Güncelleme Tarihi:
Evli kadınların çok azı eşi, eski eşi tarafından tecavüze uğradığını doğrudan açıklayabiliyor. Çoğunluğu, "iletişim sorunum" var demekle yetiniyor. Hiç azımsanmayacak sayıda kadın bu yüzden cinsel travmayla karşı karşıya. Çoğunlukla da gizlenen tecavüzlerin etkileri de yıllar sürecek travmalar yaratıyor. Tecavüzcüden kurtulsalar da izlerini silmekte zorlanıyorlar.
Prof. Dr. Yüksel tanımı şöyle yapıyor: "İstenmeden yaşanan her türlü cinsel uyaran verilmesine cinsel travma diyoruz. Dolasıyla evli olmak travmayı ortadan kaldırmıyor. Partnerlerin istediği zaman, istedikleri biçimde cinselliği yaşama hakkı vardır. Bunun dışında zorlama olursa cinsel travma, evlilik içinde tecavüz veya cinsel istismar adını vermek mümkün."
İstanbul Tıp Fakültesi’nde Doç. Dr. Ufuk Sezgin ile birlikte İstanbul Psikososyal Travma Programı’nı başlatan ve başkanlığını yürüten Prof. Dr. Şahika Yüksel eş-eski eş, sevgili-eski sevgili cinsel istismarının 1980’lerden beri giderek üzerinde daha çok durulan bir konu olduğunu söylüyor.
Evlilik içi tecavüzlerde kadınların en büyük risk altında olduğu dönem, baskı altında tutuldukları ayrılma dönemleri. Bu dönemde "Bana ait olan, benimdir. Nasıl gider?" diyen erkek cinsel taciz ve tecavüzlerde bulunabiliyor. Boşanmak kurtuluş anlamına gelmiyor. Özellikle çocuklar varsa. Babalar çocuklarını ziyaret ederken, eski eşlerinden, eskiden olduğu gibi "eşlik" yapmalarını bekliyor.
Doktorlara bile zor anlatıyorlar
Tecavüz ve cinsel istismar sonrası en sık stres bozukluğu, depresif bozukluklar, kaygı bozukluğu, organik nedeni olmayan ağrılar ve bayılmalar, madde-alkol bağımlılığı gibi psikiyatrik belirtiler görülüyor. Prof. Dr. Şahika Yüksel, "Kadınlar çoğu zaman ’eşim bana tecavüz ediyor’ diye gelmiyor. Uykusuzluk, baş ağrısı, sıkıntılı olma hali, unutkanlık gibi şikayetler bildiriyor. Biz sorarsak tecavüz, istismar çıkıyor" diyor. Yine depresyon, yoğun korku, her ufak uyarandan, değişiliklikten kaygı duyma, tetikte olma sık rastlanan belirtilerden. Mağdur bir yandan ağır yükü kaldırmaya çalışırken diğer yandan kendini suçluyor. Yaşadıklarını sakladıkça daha çok öfkeleniyor, sinirleniyor. Şikayetleri yıllarca sürebiliyor.
OLGU 1
İlk evlilikteki tecavüz ikincisine gölge yaptı
İlk evliliğini 16 yaşında yaptı. Hiç hazır değildi ama ailesi uygun görmüştü kocasını. Düğün yapıldı, telli duvaklı vardı yeni evine. İlk cinsellik deneyimi bütün yaşamını etkileyecek kadar travmatik oldu. Korktuğunu gören kocası elleri ve ayaklarını bağladıktan sonra tecavüz etti. Bu deneyim aslında aylar sürecek esaretinin ilk işaretiydi. 6 ay boyunca, sürekli kocasının tecavüzüne uğradı. Kocasına göre madem karısıydı, istese de istemese de birlikte olmaya hakkı vardı. Gerekirse dayağa başvurdu. Sonunda genç kadının canına tak etti, ailesine kaçtı. Yıllar sonra ikinci evliliğini yaptı. Aslında iyi geçiniyorlardı, seviyordu kocasını. Ekonomik sıkıntıları yoktu, iki çocukları olmuştu. Ancak birlikte aşmayı başaramadıkları sorunları cinsel isteksizliğiydi. Kendi bedeninden iğreniyordu. Cinsellik ona göre kötü bir şeydi. Bu şikayetle doktora başvurdu. Doktoru biraz kurcaladığında aslında sorunun ilk evliliğinde yaşadığı tecavüzlerden kaynaklandığını anladı. Uzun süren terapilerden sonra travmayı atlatmayı, normale dönmeyi başardı.
HANİ YUVA GÜVENLİYDİ?
Prof. Şahika Yüksel, İnsanların kendilerini güvende ve korumada hissettiği yuvasında, kendi yatağında cinsel saldırı yaşamasının sarsıcı etkisine dikkat çekiyor: "Tacizci bir yabancıysa, zor da olsa bir kenara koymak mümkün. Ama bunu yapan eş ise travma büyüyor. Evliliklerde tek paylaşılan cinsellik değil, ortak yaşam sözkonusu. Evlenmek demek, ’Ben sana güveniyorum, bütün yaşamımı seninle geçirmeyi vaadediyorum, seninle yaşamanın benim için gurur verici olduğunu düşlüyorum’ demek. Böyle başlayan bir ilişkide zora başvurulması daha fazla zedeliyor kadını. Durumu ağırlaştırıyor. İntihara başvuranlar oluyor. Tüm bunlara rağmen evliliği bozma, mahremiyetlerini açığa çıkarma, kocayı şikayet etme kadınlık görevine uymaz, düşüncesi ağır basıyor. Başka bir cinsellik tanımadıkları için de ’ben yapamıyorum’ diye düşünebiliyorlar. Ancak yaşadıklarını başkalarına açtıklarında uygunsuzluğunu ve zarar verdiğini görme şansı olabiliyor."
OLGU 2
Randevulu tecavüz!
Henüz lise öğrencisiydi. Okula gidip gelirken bir sevgilisi oldu. Muhafazakar ailesi duysa belki okuldan bile alırdı... Aslında masum görüşmelerdi bunlar. Bir yerlerde oturup çay, kola içerlerdi. Bir de ara sıra el ele tutuşurlardı. Yine bir buluşmalarında lokantada yemek yediler. Yemekle içtiği kolasına aynen Yeşilçam filmlerindeki gibi ilaç atılmıştı. Kendine geldiğinde, lokantanın üstündeki otelin bir odasındaydı. Çıplaktı. Hatırlamıyordu olanı biteni. Ama başına geleni anladı. Utandı, ağladı. Erkek arkadaşı, "Ne ağlıyorsun, sen de zevk aldın" diye azarladı. "Çıplak resimlerini çektim, ailene söylerim" diye tehdit etti. Bir yıl boyunca korkudan ayağına gitti tecavüzcüsünün. "Artık evlenelim" dedi. Sevgiliden gelen yanıt, "Evlenmeden başkasıyla yatanı eş diye almam" oldu.
İLK AMERİKALILAR TANIMLADI
"Randevulu tecavüz"ü ilk kez Amerikalılar tanımladı. Araştırmalara göre üniversite kampus’lerinde görülen tecavüzlerin yüzde 80’i tanıdık biri veya randevulaşılan tarafından gerçekleştirilmiş. İki kişi çıkıyor, birbirlerine dokunuyorlar... Yemeğe gidiliyor. Buraya kadar normal ancak örneğin yemeğe götüren erkek, "Benimle yemeğe geldi parasını ben karşıladım, karşılığında yatacağız" diye düşünüyor. Kız arkadaşının "hayır"ını gerçek olarak algılamıyor. Tecavüz ediyor. Prof. Dr. Yüksel, benzer durumlara Türkiye’de de rastlandığını anlatıyor. "Randevulu tecavüz genellikle çok ağır yaşanıyor. Mağdur kendine, bedenine güvenini kaybediyor. Cinselliğe ilgisi azalıyor, onu olumsuz bir şey gibi değerlendiriyor. Sadece istismarı yapan kişiye değil, herkese ve bütün erkeklere karşı bir isteksizlik ve rahatsızlık ortaya çıkabiliyor. Tecavüze uğrayan genç kızlar kendilerini kirlenmiş, eksilmiş, suçlu görüyor. Erkekler bu düşüncenin farkında. Kızı ailesine söylemekle tehdit ediyor. ’Sana kimse inanmaz, isteyerek oldu, derim’ diyerek tecavüzü sürdürebiliyorlar" diyor.