Güncelleme Tarihi:
Dün öğleden sonra Oslo’da yaşanan patlamanın hemen ardından haber kanalları ve internet, saldırının faillerinin ve sebebinin ne olabileceği konusunda spekülasyonlarla doldu. Çoğunlukla da olayın arkasında İslamcı terör örgütlerinin ya da “Müslümanların” olabileceği öne sürüldü.
Böyle durumlarda spekülasyonlara başvurulması elbette doğal zira kimse net bir şey bilmiyor. Ancak bu spekülasyonların odağı, sosyal medya üzerindeki yayılımı, ana akım medya tarafından meşrulaştırılması ve “uzmanlar”ın söylediklerinin büyük bir kesinlikle kabul edilmesi sorunlu bir tabloya işaret ediyor.
DÜNYANIN EN SAKİN ÜLKESİNDE KAOS
Spekülatif açıklamalar yaşanan olayla ilgili bilgimizi artırmadığı gibi Müslümanlar veya göçmenler gibi “olağan şüpheli” ve dezavantajlı gruplar hakkındaki nefretin ve korkunun büyümesine de katkıda bulunuyor. Dahası bu grupların bütün üyeleri bir anda “suçlu” kategorisine giriyor.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurulan “uzmanlar” da çoğunlukla askerlik ya da hükümet geçmişinden gelen, beyaz erkekler oluyor ve “cihatçı” forumlardaki yalan yanlış tartışmaları gündeme getirerek şüphelerin Müslümanların üzerine odaklanmasına katkıda bulunuyor.
Örneğin New York Times, dün gece Oslo patlamasını Irak merkezli Ensar el Cihad el Alemi örgütünün üstlendiğini öne sürdü.
Gazetenin haberinde bu bilgi, Johns Hopkins Üniversitesi öğretim görevlisi ve terör çalışmaları yapan CNA araştırma enstitüsü analisti Will McCants’e dayandırıldı. McCants daha önce de ABD Dışişleri Bakanlığı için terörle mücadele danışmanı olarak görev yapmıştı.
New York Times’ın haberi bir süre sonra güncellendi ve Ensar el Cihad el Alemi diye bir örgütün adının daha önce duyulmadığı, hatta var olmama ihtimalinin bile söz konusu olduğu ifade edildi.
McCants ise Twitter sayfasında, açıklamanın kaynağının Arap cihatçılara ait Shmukh isimli bir forum olduğunu belirterek, “Aslında böyle bir açıklama olmayabilir, belki de forum yazarlarından biri bir balon uçurmuştur” dedi.
McCants daha sonra da iddianın, yazarı “Ebu Süleyman el Nasır” tarafından geri çekildiğini yazdı. Dahası McCants, forumun moderatörünün yazışmaların içeriği ana akım medyada yayıldığı için spekülasyonu yasakladığını belirtti. Ancak hiç kimsenin aklına ABD’li bir “terörle mücadele uzmanı” ve eski bir Dışişleri Bakanlığı danışmanının rahat rahat girdiği bir forumdaki içeriğin gerçekliğini sorgulamak gelmedi.
Basın-yayın organları da aynı tuzağa düştü. McCants’in ortaya attığı iddiaları yayınlayan gazete ve televizyonlar, bu “uzman”ın ekspertizinin söylediklerine inanmak için yeterli bir gerekçe olduğundan hareket etti. Eğer bu iddiayı McCants kadar saygın geçmişi olan bir isim ortaya atmasaydı, muhtemelen New York Times da haberin gerçekliğini birden fazla kaynaktan teyit etmeye çalışacaktı.
Dahası McCants, Twitter sayfasında konuyla ilgili açıklama yaptıktan saatler sonra BBC; New York Times, Guardian ve Washington Post gibi Batı basınının önde gelen isimleri yanlış yayınlarını sürdürdü. Hatta haberin bu detayı asıl olayla ilgili haberlerden bile fazla dikkat çekti.
Dün yaşanan bu hatalar zinciri aslında çok tehlikeli iki duruma işaret ediyor: Bunlardan birincisi “terör uzmanı” denen kişilerin söyledikleri sırf bu yüzden üzerinde bir kez bile düşünülmeden doğru kabul ediliyor.
Ancak daha da önemlisi, İslamofobi gittikçe daha geniş bir kesim için norm haline geliyor. O kadar ki ABD Başkanı Barack Obama sık sık sanki bir suçmuşçasına “Müslüman” olmakla eleştiriliyor ve radikallere ve teröristlere sempati duymakla suçlanıyor.
Olayın en ironik tarafı ise Norveç’teki saldırıların zanlısı Anders Behring Brievik’in Müslüman ve göçmen karşıtı olduğunun ortaya çıkması.