Güncelleme Tarihi:
Konuşmasının başında dünyanın en etkili 100 düşünce kuruluşu arasında yer alan IFRI’nin Türkiye hakkında kapsamlı bir anlayış oluşmasını sağlamakta önemli bir rol oynadığını belirten Bakan Bağış, kuruluşun “Çağdaş Türkiye” programının Fransızlar ve genel olarak Avrupalılar için paha biçilmez bir bilgi kaynağı sunduğunu belirtti.
Türkiye ve Fransa’nın derin ortak geçmişinin 1400’lü yıllarda Osmanlı’nın Fransa’ya gönderdiği özel temsilcilerle başladığını ve 1526 yılında Kral Birinci François’nın Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istediği günlere dayandığını belirten Bağış, “Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerindeki reform sürecinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin idari ve entelektüel yapılanmasında, Fransa’nın örnek teşkil ettiği aşikârdır. Bugün, Fransa ile güçlü bir coğrafyanın parçası olan Türkiye arasındaki diplomatik, askeri, ekonomik, siyasi ve kültürel düzeyde kurulan işbirliği, önemli bir gündem maddesi oluşturmaktadır” dedi.
Fransız İhtilali’nin liderlerinden Maximilien Robespierre’in, “Türkiye, Fransa’nın en eski ve sadık müttefikidir” sözünün Türkiye için daima geçerliliğini koruduğunu ve memnuniyetle karşılandığını hatırlatan Bağış, iki ülke arasındaki işbirliğinin, başta Avrupa coğrafyasında olmak üzere tüm insanlığın barış ve refahına katkıda bulunduğuna inandıklarını belirtti.
SARKOZY'DEN HOLLANDE'A
Son dönemde güçlenen ticari ilişkiler ile “Fransa’da Türkiye Mevsimi” etkinliklerinin iki ülkeyi daha da yakınlaştırdığını belirten Bağış, bununla birlikte Sarkozy hükümeti döneminde Türkiye’nin AB üyeliğine yönelik açık bir muhalefet olduğunu vurguladı. Hollande hükümeti ile bu ortamın değiştiğini de belirten Bağış, Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius’un 22’nci faslın açılışıyla ilgili açıklamalarını memnuniyetle karşıladıklarını da sözlerine ekledi.
Bağış, Bunun, yeni Fransız hükümetinin Türkiye’nin katılım müzakerelerine verdiği desteğin açık bir işareti olduğuna içtenlikle inanıyoruz ve bundan böyle Fransa ile daha derin bir işbirliği tesis etmeyi ve yalnızca kendi ülkelerimizin geleceği için değil, tüm Avrupa’nın geleceği için birlikte çalışmayı ümit ediyoruz” diye konuştu.
Bazı Avrupalı demagogların Türkiye hakkında yanlış bilgiler yaymakla meşgul oldukları bir dönemde, Türkiye hakkında açık ve net bilgiler sağlanmasına verdiği katkı nedeniyle IFRI'ye teşekkür eden Bağış, AB’nin yaşadığı siyasi ve ekonomik zorluklar ile ırkçılık ve yabancı düşmanlığı tehlikelerinin altını çizerek, “AB’nin iç meselelerle meşgul olduğu bir zamanda, tutarlı bir dış politika yaklaşımının benimsenmesi ve AB’nin dünya siyasetinde normatif bir güç olma iddiası zorlaşmaktadır. AB’nin mevcut sorunların üstesinden geleceğini ve krizden daha güçlü bir şekilde çıkacağını düşünüyoruz. Ancak Birlik, krizin aşılmasında, Türkiye ile işbirliği mekanizmalarını güçlendirecek tarihi fırsatın stratejik önemini göz ardı edemez” dedi.
Türkiye’nin, özellikle Arap Baharı’nın ardından bölgede bir “ağırlık merkezi” ve bir “ilham kaynağı” haline geldiğini de hatırlatan Avrupa Birliği Bakanı, hızla gelişen ekonomi de göz önüne alındığında, “Türkiye’nin üyeliğinin absorbe edilemeyeceği görüşünün aksine, üyeliğimizin AB’nin mevcut problemlerine çok çeşitli çözümler sunabileceğini” savundu.
Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir ivme kazandırmak için AB’nin farklı bir düşünce tarzına ihtiyaç duyduğuna inandıklarını da belirten Bağış, “Türkiye’nin güçlü ekonomisi, çok yönlü dış politikası, komşu bölgelerle kültürel ve tarihi yakınlığının, Türkiye ve AB’nin mali ve kurumsal kaynakları ile bir araya getirilmesi AB’nin genişleme ve komşuluk politikası hedeflerini yakalayabilmesi bakımından Türkiye’yi AB’nin ayrılmaz bir parçası haline getirmektedir. Gelecekte, Türkiye’siz bir Avrupa düşünemiyoruz. Şimdi, Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir ivme kazandırma zamanıdır” dedi.
Bağış sözlerine, Fransızların “Kaybedilen bir anı dünyanın bütün hazineleri bile geri getiremez” sözüyle son verdi.