PISA Gelmiş Neyime!

Güncelleme Tarihi:

PISA Gelmiş Neyime
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2013 09:34

Türkiye genç bir ülke. Nüfusumuzun yarısı 30 yaşın altında! Her ne kadar son yıllarda ekonomik olarak çok ilerlediğimizi düşünsek de ekonomistlerin ‘orta gelir tuzağı’ dediği aralıktan kurtulmuş değiliz. Eğer Türkiye bu yızyılda bu tuzağı aşmak, yani ekoniminin ikinci liginden birinci ligine geçmek istiyorsa yapmamız gereken şey belli. Bu genç kuşağı iyi değil, çok iyi eğitmemiz gerekiyor.

Haberin Devamı

Peki bunu başarabiliyor muyuz? Çocuklarımızı iyi bir şekilde eğitiyor muyuz? İşte bu soruya yanıt vermek için elimizde iki uluslararası ölçek var. TIMSS ve PISA. Çok anlamsız gelen bu kısaltmalar eğitim alanındaki uluslararası standart ölçüm sistemlerinin adı. Birincisi 4’üncü ve 8’inci sınıfta matematik ve fen bilgisini, diğeri 15 yaş gençlerde fen, matematik ve okuma becerilerini ölçüyor. Eğer şimdiye kadar bu iki önemli testin adını duymadıysanız kaygılanmayın zira yalnız değilsiniz.

3 Aralık 2013 saat 11.00’de PISA testi sonuçları açıklandı ve bundan ülkemizde çok az kişinin haberi oldu. Oysa o gün dünyanın pek çok yerinde ‘PISA Günü’ diye markalaştırıldı. Amerika Eğitim Bakanı ve OECD Başkanı sonuçları açıklamak için birlikte bir basın toplantısı yaptı ve ulusal kanalların yanı sıra bu toplantı online olarak da paylaşıldı. Brezilya’dan Çin’e birçok ülke düzenlediği eş zamanlı ektinliklerde sonuçları yurttaşlarına duyurdu. Hatta İngiltere’de muhalefet ve iktidar partisi sözcüleri daha sonuçlar açıklanmadan bir gün evvel PISA üzerinde tartışmaya başladı. New York Times’tan the Guardian’a etkin yayın organları sayfalarca PISA analizi yayınladı. Katılımcı ülkelerin pek çoğunda PISA en çok sayıda haber yapılan ve tartışılan konu başlığıydı.

Haberin Devamı

Birçok ülkede siyasetçilerin ve medyanın bu kadar yoğun ilgisine mazhar olan PISA yani The Programme for International Student Assessment (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) 3 yılda bir yapılan uluslararası eğitim sistemi ölçme değerlendirme sistemi. Başta OECD ülkeleri olmak üzere dünya ekonomisinin yüzde 80’ini temsil eden 65 ülkede 15 yaşındaki öğrencilerin bilgi ve becerilerini ölçüyor. OECD tarafından yürütülen PISA’ya her bir üye ülke katılım ücreti ödeyerek ve yüklenme giderlerinin karşılayarak katılıyor.

Türkiye 2012 PISA’da OECD ülkeleri arasında sondan üçteki yerini korudu ve katılımcı 65 ülke arasında da 44’üncü sırada yer aldı. Aldığımız puanlar itibariyle de OECD ortalamasının epey altında kaldık. Bu sonuçlar bizim orta gelir tuzağından çıkmakta epey zorlanacağımıza işaret ediyor. Ancak beni bu sonuçlardan daha çok kaygılandıran nokta böylesine önemli bir uluslararası eğitim indeksine siyasetçilerimizin ve medyanın ilgisizliği. Sıralamalarda birkaç basamak kaybeden Finlandiya kriz toplantıları yaparken, dünya basını ‘Çin Mucizesi’ kavramını anlamaya koyulurken bizde bir iki anlamlı istisna dışında neredeyse yaprak kımıldamadı.
Oysa ben arzu ederdim ki sonuçların açıklandığı salı günü Meclis’te grubu olan siyasi partilerimiz grup toplantılarını eğitime ayırsın. Hükümet niçin başarısız olduğumuzu anlatsın muhalefet de nasıl başarılı olabileceğimiz sorusuna alternatif yanıtlar versin. Gelin görün ki ne hükümet ne de muhalefet sözcüleri meclis grup toplantılarında PISA’ya dair tek bir kelime etmediler.

Haberin Devamı

Siyasetçilerin sessizliği bir iki istisna dışında medyada da devam etti. Yalnızca bir gazete konuyu manşete taşıdı ve Prime Time televizyon programlarından yalnızca bir tanesi konuyu gündemine aldı. Benim konuk olduğum o TV programında da PISA’ya ayrılan zaman bu konunun aslında geçiştirilebilecek olduğuna bir delil oldu zira programa benden önce çıkan konuşmacı polemikle 40 dakika geçirince PISA’ya 5 dakika zaman ayrıldı! Aslında tüm bu olanların beni şaşkınlığa uğratmaması gerekiyor zira geçen sene TIMSS sonuçları açıklandığında da bizde dikkate değer bir tartışma olmadı.

Sadece akademik başarıda sıralamıyor

PISA’ya veya TIMSS’e gereken önemi verseydik görecektik bu veritabanları yalnızca ülkeleri akademik başarıda sıralamıyor. Ülkeler hem birbirleriyle hem de kendi içinde öğrenci verileri, öğretmen verileri, ebeveyn verileri ve en önemlisi de okul ve evlerdeki öğrenme ortamının niteliğine ilişkin verilerle de kıyaslanabiliyor. Bu ek verileri kullanarak bir ülkenin niçin başarılı olduğunu ya da hangi faktörlerin eğitimde başarıyı nasıl etkilediğini de görmek münkün ki bu testlerin asıl işlevi bu. Örneğin, geçen yıl yaptığım TIMSS analizinde öğrenci motivasyonunda dünyada birinci olduğumuzu biraz da şaşırarak rapor etmiştim. Aynı şekilde o analizde ev ödevlerinin başarıyı arttırmadığını ve daha da önemlisi okullarda kişi başına düşen bilgisayar-tablet sayısının tek başına başarı üzerine olsa olsa negatif bir etkisi olacağını ortaya koymuştum. Yine TIMSS verilerinden yola çıkarak kütüphanesi olan okullara giden çocukların ya da evlerinde 100 kitaptan daha büyük kütüphanesi olan çocukların bu kaynaklardan mahrum akranlarına göre ciddi anlamda avantajlı olduklarını ifade etmiştim.

Haberin Devamı

PISA sonuçlarını aynı titizlikle analiz etmemiz gerekiyor. PISA’ya 10 yıldır katılıyoruz, toplam 4 test aldık bu dönemde her seferinde OECD ülkeleri arasında sondan 3’teyiz. Oysa aynı dönemde bütçeden eğitime ayrılan pay 3 kat arttırıldı. Artan kaynaklara rağmen sıralamada yukarı çıkamıyorsak eğitim sistemimizi masaya yatırmalı ve sistematik reformlarla nasıl ileriye gideceğimize karar vermeliyiz. Sistematik reformun nasıl olacağı da belli. Önce farklı tezleri tartışırsınız, ardından bu tezleri pilot uygulamalarla test edersiniz. Bu pilot çalışma sonucunda, başarısı verilerle ölçülmüş olan modeli tüm sisteme yayarsınız. Aksi durumda, farklı tezleri dikkate almadan tek bir kişinin vizyonuyla, hiçbir pilot uygulama yapmadan, varolan uygulamaların etkinliğini ölçmeden yapacağınız her reform gereksiz bir risk olacak ve çocukları kobay yerine koyacak.

Haberin Devamı

Bizim PISA’da ilk 40 ülke arasında yer almamış olmamız aslında bu tecrübeler ışığında gayet anlaşılabilir bir durum. Bir toplum eğer siyasteçisinden eğitimi öncelik etmesini talep etmiyorsa, bir toplumda medya organları eğitimi gündeme alınca halkın ilgi göstermeyeceğini düşünüyorsa çuvaldızı önce kendimize batırmalıyız. Daha doğru bir ifadeyle, biz yurttaşlar siyasetçilerden ve medyadan eğitimi gündeme almalarını talep etmezsek ne sorunu doğru bir şekilde teşhis ederiz ne de veriye dayalı reformu hayata geçiririz.

@selcukrsirin

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!