Güncelleme Tarihi:
Babacan, Boston temasları kapsamında ABD'deki en prestijli üniversitelerden biri olan Tufts Üniversitesi Fletcher Hukuk ve Diplomasi Okulu'nda düzenlenen konferansta öğrencilere seslendi.
Suriye'deki muhaliflerin silahlandırılmasına yönelik soru üzerine Babacan, hiçbir ülkenin muhaliflerin silahlandırılmasını desteklemesini doğru bulmadığını belirterek, Türkiye olarak da böyle bir amaçlarının bulunmadığını söyledi.
Suriye'ye dışarıdan müdahaleye de karşı olduklarını belirten Babacan, Türkiye'nin, tamamen siyasi çabalardan yana olduğunu kaydetti.
Babacan, "Suriye için bir muhalefet cephesi olması fikri, tamamen siyasi bir çaba şeklinde olmalı. Çünkü mevcut rejimin son döneme kadar güvenilir, ciddi bir alternatifi olmadı. Suriye'de Esed rejiminden sonra kimin yerini alacağının cevabı yoktu. Bu yüzden de kredibilitesi olan, meşru bir muhalefetin olması, rejime bir alternatif sunabilmesi açısından önemli. Ancak biz, herhangi bir silahlı çatışma ortamına karşıyız, dışarıdan müdahalelere, askeri müdahalelere karşıyız. Şiddetin durması halinde Suriye'nin iç dinamiklerinin gereken işleri yapacak kadar güçlü olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, BM gözlemci misyonu çok önemli olacak. Çünkü, şiddetin durması sağlanabilirse, o zaman ülkedeki siyasi dinamikler ve Suriye halkının seçimleri yeni Suriye'yi tanımlayacak. Bizim amacımız da bu" dedi.
Babacan, muhaliflerin de giderek daha temsiliyetçi hale geldiğine dikkati çekti.
"IRAK'I AYIRMAYA ÇALIŞMAK ÇOK PAHALIYA MAL OLUR"
Babacan, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin lideri Mesud Barzani'nin "ayrılmak için gerekirse referanduma gidebilecekleri"ne yönelik sözleri hatırlatılarak, Irak'taki durumun sorulması üzerine, Irak'ta gerçek problemin bölgesel Kürt yönetiminden değil, Bağdat'tan kaynaklandığını söyledi.
Irak'ta seçimlerden sonra temsiliyetçi ve meşru bir parlamentonun ortaya çıktığını ama meclisteki temsiliyetin hükümet düzeyinde görülemediğini ifade eden Babacan, Başbakan Nuri el Maliki'nin kilit bakanlıklar ve askeri görevlere Şii ağırlıklı atamalar yaptığına dikkati çekerek, "Ordunun yapısı ve yüksek rütbeli generallere baktığımızda çoğunlukla Şii" dedi. Babacan, bu durumun ülkedeki mezhepsel gerilimleri artırdığını kaydetti.
Türkiye'nin Irak anayasasında da yazıldığı üzere Irak'ın toprak bütünlüğü ve birliğinden yana olduğunu ifade eden Babacan, "Irak'ı bölmeye çalışmak, bir arada tutmaya çalışmaktan çok daha pahalıya mal olur. Umarım, Bağdat'taki durum bir an önce normale döner" dedi.
ABD askerlerinin çekilmesinden sonra ülkede bir iktidar boşluğu görüldüğünü belirten Babacan, şimdi bunun diğer bazı güçler tarafından doldurulduğunu söyledi.
TÜRKİYE-ERMENİSTAN
Babacan, Ermenistan ile normalleşme sürecine yönelik soru üzerine, protokollere uzanan süreçten bahsetti. Protokollerden önce Ermenistan tarafına, bu konunun Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki müzakerelerle paralel yürümesi gerektiği önkoşulunu ortaya koyduklarını belirten Babacan, "Böylece iki kulvardaki müzakerelerin tamamlanmasıyla, bölgesel boyutta tek bir kapsamlı çözüm, hem Azerbaycan-Ermenistan hem de Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde tam bir normalizasyon olacak dedik. Biz hızlı davrandık, kendi kulvarımızı tamamladık ve protokolleri imzaladık ama Azerbaycan-Ermenistan cephesinde henüz çözüme ulaşılamadı. Biz, protokollerden sonra değil, 2007 yılında daha sürece başladığımızda, Azebaycan-Ermenistan mutabakatı sağlandığında, protokolleri uygulayacağımıza söz verdik. Bu, bölge için enerji boru hatları, iletişim kanalları, ulaşım hatları gibi her konuda tamamen yeni bir jeopolitik görünüm ortaya çıkaraktır. Babacan, "Şu anda biz, Azeri ve Ermeni komşularımızın anlaşma yapmaları için bekliyoruz, ondan sonra süreci ileri götürmeye hazırız" dedi.
"YUNANİSTAN'DA CESUR ADIMLAR GEREKLİ"
Babacan, Kıbrıs Rum yönetiminin bu yılın ikinci yarısında AB dönem başkanlığını üstlenecek olmasına yönelik soru üzerine, Rum tarafını bir ülke olarak kabul etmedikleri için AB'deki Rum kesiminin başkanlık ettiği siyasi düzeydeki toplantılara katılmayacaklarını ama teknik düzeylerde AB kurumlarıyla olan işbirliklerinin devam edeceğini söyledi. Babacan, "Sadece 6 aylığına siyasi düzeydeki etkileşimimizi askıya alacağız" dedi.
Babacan, Kıbrıs'ta Annan planına ilişkin referandumda Türk tarafı "evet" demesine, Rum tarafı da "hayır" demesine rağmen, Rum kesiminin AB üyesi olduğunu ve bu nedenle çözüme pek de sıcak bakmadığını ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Yunanistan'daki krize yönelik soru üzerine, zorlukların devam edeceğini ama cesur adımlar atılırsa, sonucun daha iyi olabileceğine inandıklarını söyledi.
"ÖNCELİKLER BİRÇOK ALANDA ÖRTÜŞÜYOR"
Türkiye'yi, üç kıtanın kesişimindeki bir ülke olarak hem Avrupa hem Asya ülkesi, aynı zamanda Akdeniz, Karadeniz, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu'daki bir ülke, Orta Asya ve Afrika'ya kolay açılım sağlayan bir ülke olarak tanımlayan Babacan, Türkiye'nin NATO ve Avrupa Konseyi üyesi olmasının yanında, AB'ye üyelik sürecinin de devam ettiğine dikkati çekerek, Türkiye'nin ayrıca bazı bölgesel işbirliği platformlarının kurucu üyelerinden olduğunu hatırlattı.
Babacan, Türkiye ile ABD'nin de çok uzun bir listeyi oluşturan ortak dış politika ajandası bulunduğuna ve iki ülkenin önceliklerinin birçok alanda örtüştüğüne değindi.
Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde daima değerler, prensipler ve ideallere göre hareket ettiğini vurgulayan Babacan, dünya genelinde barışı, barışçıl çözümleri, güvenliği, istikrarı desteklediklerini, ülke içinde de demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve iyi bir yönetim sunma konularını geliştirdiklerini söyledi. Türkiye'nin piyasa ekonomisi ve serbest ticaretten yana olduğunu, vizesiz seyahati desteklediklerini dile getiren Babacan, tüm bunların herkese kazan-kazan sonucu yaratacağına inandıklarını söyledi.
Babacan, Türkiye olarak çevre ülkelerde çağdaş ortak değerlere yönelik pozitif değişimi desteklediklerini ifade ederek, bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın, aslında çok gecikmiş, geri döndürülemez ve ülkelerin kendi iç dinamiklerinden ortaya çıkan tarihi uyanış ve değişim sürecinden geçtiğini hatırlattı.
Bu noktada Türkiye'nin duruşunun halkların yanında yer almak olduğunu belirten Babacan, Türkiye'nin bölgedeki birçok ülke için doğal ilham kaynağı olmaya başladığından da söz etti. Türkiye'nin İslam, modernizm ve laikliğin birlikte ve sağlıklı yürüyebileceğini göstererek, özellikle bölgedeki gençlere yeni bir düşünme biçimi yarattığını dile getiren Babacan, insanların işleyen bir örnek gördüğünde, kendi ülkelerinde de bu yönde cesaretlerinin arttığına dikkati çekti.
Ancak, Arap Baharı ülkelerindeki dinamiklerin her ülkeye göre değiştiğini, bu nedenle her ülke için geçerli tek bir format ve sonuç olmadığını ifade eden Babacan, sonuçta, bu ülkelerin demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü gibi değerleri benimsediğinde, bunun tüm bölgeye istikrar, güvenlik ve refah getireceğini dile getirdi.
"SURİYE'DE YETERLİ SAYIDA GÖZLEMCİ OLMALI"
Şu anda Suriye'de insani kriz ve trajedi yaşandığını belirten Babacan, İstanbul'da 81 ülkenin katıldığı Suriye Halkının Dostları Grubu'nun toplantısının yapıldığını anımsatarak, bu konferansın Suriye halkı için umut vaat ettiğini söyledi.
Babacan, BM ve Arap Birliği'nin Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın 6 maddelik planının da bir fırsat penceresi açtığını ifade ederek, planın tüm unsurlarının kapsayıcı biçimde ve hemen uygulanması gerektiğini, bunun yanında uluslararası toplumun bu planı desteklemesi gerektiğini kaydetti.
Ayrıca, planın bir takvim ve son tarih içermesi gerektiğine işaret eden Babacan, Suriyeli muhaliflerin de Annan planını desteklemesinden memnuniyet duyduklarını dile getirdi.
Babacan, Suriye'de sahada, gözle görülür, doğrulanabilir ve şüphe götürmeyen değişim sinyallerine ihtiyaç olduğuna dikkati çekti. BM Güvenlik Konseyi'nin gözlemci gönderme kararını hatırlatarak, alanda yeterli sayıda gözlemci olmasının, ülkedeki vaziyetin etkin, şeffaf ve güvenilir biçimde görülebilmesi açısından çok önemli olduğunu belirten Babacan, buradaki anahtar göstergenin halkın şiddet baskısı olmadan özgürce gösteri yapıp yapamayacağı olduğunu kaydetti. Babacan, gözlemcilerin orada bulunmasının Suriye halkına, artık rejimin tehdidi altında olmadıkları güvencesini sağlamasını umduklarını dile getirdi.
Türkiye'nin de Suriye'deki duruma insani yardım açısından baktığını belirten Babacan, Suriye halkına karşı kapılarını açık tuttuklarını ve 8 kampta şu an 25 bin Suriyeli olduğunu kaydetti.
Babacan, Suriyeli muhaliflerin Suriye Ulusal Konseyi şemsiyesi altında bir araya gelme yönündeki taahhüdünün diğer büyük bir başarı olduğunu söyledi.
"MISIR'DAKİ DEĞİŞİM DÜZENLİ VE ZAMANLI OLMALI"
Mısır'ın bölgedeki önemi nedeniyle, bu ülkedeki gelişmelerin Arap dünyasındaki değişimi ciddi ölçüde etkileyeceğini ifade eden Babacan, düzenli ve zamanlı bir demokratik değişimin Mısır'da çok önemli olduğunu söyledi. Babacan, "Mısırlılar ne kadar erken tam demokratik sistemi kurarlarsa, gelecekleri de o kadar parlak olacaktır" dedi.
Tunus, Libya, Yemen, Bahreyn gibi Arap ayaklanmalarının olduğu ülkelere dair Türkiye'nin bakışını ve yaklaşımını da anlatan Babacan, ayrıca, Ortadoğu barış sürecinde iki devletli çözümü desteklediklerini belirterek, anlamlı müzakerelerin ancak eşit şartlar altında olabileceğine dikkati çekti ve İsrail'in yeni yerleşim yerleri inşasına devam etmesinin de süreçte ana engel olarak durduğunu söyledi.
Türkiye'nin, enerji kaynakları ve tedarik yollarının çeşitlendirilmesine verdiği önemi dile getiren Babacan, Türkiye olarak birçok ülkedeki uluslararası güvenlik misyonlarında katkıda bulunduklarını, çok sayıda ülkede insani yardım, altyapı inşası gibi alanlarda aktif hizmetler sunduklarını hatırlattı.
Daha az gelişmiş ülkelere yönelik çalışmalarına da değinen Babacan, Afrika'daki büyükelçilik sayısının arttırıldığına dikkati çekerek, bu doğrultuda geleceğe dair planlarından bahsetti.
"2012 AVRUPA, 2013 DE ABD İÇİN TEST YILI"
Ekonomik konulara da değindiği konuşmasında, küresel ekonominin çok kritik bir aşamadan geçtiğine işaret eden Babacan, 2008-2009 yıllarında başlayan finansal krizin henüz ortadan kalkmadığını, sadece aşamalarının değiştiğini, krize yol açan faktörlerin henüz çözüme bağlanmadığını belirtti.
Babacan, son dönemde AB'deki durumun, Yunanistan ile ilgili kararlardan ötürü bir miktar daha iyi olduğunu kaydederek, ancak birçok Avrupa ülkesindeki siyasi ortama bakıldığında, alınan kararların uygulanması, yasalarda gerekli değişiklikleri yapma yönündeki taahhütlerin hayata geçirilmesi konusunda ciddi kuşkularının olduğunu ifade etti.
Dolayısıyla 2012'nin Avrupa ülkeleri için bir test yılı olacağını söyleyen Babacan, aynı şekilde ABD ekonomisi için de 2013 yılının test yılı olacağını, seçimlerden sonra ABD'yi zorlu kararların beklediğini, bütçe açığıyla mücadele konusunda kredibilitesi olan orta vadeli bir planın geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
Birçok gelişmiş ülkede, özellikle birçok Avrupa ülkesinde yapısal reformların gereğine dikkati çeken Babacan, zamanlıca adımların atılması için G20 platformu içerisinde Türkiye olarak görüş ve uyarılarını dile getirdiklerini aktardı.
Konuşmasında Türk ekonomisinde sağlanan ilerlemeler, bugüne kadar hayata geçirilen reformlar ve bundan sonrası için atılması planlanan adımlardan da bahseden Babacan, finansal kriz sırasında Türkiye'nin diğer birçok Avrupa ülkesinden olumlu manada ayrıştığını belirtti.
Babacan, finansal krizin patlak verdiği 2008-2009 yıllarından önce, bankacılık sektörü, sosyal güvenlik sistemi, sağlık sistemi gibi birçok alanda çok sayıda yapısal reform gerçekleştirdiklerinin altını çizerek, tüm bu reformların, Türk ekonomisinin temellerini güçlendirdiğini anlattı.
MASSACHUSSETTS VALİSİ İLE GÖRÜŞTÜ
Babacan, ABD'nin Massachussetts eyaletinin Boston kentinde temasları kapsamında Vali Deval Patrick'e nezaket ziyaretinde bulundu.
Daha sonra Chicago kentine geçen Babacan, bugün yatırımcılarla toplantı yapacak ve ikili görüşmelerde bulunacak. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yarın Türkiye'ye dönecek.