PKK denkleminde Rusya

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Abdullah Öcalan'ın Suriye'den Rusya'ya geçişi ile birlikte, PKK'nın yaklaşık 20 yıllık macerasında dramatik bir dönüm noktasına giriliyor.

Öcalan'ın Rusya'ya girişi PKK'nın sonu mudur?

Suriye'nin, Türkiye'nin güce başvurma tehdidi üzerine radikal bir kararla Öcalan'ı topraklarından çıkartması ve PKK'ya sağladığı desteği ‘‘artık’’ kestiği taahhüdünde bulunması, örgütün en azından Suriye mahreçli faaliyetinin büyük ölçüde ve şimdilik sona erdiğini gösteriyor.

PKK, Ankara-Şam arasında imzalanan mutabakat metniyle en önemli harekât üssünü ve ana karargâhını kaybetmiş görünüyor. Geçmişte sınırsızca kullanabildiği lojistik imkanlardan mahrum kalmasının, PKK'nın askeri gücüne önemli ölçüde sekte vuracağı söylenebilir.

Öcalan'ın Suriye'yi terk etmesi PKK'ya ağır bir darbe olmuştur ve örgütte büyük bir moral sarsıntısına yol açacaktır. Öcalan, örgüt üzerindeki kontrolünü eskisi gibi rahat icra edemeyecektir.

Gelişmeler bu haliyle, hedef olduğu terör tehdidinin yoğunluğunu aşağı çekecek olması bakımından Ankara'ya rahat bir nefes aldıracaktır.

PKK'nın ne ölçüde toparlanacağı, Öcalan'ın örgüt üzerindeki denetimini yeniden kurup kuramayacağı ya da ne ölçüde kurabileceği, Rusya'nın kendisine tanıyacağı hareket kabiliyetinin sınırlarına bağlıdır.

Rusya'nın Öcalan'ı elinde tutmaya karar vermesi halinde bile, örgüte Suriye ölçeğinde geniş bir destek vermesi beklenmemelidir. Öcalan, Rusya'da enterne edilmiş, kolu kanadı kırılmış bir terörist olarak yaşayacaktır.

Türkiye'nin bu noktada hazırlıklı olması gereken muhtemel bir senaryo şu olabilir: Öcalan, misyonunu tamamladığını, terörü bıraktığını açıklayıp, bundan sonraki aşamada mücadelenin PKK'nın Avrupa'daki siyasi kanadı tarafından siyasi planda yürütüleceğini söyleyebilir.

Bu yönde bir strateji, Batı kamuoylarından görebileceği destekle, Öcalan'ın teröre desteğini kesmesi karşılığında PKK'nın siyasi muhatap alınması yönünde arayışlara yol açabilir.

Öcalan'ın Rusya'da ikametinin, Türk-Rus ilişkilerinde de ciddi bir sıkıntı konusu haline gelmesi kaçınılmazdır. Olayın, Rusya'nın içte büyük bir çöküntü yaşadığı, kan kaybettiği ve şiddetli bir iktidar kavgasına sahne olduğu bir döneme rastlaması, işi iyice içinden çıkılmaz bir hale getiriyor.

Rusya'nın Öcalan'ı Türkiye'ye iade edip etmeyeceği, Moskova'da hangi çizginin iktidara hakim olacağı sorusuyla yakından ilgilidir. Batı ile işbirliğine yönelen ılımlı bir çizginin güçlenmesi, Rusya'yı acil ekonomik yardım için kapısını çaldığı Batı'nın taleplerine açık hale getireceğinden, Türkiye'nin istediği sonucu alması kolaylaşabilir.

Ancak Rusya'daki gelişmelerin bunun tam tersi bir yönelişi gösterdiği de ortada. Hayatının uzunca bir bölümünü Ortadoğu'da KGB ajanı kimliğiyle geçirmiş olan Başbakan Primakov gibi şahinlerin ipleri eline alması, sorunu güçleştirecektir.

Bu durumda, Rusya, Öcalan'ı Türkiye ile Orta Asya'daki nüfuz rekabetinde ve boru hatları konusunda bir pazarlık kartı olarak kullanma yoluna gidebilir. Rusya, ayrıca Öcalan'ı elinde tutarak, Kürt sorununda ve bu çerçevede Ortadoğu denklemindeki nüfuzunu artırma arayışına da girebilir.

Türkiye'nin Öcalan konusunda istediği sonucu alabilmesi, kendi girişimlerine ek olarak, Batı'yı Rusya'nın üzerine sürebilmesi halinde mümkündür.

Demokratikleşme ve insan hakları alanındaki kötü sicilini düzeltme yönünde inandırıcı adımlar atması, Türkiye'nin Batı'yı bu konuda yanına çekebilmesine kuşkusuz yardımcı olacaktır.



Yazarın Tüm Yazıları