışını, neyle suçlandığını, adının karıştığı olayları verdiğimiz gibi işin insan boyutunu da vermeliydik ve böylede yaptık.

Fakirlere her ay 500 koyun

Fatma abla adı bir şifre ya da kod değildi. Emlakçılıkla uğraşırken 10-12 yıl kadar önce Çakıcı ev bakmaya gelince tanışıp, güvenini kazanmış. Arsa, ev alınıp, satılmış, dostluk pekişmiş ve sonra da Çakıcı yurt dışına kaçınca ilişki kesilmiş. İki yıl kadar önce Çakıcı yurt dışından aramış ve kendisine para göndermek istediğini, bu paralarla da fakir fukaraya, ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere her ay 500 koyun kestirmesini istemiş. Çakıcı bu bağışları Allah rızası için yapmak istediğini, onun için adının verilmemesini, sadece, 'Hayırsever bir vatandaş' diye kurbanları dağıtmasını isteyerek, 'Sen de emeğinin hakkını al' demiş. Fatma abla da sevap olduğu için hem hayır duası alırım, hem de ben de sebeplenirim düşüncesiyle kabul etmiş. Olayı bir de Fatma Abla'nın ağzından dinleyelim:

ÇOCUKLARI GİYDİR

‘‘Alaattin Çakıcı'yla emlakçılık yaparken tanışmıştık. 10 yıl kadar evveldi, emlak meselesi için gelmişti. İşlerini istediği gibi yapınca güvenini kazanmıştım, ahbaplığımız öylece devam etti. Daha sonra yurt dışına gitti bir daha da görmedim. Bundan 1.5 yıldan fazla bir süre önce ki, bu tarih size verdiğim belgelerde var, bana telefon açarak, ‘‘En güvendiğim kişi sensin. Sen fakir aileleri çok iyi tanıdığın için yapmak istediğim bağışlarda bana yardımcı olmanı istiyorum. Bu bağışlar her ay devam edecek. Ben artık kendimi fakirlere adadım. Bundan sonra hayır işleri yapmak istiyorum. Koyunların fiyatını öğren’’ dedi. Ben koyunların fiyatını Türk parası söyledim, o tanesini fazlasıyla 100 dolar olarak hesapladı ve her ay 500 kurban kesip, yoksullara, ihtiyaç sahiplerine dağıtmamı istedi. Yakalanmadan 15 gün öncede bana telefon etti ve 'Fatma abla sana para göndereceğim, ne kadar fakir çoçuk varsa giydir‘ dedi. Son gönderdiği paralarla alınan bağışlar da, yakalandığı güne kadar yerlerine dağıtıldı. Okullar açılmıştı, kayıt zamanıydı bana, 'Hali vakti yerinde olmayan, yoksul çoçukların önlüklerini, ayakkabılarını, çanta, çorap, iç çamaşırı, yakalarını ve kitaplarıyla başka ihtiyaçları varsa karşıla, bu çocukları tepeden tırnağa donat' dedi. Bana, 'Bu yardımları bir hayırsever yapıyor' diyerek dağıtmamı istedi ve 'Bunu Allah rızası için yapıyorum, kimsenin de bilmesini istemem' diyordu ama ben aldığım herşeyin hesabını tutarak belgelerini alıyordum. Okul müdürleri ve muhtarların yardımıyle her okuldan 50 fakir çoçuk seçerek, giydirdik. Kamyonlarla bu dağıtımı yapıyorduk. Alaattin Çakıcı bana telefon edip, ne yaptığımı sorarken, 'Sen dağıttıkça bu çoçukların cıvıltıları kulaklarımda çınlıyor, o fakirler giyindikçe, yedikçe içtikçe ben burda mutlu oluyorum' diyordu. Alaattin vatanına, milletine, askerine, polisine çok bağlı bir insan. Atatürk için, milleti ve memleketi için canını veren bir insan...

REKLAMIMI YAPMA

Milliyetçi bir çocuk... Dürüst, şerefli, halkını seven iyi bir insan. ‘Fatma abla hayır işi yaptığım zaman ben burda mutlu oluyorum' diyor. Bu bağışları yaparken kesinlikle beni manşet etme sana çok darılırım. Kurban dağıtırken , bağış yaparken bir basın gelmesin, bir televizyon gelmesin diye sıkı sıkı tenbih eder ve benim ismimi değil, kendi ismini kullan derdi.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!