Güncelleme Tarihi:
“İnsanlar, insanlar, insanlar… Söyleyin onlara ampulleri açıp kapatmasınlar. Beş gitarım var. Evlenmeyi çocuk için istiyorum. Ben mutluyum. Türkiye’nin en mutlu ili de Dersim. İnsanlar, insanlar, insanlar… Söyleyin onlara ampulleri açıp kapatmasınlar...”
Durmadan bunları tekrarlayan 58 yaşındaki Celal Çelik’in adı üstünde: ‘Mahallenin delisi’. Yoksa ‘akıllılar’ için, Tunceli’de mutsuzluk bir yaşam biçimi. Kronik mutsuzluğun sebepleri muhtelif. BDP’li yeni belediye başkanına sorsanız, her şey ’1937-38 katliamı’yla başladı. Ondan önce Dersim inançları gereği doğaya, yıldızlara, güneşe tapan dert üstü, murad üstü insanların memleketiydi. Ne onun söyledikleri ne de ticaret odası başkanın savaş ve sosyal koşullar gerekçesi açıklamaya yetmiyor Mustafa Güler’in “Burası projektörler altında açık cezaevi gibi” tanımını. Öyle ya, benzer kötü koşullar ve savaş ortamı ülkenin başka kentlerinde de yaşandı, yaşanıyor.
BİZE MUTLULUĞUN RESMİNİ ÇİZEBİLİR MİSİN TÜRKİYE?
Belki en iyisi filmi başa sarmak: Mutsuzluk nedir ve neden kötüdür? Cevaba giden ipucunu destursuz daldığım otelin lobisinde buluyorum: “Kim demiş mutsuzluk kötüdür diye? Bilinçli bir mutsuzluk iyidir bile. Bilinçli insan mutsuz olur. Mutlu şair, mutlu yazar duydunuz mu hiç? Babası vurulmamış olsa Yaşar Kemal, Yaşar Kemal olur muydu hiç? Normal bir insan evi, aşı olduğu zaman mutludur. Ama biz CD isteriz, sinema isteriz, tiyatro isteriz. Belki Urfalı, Batmanlı bilmez, belki sizin o mutlu Sinoplular da bilmez ama ben bilirim. 2006’da SSK’nin bütçeye yükü yüzde 5’ti. Şimdi yüzde 20. İşte bu beni mutsuz ediyor. Dersimlilerin siyasi duyarlılığı yüksektir. Keşke bütün Türkiye bizim gibi mutsuz olsa. O zaman belki bazı şeyler düzelir, bazı sorunlar çözülebilir” diyor otelin 47 yaşındaki işletmecisi Murat Kaya.
Onun söylediklerini işsizler kahvesinde otururken tanıştığım Cemal Sürgeç tamamlıyor: “Alevilik farkı var. Anadolu’nun başka şehirlerinde 80 yaşında bir dede ne yapar? Tespih çekip ölümünü bekler. Burada 80 yaşındaki dede her sabah gazete okuyor. Cumhurbaşkanı kim olacak diye düşünüyor. Anladın mı şimdi hikâyeyi? Anladıysan meslek haneme de ‘müzmin mutsuz’ yaz o zaman.”
Taksi durağının çaprazındaki Düşünen Adam heykelinin yanından geçerken bunu soruyorum kendi kendime… Koca bir kent fazla okuduğu, fazla düşündüğü, fazla sorguladığı için mutsuz olabilir mi gerçekten? İşadamı Zülfü Doğan’a göre doğru yolda ilerliyorum, tam da bu nedenden: “Bize mutluluğun resmini çizebilir misin Türkiye? Devlet, iktidar tarih boyunca Dersimli’yi sorguladıkça, o da dönmüş kendisini sorgulamış. Çok sorguladığımız için mutlu olamıyoruz. Ne olursa olsun hep altında bir şey arıyoruz. Bu kadar ararsan da bulursun tabii…”
DERSİMLİ, GİTTİĞİ YERİ DE MUTSUZ EDİYOR
Tam şehrin dilini çözdüğünü zannederken, çakma sosyoloğun suratında tokat gibi patlıyor, ayakta duramadığı için elektrik direğine yaslanmış 72’lik Mustafa Akdoğan’ın sözleri: “Bir polis, durduk yere oğlumu sokak ortasında öldürdü. Ortada hiçbir şey yokken. Altı ay sonra saldılar adamı. Soruyorsun niye mutsuzsunuz diye. Başka sebep ister misin bunun üstüne?”
Gerisi çorap söküğü gibi sökün ediyor: “Dini inancımızdan dolayı mutsuz olduğumuzu söyleyenler var. Halbuki çok mutluyuz inancımızla. Biz inandığımız şeyden değil, inancımız hor görüldüğü için mutsuzuz” diyor Kamer Çatakçı. “Başbakan rencide ediyor. Hükümet umutsuzluğa sevk ediyor insanları. Nasıl Müslüman Kabe’yi görmek istiyorsa, bizim yaşlılarımız da Düzgün Baba’yı, Munzur Baba’yı ziyaret edebilmek istiyor. Asıl travma köy boşaltmaları” diye ekliyor köyü boşaltılmış 58 yaşındaki köylü Ali Doğan. Ona göre sorunlar burada bitmiyor, buradan Elazığ’ın, İstanbul’un varoşlarına taşınıyor. Dersimli, gittiği yeri de mutsuz ediyor.
DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ
O ‘Hoşçakalın’ hepimize. Ailesine, arkadaşlarına, komşularına, öğretmenlerine, bana, size… Daha 15 yaşındaydı ama ona sorsanız dünya, artık omuzlarının taşıyamayacağı kadar ağırdı. Okuldan çıktı. MOBESE kayıtları şahit, hiç acele etmedi. Sakin sakin Mavi Göl istikametine yürüdü. Suyun kenarına vardığında önce çantası koydu çakılların üstüne. Sonra cep telefonunu. Çantadan günlüğünü çıkardı, belki son bir şeyler daha yazacaktı. Vazgeçti, defterden bir yaprak kopardı ve kağıda “Hoşçakalın” yazıp yanına bıraktı.
Bakın şimdi hırkasını çıkarıyor. Ha deseniz durduracağız: Yapma be Sinem. Yapma be deli kız! Oyun, şaka değil bu, Fırat senden daha deli, daha evvel nicelerini aldı, bırakmadı. Bir yakışıklı delikanlı mı? Daha nicesi çıkacak önüne. Para mı, pul mu, okul mu? 15’inde neyin vazgeçişi bu… Elazığ emniyetinin dalgıçları soğuk bedenini bulduklarında, o çocuk aklıyla, dayanılmaz sandığı mutsuzluğuna son vereli üç gün olmuştu.
Ne asker, ne polis, ne işçi, ne aşçı… Tunceli’de de her yerde olduğu gibi en mutsuz olan, en çok intihar edenler yine kadınlar. Yine de en umutlu onlar. Babası hapisten üç gün önce çıkan 19 yaşındaki Tijda Öncü de, şehrin hızlı siyasilerinden avukat Fatma Kalser (44) de, esnafın sevilen ablası Hatice Kılıç (42) da kabul etmiyor üstlerine vurulan mutsuz damgasını: “O sizin dediğiniz ruh halimize bağlı. Mutluyuz biz, niye mutsuz olalım? Doğamız harika, hoşgörülüyüz, samimiyiz. Gecenin 12’sinde sokaklarında rahatça dolaşabildiğin bir yer burası. Kimse kıyafetine karışmaz, rahat ve özgürsündür.”
Ablaları bunları söylerken Sinem o kağıda “Hoşçakalın” yazalı daha bir hafta olmuştu. Öyle yazdın diye sen gidince hoş mu kaldık be deli kız?
Fatma Kalser (44) Avukat
Mutlu olduğumuz tarafları daha fazla. Neye göre mutlu? Neye göre mutsuz? Bu coğrafyada yaşamak başlı başına mutluluk kaynağı.
Tijda Öncü (19) öğrenci
Gecenin 12’sinde rahatça sokaklarında dolaşabildiğin bir yer burası. Kimse kıyafetine karışmaz, rahat ve özgürsündür. Doğası da harika.
Hatice Kılıç 42) Esnaf
Yok kabul etmiyoruz bu mutsuz damgasını. Mutluyuz biz, niye mutsuz olalım. Doğamız harika, hoşgörülüyüz, samimiyiz. Zülfü Doğan (53) İşadamı
Mutluluk bize Abidin’in çizmesi gereken bir şey. Bize mutluluğun resmini çizebilir misin Türkiye? Beklentimiz yüksektir bizim. Çok sorguladığımız için mutlu olamıyoruz. Devlet Dersimli’yi sorguladıkça o da dönmüş kendisini sorgulamış. Hep altında bir şey ararız. Bu kadar ararsan bulursun tabii.
Mustafa Akdağ( 72) Şoför
Oğlum sokak ortasında durduk yere polis tarafından öldürüldü. Altı ay sonra saldılar adamı. Soruyorsun niye mutsuzsunuz diye. Başka sebep ister misin bunun üzerine?
Cemal Sürgeç (46) Meslek: mutsuz
Tunceli’nin özgün koşulları var. Alevilik farklı. Anadolu’nun bir başka şehrinde, mesela Cizre’de ya da şu en mutlu olan il Sinop’ta mesela, 80 yaşında bir dede ne yapar? Tespih çekip ölümünü bekler. Burada 80 yaşındaki dede her sabah gazete okuyor. Cumhurbaşkanı kim olacak diye düşünür.
Yusuf Cengiz (57) Tunceli Ticaret Odası Başkanı
Mutsuzluğun kaynağı barış sürecinin tıkanmış olması. Çatışma ortamı tekrar olur mu endişesi var insanlarda.
Kamer Çatakçı (62) Serbest meslek
Bize dini inançlarından dolayı mutsuz diyorlar. Halbuki çok mutluyuz inancımızla. Biz inancımız hor görüldüğü için mutsuzuz.
Ali Doğan (58) Köylü
Asıl travma yüzlerce köyün boşaltılmış olması. Müslüman nasıl Kabe’ye gitmek istiyorsa, bizim yaşlılarımız da Düzgün Baba’yı, Munzur Baba’yı ziyaret edebilmek istiyor. Başbakan rencide ediyor, hükümet umutsuzluğa sevk ediyor insanları. Sorunlar burada da bitmiyor, buradan Elazığ’ın, İstanbul’un varoşlarına taşınıyor. İşte bu yüzden intiharlar bu kadar yaygın. Gittiği yeri de mutsuz ediyor. Sinop mutluymuş. Bu da sahte, bence gerçeği yansıtmıyor.
Murat Kaya (47) Otel işletmecisi
Tunceli insanı bilinçli. Siyasi duyarlılığı yüksek. Urfalı bilmez, Sinoplu bilmez, ben emeklilik katsayımın üç buçuktan bir buçuğa indirildiğini bilirim. 2006’da SSK’nın bütçeye yükü yüzde 5’ti, şimdi yüzde 20. Bu beni mutsuz ediyor işte. Belinçli insan mutsuz olur. Mutlu şair, yazar duydunuz mu hiç? Yaşar Kemal’in babası vurulmasa Yaşar Kemal olur muydu? Normal bir insan evi, aşı olduğu zaman mutludur. Biz CD isteriz, sinema isteriz, tiyatro isteriz. Siyasi eğilimlerimizle kapitalizmin gerçekleri de çatışıyor. Birbirimizi yeriz ama yabancılara karşı en hoşgörülü yer burasıdır. Tunceli’de kavga etsen, insanlar yabancının tarafında yer alırlar. Bu kadar hoşgörülü toplum kötü gösterilince de mutsuz hissediyor. Sonra kim demiş ki mutsuzluk ille de kötüdür diye? Dünyanın gidişinden, kapitalizmin kurduğu düzenden bilinçli mutsuzluk iyidir. Keşke bütün Türkiye bizim gibi mutsuz olsa. O zaman belki bazı şeyler düzelir, bazı sorunlar çözülebilir.