Güncelleme Tarihi:
23 Ekim’de, Türkiye Barolar Birliği tarafından ‘THY Grevi Bağlamında Uçuş Güvenliği ve Çalışma Barışı Sempozyumu’ düzenlendi.
Hosteslerin hayatı, dışarıdan bakıldığında, göze parlak görülebilir. Şırımşık üniformalarını giymiş, Amerika senin Uzakdoğu benim gezip dolaştıklarını düşünenlerin, aslında ağır işçi olduklarını idrak etmeleri için meslek hastalıklarına göz atmaları yeterli olacaktır. Her gün 10 bin metrede görev yapan hosteslerin, maruz kaldığı basınç düşünülünce, maden işçilerinden çok da farklı bir durumları yok. Emboliye, hepimizden daha açıklar; beyin kanamasından kaybettikleri arkadaşlarını yâd ederken, “Mukadderat değil, meslek icabıdır” diyorlar. Uzun uçuşlarda yaşadığınız jet-lag’in, onlar için rutin olduğunu hatırlamak bile kâfi gelecektir. Vâris, bel fıtığı, mide hastalıkları, fındık fıstık rahatsızlıklardan sayıldığı için, pek dile bile getirilmiyor. Uçağın kapısından girdiğiniz anda yüzünüze gülerek bakan hostesler, aldıkları eğitim sayesinde profilinizi çıkarır; tehlike arz etme potansiyeline sahip yolcuyu tespit etmek onların sorumluluğundadır. Çayınızı kahvenizi servis ettikleri sırada kalp krizi geçirecek olsanız, elektroşok uygulayacak olan da onlardır. Uçakta, sadece servis elemanı değil, aynı zamanda bomba uzmanı, itfaiyeci, doktor, psikolog olarak da hizmet verirler.
Beşi grevde, biri işten çıkarıldığı için direnişte olan altı uçuş görevlisinin ortasında oturmuş, onların para pul mevzuundan değil, ‘can güvenliği’ derdine düştükleri için greve gittiklerine dair sözlerini dinliyorum. Grev kırıcı olarak işe alınan yeni personelin kısıtlı eğitimle alel acele uçuşa gönderildiğini söylediklerinde, gamlı baykuş gibi, dönüş yolculuğunu düşünmeye koyuluyorum.
Kahır hikâyelerinin ardı arkası kesilmiyor fakat uzaktan bakan fıkra anlattıklarını zanneder; öyle gülücüklü yüzleri… Mesleki deformasyon olsa gerek bu kan kusup kızılcık şerbeti içtim halleri!
Kokpitte kovuldum
Meltem Akdağ, THY’de 24. senesinde tazminatsız atılmış, direnişte olan bir purser: “Sendikamızın basın açıklaması oldu; izin günümdü, gittim. Bir hafta sonra Los Angeles’a uçtum. Dönüşte, kokpite çağırıldım ve işten atıldığımı öğrendim. Gerekçe yasadışı eylem. Emekli olup çiçeklerle uğurlanmayı beklerken, bizi yasadışı eylemci olarak yaftalamaları çok ağır. ”
Herkesin grevi
Sorumlu Kabin Amiri Ebru Emre: “Grev şımarıklık değil, bir zorunluluk. Bu sadece bizim grevimiz de değil. Yolcuların da destek vermesi gerek; zira dinlenmemiş, uykusuz bir hostes, mesela tahliye gerektiren bir durumda, görevini gerektiği şekilde gerçekleştiremez. Yeterince dinlenmemiş personel, kırım kazada uçağı tahliye edememesine gelene kadar, geniş bir yelpazede tehlike arz eder.”
Mide ameliyatı oldum
Kabin Amiri Hakan Yıldırım: “Sağlıklı bir birey olabilirsem, hem kendime hem şirketime faydalı olabilirim düşüncesiyle greve katıldım. Grev sürecinde mide ameliyatı geçirdim.”
Anlatamadık
Sorumlu Kabin Amiri Zeynep Banu Dermancı: “Bir yönetmelik yayımlandı, uygun olmayan çalışma koşulları getirildi. Daha az istirahat, daha çok uçuş, daha az sayıda personelle artan iş yükü… Akabinde greve çıkıldı. Benim derdim para değil, çalışma şartları. ABD uçuşunun 36 saatlik istirahat süresi, kafalarına göre 24 saate indirilememeli. Biz hakkımızı istiyoruz derken, doğru düzgün ne istediğimizi bile anlatamadık. Dört sene evvel uçtuğumuz koşullarda uçabilmek istiyoruz, o kadar. Evini, arabasını satıp ailesini geçindirmeye çalışan, elektriği kesilmiş arkadaşlarımız var. Köşeye sıkışıp madden tükendiği için dönen arkadaşlarımızı da ayıplamıyorum ama kendi adıma insan olarak dönmeye cesaretim yok. Her şeylerini elden çıkarıp gece gündüz grev gözcülüğü yapan arkadaşlarımın önünden geçip o binaya girebilecek ruh haline sahip değilim. Üç-dört çocuk sahibi kargocu abilerimiz var, ki sırf uçucuların hakları için greve çıktılar. Onların yüzüne bakamam.”
İş-çi-yiz!
Yer görevlisi Dilek Karakaş: “Şu anda kargo departmanındayım, mevzuatta ismimiz kargo memuru diye geçse de altını çizmek istiyorum: Kargo iş-çi-si-yim. Zaten taksi torba yasası içersinde havacıların grev yasasının ellerinden alınması, başlıbaşına bir haksızlıktı. O yüzden arkadaşlarımız yasal haklarını kullanarak, grev hakkını geri kazandılar. Greve çıkmadan önce, işyerinde uygulanan baskıları, odalara çekmeleri, yoğun mobbing’le insanları yıldırma politikalarını anlatmaya ne benim belagatim, ne sizin yeriniz yeter.”
Gönül bağımız var
Sorumlu Kabin Amiri Çiğdem Tezcan: “Babam da 30 sene bu şirkette teknisyen olarak çalıştı. Bir gün eline emeklilik kâğıdını verdiler, dört yıl boyunca ağladı evde. Hepimizin bu şirketle gönül bağı var. Bu yaşıma kadar bu şirketin ekmeğini yedim. Benim emekliliğimin gelmesine 14 senem daha var, sağlığımın bu şartlar altında 14 yıl daha çalışmama imkân tanıyacağını düşünmediğim için greve çıktım.”