Güncelleme Tarihi:
Müttefik ülkeler asker sayılarını kademeli olarak azaltırken, Taliban’ın saldırıları giderek artıyor. ABD, militanların sığınağı olan sınır bölgesinde Pakistan’ın desteğini kaybediyor. Koalisyon güçleri 2008’den bu yana en ağır kayıplarını veriyor. Son bir hafta içinde üst düzey iki hükümet yetkilisinin öldürüldüğü Afganistan’da, Washington için tehlike çanları çalıyor.
Tüm bu gelişmeler, politik çevrelerde tek bir soruyu akla getiriyor: ABD, Afganistan’da yenilecek mi?
Bu sorunun cevabını görmek için Afganistan’daki savaşın mali, siyasi ve stratejik boyutlarına bakmak gerekiyor.
Koalisyon güçlerinin 2001’de başlayan savaşta kaybettiği asker sayısı 2 bin 593’ü buldu. Ancak Taliban’ın iyice güçten düşmesinin beklendiği bu dönemde, kayıplar artmaya devam ediyor. Müttefik ülkelerin 2008’de 295 olan kayıp sayısı ,2009’da 521’e, 2010’da 711’e yükseldi. Bu yılın ilk yedi ayında verilen kayıp ise 312.
Tansiyonu yeniden yükselen savaş, Washington’u altından kalmakta giderek zorlandığı bir mali yükün altına soktu. ABD savunma politikaları ve bütçe uzmanı Amy Belasco’nun Mart ayında Kongre için hazırladığı rapora göre, Washington’un 11 Eylül’den bu yana başlatılan terörle mücadele operasyonlarına ayırdığı bütçe 1 trilyon 283 milyar dolar. Bu rakamın 806 milyar doları Irak’a giderken, Afganistan’daki operasyonlara ve yeniden yapılandırma çalışmalarına ayrılan bütçe 444 milyar dolar oldu.
2009-2010 döneminde, Afganistan’daki aylık harcama 4.4 milyar dolardan 6.7 milyara çıktı. Maliyetlerin yükselmesine rağmen, Başkan Barack Obama geçen yıl asker sayısının 44 binden 84 bine çıkarılmasını onayladı.
BÜTÇE LİMİTİ DOLDU
Son onyılda bütçesinin borç limitini 10 defa yükselten ABD, Mayıs ayı ortasında 14.3 trilyon dolarlık limite ulaştı. Ancak Afganistan savaşının maliyeti bir yana, Mart ayında NATO’nun Libya’da hava harekatı başlatması, Washington’u iyice zora soktu.
Eski Savunma Bakanı Robert Gates, Mayıs'ta, tıpkı Afganistan gibi geleceği belirsiz olan Libya operasyonunun kendilerine şimdiden 750 milyon dolara mal olduğunu açıkladı.
Ancak Obama yönetiminin endişesi sadece gırtlağına kadar borca batmış olmasından kaynaklanmıyor. Koalisyon güçleri, mutlak zafer sloganıyla girilen Afganistan’daki savaş alanlarından en kısa zamanda çıkmanın hesabını yapıyor.
İngiltere kemer sıkma politikaları kapsamında ilk olarak 2015’e kadar 10 bin askerini Afganistan’dan çekmeyi planlıyor. Fransa, 2011 sonuna kadar dört bin, Almanya ise 4 bin 900 askerini geri çekeceğini açıkladı. 5 bin askerini geri çekmeye başlayan ABD’nin ise yılsonuna kadar asker sayısı 10 bin azalacak.
HÜKÜMET SAVAŞIYOR, TALİBAN DİRENİYOR
Koalisyon güçleri kendi içlerinde yaşadıkları ekonomik krizin yanı sıra, Afganistan’daki siyasi çıkmazı bir türlü çözemiyor. Sovyet-Afgan savaşında ABD’yle ilişkilerini güçlendiren ve 2001’de geçici hükümetin başına getirilen Hamid Karzai'nin liderliğindeki hükümet, Taliban’a karşı mücadelede neredeyse tamamen dış güçlere bağımlı durumda.
Kesinleşen geri çekilme tarihi öncesinde Afganistan’ı Taliban’dan arındıramayacağını anlayan ABD ve İngiltere ise uzun süreden beri militan örgütle masaya oturmaya çalışıyor. Müttefikler bu amaç doğrultusunda nerede saklandığı bilinmeyen Taliban’ın tek gözlü lideri Molla Ömer’i bulmak için Afganistan özel temsilcisi Marc Grossman’ı görevlendirdi. Ancak yakın dönemde yaşanan son üç saldırı da Taliban’ın uzlaşmaya sıcak bakmadığına işaret ediyor.
Haziran ayı sonunda Kabil’deki Intercontinental Oteli’ni intihar komandolarıyla basan Taliban, yedi kişiyi öldürdü. Ancak en büyük darbeler, militanların başkentin kalbine kadar girdiği bu operasyonun ardından geldi. 12 Temmuz’da, Afganistan’ın güneyinde en nüfuzlu ismi kabul edilen Devlet Başkanı Karzai’nin üvey kardeşi Ahmed Veli Karzai, Taliban’ın kontrolüne geçtiği düşünülen koruması tarafından öldürüldü.
Bu olayın üzerinden henüz bir hafta geçmemişken, Taliban bu sefer Karzai’nin en üst düzey danışmanlarından biri olan Can Muhammed Han'ı evinde infaz etti. Her iki suikast de Taliban’ın merkezi Kandahar eyaletinde gerçekleşti. Suikastlar, örgütün Afganistan’ın güneyinde hala ne kadar güçlü olduğunu göstermekle kalmadı, dahası hükümeti ne kadar kolay hedef alabildiğini gözler önüne serdi.
Kandahar ve komşusu Helmand eyaleti, koalisyon güçlerinin de en çok zayiat verdiği iki yer. 10 yıldan bu yana Helmand’da 750, Kandahar’da ise 378 koalisyon askeri öldü.
EN SON DARBE: PAKİSTAN
ABD ile Pakistan arasındaki ilişkiler, Washington’un insansız hava araçlarıyla sınır bölgesinde düzenlediği operasyonlar nedeniyle fazlasıyla gerilmişti. Ancak ABD’nin Afganistan savaşındaki en önemli kozlarından biri olan Pakistan desteği, 2 Mayıs’ta El Kaide’nin eski lideri Usame bin Ladin’in öldürülmesiyle kopma noktasına geldi.
Pakistan, kendisinden habersiz gerçekleştirilen bu operasyonun ardından ABD’yi sert bir şekilde kınarken, bin Ladin'in malikanesinde ele geçirilen dosyalarda El Kaide-Pakistan bağlantısına işaret eden bulgular, tansiyonu iyice yükseltti. Bu ayın başında, ABD çok sayıda askeri eğitmenini sınır dışı eden Pakistan’a yaptığı 800 milyon dolarlık yardımı geri çekeceğini açıkladı. Pakistan, sert duruşunu bozmadı ve “ABD’nin yardımına ihtiyacımız yok” restini çekti.
Bin Ladin’in ölümünü bahane eden Taliban ise şiddetin dozunu iyice artırdı. Pakistan’ın Çarşadda kentinde 13 Mayıs günü düzenlenen bombalı saldırıda 80 kişi öldü.
ALACAKARANLIKTAN ZİFİRİ KARANLIĞA
Pakistan’ı kaybetmesi, ABD için Afganistan savaşının tümden kaybedilmesine işaret edebilecek en büyük faktörlerden biri olabilir. Bu durumda, Afganistan’daki NATO güçleri kendilerini besleyen tedarik yollarını kaybetmekle kalmayacak, sınır bölgesindeki hareket özgürlüğünü, daha da önemlisi Pakistan istihbaratıyla olan işbirliğini de yitirecek.
Afganistan’ın geleceği belki de 2001 öncesinden bile karanlık görünüyor. Bunu anlayan koalisyon güçleri ülkeyi en kısa zamanda terk etmek istiyor. ABD ve İngiltere’nin “yok etmek” için başlattıkları işgalde militanlarla masaya oturma noktasına gelmesi, açıkça bir çaresizliğe işaret ediyor. Ancak bunu başarabilseler bile acımasızlığını her fırsatta ortaya koyan Taliban’dan olumlu bir yaklaşım beklemek çok zor.