Güncelleme Tarihi:
Geçtiğimiz hafta başından bu yana Körfez ülkeleri eskiden oldukları kadar sakin değil. Tunus ve Mısır’daki devrimlerin ve Libya, Ürdün ve Yemen’deki gösterilerin ardından Arap dünyasındaki değişim dalgası şeyhleri de buldu.
Bahreyn’in başkenti Manama sokaklarında tanklar yürüdü. Şehirde önümüzdeki iki hafta sonu boyunca düzenlenecek araba yarışları iptal edildi. Dolayısıyla şehir sokaklarında sabah erken saatlerden itibaren duyulan motor sesleri yarış arabalarından değil, polisin ayaklanmayla mücadele timlerini taşıyan kamyonlardan geliyordu. Kamyonların hedefi göstericilerin başkentin merkezinde bulunan İnci Meydanı’nda kurdukları çadır kampıydı.
Diğer şehirlerdeki meydanlara kıyasla İnci Meydanı küçük sayılır. Dahası protestocuların sayısı da birkaç yüzü geçmedi. Ancak Arap dünyasının genelinde bir meydan korkusu oluştu. Bu siyasi agorafobi, bölgenin sonlarının Tunus ve Mısır’ın devrik liderleri Zeynel Abidin Bin Ali ve Hüsnü Mübarek gibi olacağından endişe eden otokrat liderler arasında hızla yayılıyor.
Polisin Bahreyn’deki çadır kampına yaptığı baskında, biri 7 yaşında bir kız çocuğu olmak üzere en az 4 kişi hayatını kaybetti. Protestocular İnci Meydanı’nın Bahreyn’in Tahrir’i olmasını umut ediyordu. Ancak bugün, olaylar daha ziyade 1989’da Pekin’de Tiananmen Meydanı’nda yaşananları hatırlatıyor. İnci Anıtı birkaç saat içinde daha fazla demokrasi isteyen göstericilere gösterilen hoşgörünün işareti olmaktan çıkıp bir yas anıtına, 1.23 milyonluk minik ülke de Arap devrimlerinin yanma noktasına dönüştü.
Bahreyn, Mısır değil. Adanın nüfusu Münih’ten bile küçük, yaşayanların yarısından fazlası da yabancı. Peki bu küçücük ülke neden umurumuzda olsun ki? Dünyanın petrole bağımlı olduğunu ve İran ile Suudi Arabistan’ın Bahreyn’de nüfuz sağlama çabasında olduğunu düşünürsek bu sorunun cevabı da kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Bahreyn bir dizi domino taşının en başındaki taş. Manama’daki rejimin yıkılışının jeopolitik sonuçları bölgenin çok ötesinde etkili olabilir.
İşin ironik tarafı, bu şiddet olaylarının “İş Dünyasına Dost Bahreyn” sloganını benimsemiş, ılımlı ve çok kültürlü bir ülke imajı çizmekten hoşlanan ve esnek gelenekleri ve vergisiz sistemiyle bilinen bir ülkede yaşanması.
Kral Hamid bin İsa el Halife’nin Perşembe günü yaşanan olayları ne derece desteklediği hala belli değil. Başbakan polise emir veriyor. Başbakan’ın yeğeni olan kralın da polis gücünün içindeki paralı askerleri eleştirdiği biliniyor.
Geçmişte pek tartışmaların içinde yer almayan bir ülke olan Bahreyn, bugün çirkin yüzünü göstererek uluslararası kamuoyunun sırtında bir ürpertiye neden oldu.
Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah, Körfez ülkeleri adına konuşarak “Tehdit karşısında yan yana, el ele duracağız” dedi.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Aralık ayında yaptığı ziyarette Bahreyn’i yapmayı planladığı reformlar için övmüştü. Bugün ise ülkede yaşanan durumla ilgili “derin kaygılarını”dile getiriyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun da bu küçük adada yaşanan şiddet olaylarına beklenmedik şekilde hızlı tepki gösterdi.
Bahreyn nüfusunun yaklaşık yüzde 70’i Şiilerden oluşuyor. Ancak iktidarda bulunan el Halife ailesi Sünni ve kendisini Tahran’daki mollalara karşı ayakta kalan son kale olarak göstermek için her fırsatı değerlendiriyor. Ancak Bahreyn’deki din adamları büyük oranda liberal görüşlü isimler ve başlarında İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad gibi isimleri görmek istemiyorlar.
Ancak Bahreyn’in Şiileri sistemin kendilerini dezavantajlı bir konuma getirdiğini düşünüyor. Çok az sayıda Şii devlet memuru olabiliyor. Polis ve asker hiç olamıyor. Seçim bölgeleri mecliste Şiilerin sayısının Sünnileri asla aşamayacağı biçimde oluşturuluyor. Dini ve siyasi liderleri sürekli olarak taciz ediliyor ve tutuklanıyor. Bahreyn 35 yıl önce Lübnan’da beş yıl önce de Irak’ta kendisini gösteren etnik bölünmenin bir yenisini yaşıyor.
Ayrıca Suudi Arabistan’ın yakınlığı da büyük bir tehlike yaratıyor. İnci Meydanı’ndan başlayan Şeyh Halife Karayolu Suudi Arabistan’da bitiyor. Birçok gece kulübüne ev sahipliği yapan, alkol satışının yasal olduğu Manama, Suudilere kendi ülkelerindeki ağır ahlak değerlerinden kurtulma fırsatı tanıyor.
Suudiler Bahreyn’deki olayların kendi topraklarındaki Şiilere de sıçramasından endişe ediyor. Öte yandan Körfez’in diğer tarafındaki rakip güç İran böyle bir gerginliği dört gözle bekliyor. Zira Tahran Bahreyn’i şimdiden bir Şii ülkesi ve İran İslam Cumhuriyeti’nin 14’üncü eyaleti olarak görüyor.
Dolayısıyla Lübnan gibi Bahreyn de klasik bir uydu devlet. Büyük komşuları, nüfusun farklı gruplarını destekleyen düşmanlar. Ancak Lübnan’ın aksine Bahreyn dünya enerji arzı için çok kritik bir noktada. Bu da Batılı ülkelerin dışişleri bakanlıklarında yapılan Bahreyn kriz zirvelerini açıklıyor.
Der Spiegel'de yayımlanan "Tiny Bahrain Poses Big Headache for the West" başlıklı analizden derlenmiştir.
http://twitter.com/HurriyetPlanet