Güncelleme Tarihi:
Müzikle geçen 50 yıl, 800 beste, 60 milyonu geçen albüm satışı… Hakiki bir sanatçıdan söz ediyoruz, günümüzde emsaline çok nadir rastlananlardan… Buna karşın ülkemizde yıllarca, Türkçeye çevrilen şarkıları ve Ajda Pekkan ile olan aşkıyla ön plana çıktı. İşin aslı, ona çok aşinayız ama pek de iyi tanımıyoruz. Bu eksikliği biraz olsun giderebilmek umuduyla, Hürriyet Dünyası için, Enrico Macias ile beraberdim…
KULİSTEN HÜRRİYET DÜNYASINA ÖZEL GÖRÜNTÜLER / FOTO GALERİ
ENRICO MACIAS BÜYÜLEDİ / FOTO GALERİ
“RİTİM MELODİLERİN ÖNÜNE GEÇTİ”
Söz konusu yarım asırlık bir müzik kariyeri olunca, şimdiye dek birçok kez yöneltilmiş beylik soruları geçip, müziğin geleceğiyle ilgili endişelerimi dile getirdim ve sordum:
Ne oldu o eski melodilere? Neden ismini 50 yıl anacağımız müzisyenler yetişemiyor?
“Anglosakson müzik dünyayı tamamen esir aldı. Eskiden melodiler ön plandaydı şimdi ritim. Şarkı dinlemekten çok müziği duyunca dans etmek moda oldu. Yeni jenerasyon kıpır kıpır, dinlemekten daha çok, şarkıyı bağıra bağıra hep beraber söylemeyi tercih ediyor.”
O halde toplumla da alakalı bir şey bu...
Evet. Hissi olmaktan ziyade, canlı olmayı tercih eden bir toplum... “Elektronik toplum” diyorum ben buna.
“MÜZİK DE KOLA GİBİ”
Müzik dâhil, her şeyi tüketmeye alışmış bir toplum...
Müzik de kola gibi, çok çabuk içilip tüketilen bir şeye benziyor. Şarkılar bir mevsimlik, ertesi sene hatırlayan olmuyor. Birbirinin benzeri yüzlerce şarkı. Birini diğerinden ayırt etmek oldukça zor. Arada piyango gibi güzel olanları da çıkabiliyor.
Bundan sonra hep böyle mi devam eder? Umut yok mu?
Müzik de doğar, yaşar, hatta kimi zaman asırlarca yaşar. Popüler müzik de mevsimlik yaşıyor. Şayet pop müziği icra eden sanatçılar da uzun bir süre müzik yapmışlarsa onlara da artık popun klasiği demek lazım. Eskiden şarkı sözlerinin, şiirlerin ön planda olduğu bir devir yaşadık. Ben de o çağa aitim. Başka bir dönemdi o. Bugünün trendiyse daha çok sloganlar ve ritim. Bakarsınız yarın yine her şey değişir; daha hissi, daha romantik yepyeni bir kuşak gelir. Bunu da zaman gösterir.
“İLK ÜNLÜ OLDUĞUM ÜLKE TÜRKİYE”
İsminiz, ‘vatan hasretiyle’ özdeşleşmiş durumda. 1961’ten beri, doğduğunuz ülke olan Cezayir’e giremiyorsunuz... Zor bir durum olsa gerek?
Maalesef doğduğum, büyüdüğüm anavatanım olan Cezayir’den kopuğum. Beni üne kavuşturan şarkı, “Adieu Mon Pays” (Elveda ülkem). Hiç kimse ülkesini isteyerek terketmez. 1961’den bu yana Cezayir’e girme yasağım var. Tabii ki üzücü bir durum ama umarım bir gün o da düzelir.
1961 aynı zamanda, Türkiye’de tanınmaya başladığınız yıl...
Öyle... Erkan Özerman beni Türkiye’de üne kavuşturdu. İlk ünlü olduğum ülke Türkiye’dir. Türkiye’ye ve Türklere olan sevgim 50 yıldır artarak devam ediyor. Türkiye benim ikinci vatanım oldu. Bir an dönüp de tarihi anımsarsanız, Cezayir de bir Osmanlı toprağıydı. Onun için ben, o kültürde büyümüş bir ailenin çocuğuyum.
Farklı kültürleri kendi yaşamınızda harmanlamış olmanız, müziğinizi de zenginleştiriyor...
Ben, Akdeniz müziğinin dünyadaki temsilcilerinden biriyim. Her şarkımda başka bir olayı anlattım. En dikkat ettiğim şey gerek sözlerde ve gerekse melodilerde tekrar olmaması. Dostluk, arkadaşlık, aşk, barış, yani hep iyilikler ve güzellikler için verilmiş mesajlar yer aldı şarkılarımda.
“CEZAYİR’DE ŞARKI SÖYLEMEK İSTERİM”
Bazı Ortadoğulu yayın organlarında, Cezayir’in İletişim Bakanı Naser Mehal tarafından davet edildiğinize ilişkin haberler çıktı. Bu davete olumlu yanıt vermek, hatta bir gün, “Adieu Mon Pays”yi Cezayir’de söylemek ister miydiniz?
İnşallah her şey sizin söylediğiniz gibi gerçekleşir. Güzel günler hep yakın olsun isterim. Tabii ki bir gün Cezayir’de şarkı söylemeyi çok arzu ederim. Oradaki çok ünlü bir gazeteci arkadaşım, “Şayet bir gün Cezayir’de şarkı söylersen, en az iki yüz bin kişi seni izleyecektir. Rekorların rekorunu kırarsın. İnşallah o gün de gelir” demişti bana.
“FRANSA DIŞİŞLERİ BAKANI’NIN AİLESİ İSTANBULLU”
Fransız Dışişleri Bakanı Laurant Fabius’un kısa bir süre önce açıkladığına göre, Cezayir Devlet Başkanı Abdülaziz Buteflika da, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’a davette bulundu. Bu gelişme, ‘vatan’ olarak bildiğiniz iki ülke arasında yaraların sarılması açısından önemli bir adım olsa gerek...
Laurant Fabius benim çok yakın arkadaşımdır. Devlet liyakat madalyasını bana o takmıştı. Biliyor musunuz, onun eşinin ailesi de aslen İstanbulludur. Ben de sizin yaptığınız açıklamayı gazetelerden okudum. Cezayir Devlet Bakanı Abdülaziz Buteflika ile François Hollande bir araya gelip yaraların sarılamasını, eskiden yaşanan güzel günlerin geri gelmesini arzu ediyorlar.
“50’NCİ YIL BELGESELİ İÇİN İSTANBUL’DA ÇEKİM YAPILACAK”
Fransa’dan bir teknik ekip, 50’nci sanat yılınız için belgesel çekmek üzere İstanbul’a geldi yanılmıyorsam... Nerelerde çekim yaptılar?
Evet, France 24, 50’nci meslek yılım şerefine bir program hazırlıyor. İlk üne kavuştuğum ülke Türkiye olduğu için İstanbul’dan alınan görüntülerle bir belgesel hazırlanacak. İstanbul’a çok büyük bir teknik ekip ve ünlü bir yönetmen geldi. Marie van Glabeke bu işin koordinatörü... Kuruçeşme Arena’daki konser, Boğaziçi, Sultanahmet, Kapalı Çarşı ve Hürrem Sultan hamamı çekimin yapıldığı yerler.
“İSTANBUL SENİ SEVİYORUM’U OKUYACAĞIM”
Önümüzdeki sonbaharda albümünüz çıkıyor. Yeni şarkılar olacak mı içinde?
Çıkacak plağımda yeni şarkı yok. Üne kavuşmuş şarkılarımı, dünyaca ünlü şarkıcılarla düet yaparak okuyorum. Ancak önümüzdeki sene yeni bir plak yapacağım. Onda da, Selami Şahin’in “İstanbul seni seviyorum” şarkısını okuyacağım.
Türkiye’de pek ön plana çıkmayan bir de oyunculuk geçmişiniz var…
Öyle. Ben şarkıcılığın yanı sıra birçok filmde ve dizide oynadım. Oyuncu olarak büyük başarılar da kazandım. Bu, Türkiye’de çok az bilinen bir yönüm. Fransa’da ilk defa elimden tutan ve programında bana yer veren, ünlü olmama fırsat tanıyan kişi, İzmirli Dario Moreno’ydu.
Enrico Macias’ın hayranı olduğu sanatçılar kimler?
Kendi kuşağımın bütün artistlerini zaten çok seviyorum. Bugünden daha farklı, dostluklar arkadaşlıklar vardı. Örneğin, Charles Aznavour ve Adamo benim çok sevdiğim şarkıcılardandır.