Güncelleme Tarihi:
Thomson Reuters Vakfı ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin işbirliğiyle düzenlenen,
OBAMA’YI SINIFTA BIRAKTI
İlk olarak ABD Başkanı Barack Obama’nın Suriye karnesi soruldu Khalilzad’a. Ronald Reagan’dan bu yana neredeyse Cumhuriyetçilerin iktidarda olduğu her dönem ABD’nin dış politikasını şekillendirmiş bir isim olan deneyimli diplomat, “Başkan’ı eleştirmek istemem ama Suriye konusundaki yaklaşımından ben tatmin olmuş değilim” diye konuştu.
ABD’nin kararsız tavrının Suriye’de koşulların kötüleşmesine neden olduğunu ifade eden Khalilzad, bununla birlikte ABD halkının durumdan çok daha şikayetçi olmadığını da hatırlattı.
“Ya siz ne önerirdiniz?” sorusuna ise “Bence yapılacak ilk şey çatışmanın ilgilendirdiği organize güçlerden oluşacak ve Türkiye’nin de ön safta bulunacağı bir koalisyon” yanıtını veren Khalilzad diğer önerilerini şöyle sıraladı: Sahadaki dengenin muhalefet yönünde değişmesi sağlanmalı (bu noktada Doha sürecinden muhaliflere 'öldürücü yardım' dahil önemli bir destek çıktığını belirtti); fiziksel ve maddi destek devam ettirilmeli, bununla birlikte diplomasi kapısı da açık tutulmalı ve ilgili ülkelerden oluşacak koalisyon ve muhalefetle birlikte dönüşüm sürecini belirlemek için çalışma grupları kurulmalı, müzakereler yapılmalı.
ŞAM PKK’YI KULLANIYOR
Bununla birlikte Suriye’deki etnik ve mezhepsel yapının karmaşıklığına da dikkat çeken Büyükelçi, ülkede Alevilerin ve Hristiyanların kaygılı olduğunu, Kürtlerin ise krizi özerklik hedeflerine ulaşmak için kullandığını söyledi.
Bu meselelerin Suriye’nin bazı komşuları için de sorunlar yarattığını belirten Khalilzad, “Örneğin Suriye’deki koşullar PKK için bir fırsat yarattı. Bu da Şam rejimi tarafından Türkiye’ye karşı kullanılıyor” dedi.
“ESAD GİTSİN” DEDİK SONRA KENARA ÇEKİLDİK
Suriye konusunda son olarak bir kez daha Obama yönetimini eleştiren Khalilzad, “Esad gitsin” diyerek ABD’nin daha sürecin en başında Suriye halkını heyecanlandırdığını ancak daha sonra “kenara çekilerek” bir hayal kırıklığı yarattığını öne sürdü.
“Ben olsam Doha’da atılan adımların büyük bir kısmını aylar önce atardım” diyen ABD’li diplomat “Yapmadığımız şeyler yüzünden Suriye halkının bir bölümünü kaybettik” diye konuştu.
İRAN SİLAH SAHİBİ OLURSA...
Elbette Khalilzad kadar deneyimli bir isimle sadece Suriye konuşulmadı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İran’ın nükleer programıyla ilgili son dönemde yaptığı açıklamaların hatırlatılması ve yaptırımların başarılı olup olamadığının sorulması üzerine Khalilzad, “Bu neyle ölçtüğünüze bağlı” dedi ve şöyle devam etti:
“İran'dan talep sivil programını terk etmesi değil. Bunun İran’ın hakkı olduğunu herkes biliyor. Ancak uranyum zenginleştirme ve bazı diğer çalışmalar konusunda soru işaretleri var. Dolayısıyla o noktada yaptırımlar işe yaramıyor. Ama Tahran üzerinde sıkıntı yaratıyor. Bu konuda bazı kesimler yaptırımların etkisinin zamanla görüleceğini söyleyecektir. Ama bir noktada başka seçeneklerin değerlendirilmesini isteyenler de olacaktır.”
İran’a yönelik askeri güç kullanımında dikkatli olunması gerektiği yönündeki eleştirilerin haklılık payını yadsımayan Khalilzad, “Ancak birçok ülke İran’ın nükleer silah sahibi olmasıyla doğacak risklerin askeri operasyon riskinden büyük olduğunu düşünüyor” dedi. Khalilzad bir Suudi yetkilinin, “İran bomba sahibi olursa biz de oluruz” sözlerini aktararak bu durumun bölgede bir silahlanma yarışına neden olacağını ifade etti.
Khalilzad, “Neden İran nükleer silah sahibi olmamalı?” sorusuna en basit yanıtın ise, “Çünkü İran Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nı imzalayarak bu hakkından feragat etti” olduğunu söyledi.
Obama'nın ikinci döneminde İsrail-Filistin meselesine bir çözüm bulabilme ihtimali olup olmadığı da sorulan Khalilzad, bunun yolunun İran’dan geçtiğini belirterek, “ABD, İsrail’e İran konusunda destek olursa karşılığında da Filistin konusunda bazı adımlar atılabilir. Onun dışında bunu pek olası görmüyorum” diye konuştu.
Sevin Turan
seturan@hurriyet.com.tr