Güncelleme Tarihi:
HANGİ FİLİSTİNLİ MAHKUMLAR TÜRKİYE'YE GELECEK?
Filistin'e girmesine izin verilmeyen Hamas militanlarının Türkiye'de ağırlanması ince elenip sık dokunulması gereken bir karar.
Adı Recep Abu Katiş, 1970 doğumlu. Doğu Kudüs nüfusuna kayıtlı. 6 Mayıs 1993’te İsrail polisince tutuklanmış. Üç defa ömür boyu hapse mahkûm edilmiş.
Adı Muhammed Ahmed Avdan. O da 1970 doğumlu, o da Doğu Kudüs nüfusuna kayıtlı. Advan, Abu Katiş’ten tam iki ay önce, 6 Mayıs 1993’te tutuklanmış, ama o da üç kez ömür boyu hapis yemiş.
Ama 1977 doğumlu Tul Kerimli Nasr Al Nasr-Yataima’nın aldığı 29 ömür boyu hapis cezası yanında Katiş ve Advan’ın üçer ömür boyu hapis cezası hafif kalıyor.
Yine de rekor 1980 doğumlu Ramallahlı Velid Al Hadi Ajanas’ın. Ajanas, 9 Eylül 2002’de tutuklanmış ve Kudüs’te 11 sivilin öldürülüp, 54’ünün yaralandığı bir intihar saldırısını yönetmek suçlaması ardından 36 kez ömür boyu hapse mahkûm edilmiş.
Bütün listeyi vermeye yerimiz yok. Listeyi merak edenler www.hurriyetdailynews.com internet sayfasına bakabilir. Hürriyet Daily News muhabiri Sevil Küçükkoşum’un ele geçirdiği bu liste dün öğleden sonradan beri orada duruyor.
Toplam 39 kişilik bir liste bu. İsrail’in Hamas’ın elinde 2006’dan bu yana esir tuttuğu askeri Gilad Şalit karşılığında serbest bırakmayı kabul ettiği 1027 Filistinli mahkûmdan 39’u.
Bu 39’un diğer mahkûmlardan ayrı anılmasının nedeni, İsrail’in bunların Filistin’e ait iki toprak parasında da, yani ne Batı Şeria’da ne de Gazze’de oturmaması karşılığında serbest bırakmayı şart koşmuş olması. İsrail, bu mahkûmlar hakkında, diğerlerinden farklı olarak İsrail vatandaşlarının ölümüne karıştıkları kuşkusunu silmiş değil ve bu nedenle etrafta dolaşmalarını istemiyor. Bir kısmını, ömür boyu ceza almamış olanları, içeride yatacakları süre kadar, bir kısmını da ömürlerinin sonuna kadar İsrail, ya da Filistin toprağında istemiyor.
Önceki akşam yayılan haberlerde bu kişilerin Türkiye, Suriye ve Katar’a gidebilecekleri söylendi. Zaten bu amaçla Türk makamlarıyla da önceki akşam, yani Pazar akşamı temas kuruldu. Dün akşam bu yazının yazıldığı saate dek, bu 39 isimden kimlerin Türkiye’ye gideceği, ya da kabul edileceği açıklanmamıştı. Aynı şekilde bu yazının yazıldığı saate dek Türk makamları İsrail ve Filistin makamlarına olumlu, ya da olumsuz bir yanıt vermiş değildi.
Çünkü ortada bir takım belirsizlikler var. Örneğin, İsrail bu kişilerin etrafta bulunmasını dahi tehlikeli gördüğü için bunları sınır dışı etmek istiyor. Acaba bu kişilerden bir kısmı ileride yeniden İsrail’de eylemlere kalkışır, bu eylemler sonucu bir de insan hayatı zarar görürse, acaba o kişinin gittiği ülke mi sorumlu tutulacak? Neticede bu kişiler, serbest bırakılmış kişiler; Türkiye ya da bir başka ülke bunların seyahati üzerinde tasarrufa yetkili değil. Bir başka konu, bu kişilerden bir kısmının uzun süredir hapiste olması, bir kısmının ağır sağlık sorunlarının bulunması. Gerekiyorsa bunların tedavisi, bakımı, barınması (ve korunması, Çeçenleri unutmamak lazım) nasıl ve kim tarafından üstlenilecek?
Bu konuyla Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı ilgileniyor. Doğal olarak bu kadar önemli bir kararı Başbakan Tayyip Erdoğan alacak. Erdoğan bu kararı alırken, Şalit’in kurtarılmasına yardımcı olma kararındaki gibi Mavi Marmara trajedisini insani nedenlerle tamamen bir tarafa koyabilecek mi, koymalı mı?
Yoksa bu defa Türkiye’nin de, Türk kamuoyunun da beklentileri olduğu hatırlatılıyor mu? Kolay bir karar değil; o yüzden de ince elenip sık dokunması gerekiyor.