Güncelleme Tarihi:
Babanız da sizin gibi Galatasaray Lisesi mezunuymuş...
- Bizde Galatasaraylılık aile geleneği. İlkokulu bitirince Galatasaray’a girdim. Yatılı okudum. Tüm yaramazlık ve haytalıkların içindeydim ama derslerim de iyiydi. Kardeşlik ruhu içinde büyüdük. Hâlâ da hem okulumla, hem de arkadaşlarımla yakın bağım sürüyor.
Sonra Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü kazandınız değil mi?
- Orası da bana önemli akademik formasyon vermiştir. Doktora yapmaya karar verdim ama hangi alanı seçeceğimi bilemiyordum. O dönemde Prof. Dr. Murat Sertel’le tanıştım. Murat Hoca matematiksel iktisadın dünyada önde gelen isimlerinden biri, Türkiye’deki yıldızıydı. Murat Hoca’nın bir başka önemli özelliği de, sadece önemli bir bilim insanı olması değil, talebe yetiştirmesi ve o geleneği Türkiye’ye yerleştirme çabasıydı. Ekonomi Bölümü’nde yüksek lisans ve doktorayı onun talebesi olarak yaptım.
Aranızda usta-çırak ilişkisi varmış...
- Evet. Onunla ilişkimiz usta çırak ilişkisiydi. Sabahlara kadar evinde kalır, beraber yemeğe gider, sohbet ederdik. Uluslararası standartlarda bilimsel araştırma yapma vizyonunu ondan aldım. Ders kitaplarında okuduğumuz konuların dışarıda bir yerlerde üretildiğini düşünürdüm. Sayesinde anladım ki, bizim de o kitaplara katkıda bulunmamız mümkün. Hocamız kendi yaptığı araştırmaları derslerinde anlatırdı.
Hayatınız neredeyse hep araştırmayla geçmiş...
- Bilgi Üniversitesi’nde 12 yıl boyunca araştırma yaptım, talebeler yetiştirmeye çalıştım. Murat Hoca’yı 2003’te genç yaşta, 61 yaşında kaybettik. Buradaki bütün faaliyetlerim de onun sürdürmeye çalıştığı geleneksel ekseni takip etmeye çalıştı.
BÜTÜN TALEBELERE AÇIK KAPI POLİTİKASI
Neden sizi laboratuvardan koparıp yönetim kademesine aldılar?
- Birtakım yakın arkadaşlarım idari süreçlerde görev almaya başladı. Bana da “Araştırma konusunda birtakım köklü adımlar atmak istiyoruz. Sen araştırmadan sorumlu rektör yardımcısı olur musun? Araştırma vizyonunu yeniden dizayn etmek istiyoruz” dediler. Bu fikir bana sempatik geldi. Rutinle uğraşmayıp, vizyon oluşturacaktım. Ama, eski rektörümüzün ABD’ye gitmesiyle rektör yardımcılığından rektörlük koltuğuna geçtim. Bu görev, birçok akademisyenin hayali olabilir ama benimki değildi. “Eyvah araştırma yapamayacağım” diye düşündüm. Şikâyet edilecek bir şey yok tabii, çok büyük onur. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Araştırmalarınızı akşama mı bıraktınız?
- Aslında gece kuşuydum. Gündüzleri talebelerle konuşur, sohbet ederdim. Şu anda o lüksüm yok. Gün içinde o kadar çok rutin ufak tefek konuyla dağılıyorum ki olmuyor.
Genç bir rektörsünüz. Öğrencilerin size yaklaşımı nasıl?
- Yaşım ve tarzım itibariyle öğrencilerimle iletişimi abi-kardeş ilişkisi şeklinde yürüttüm hep. Bana ‘sen’ diye hitap eden, birlikte içmeye gittiğim çok talebem olmuştur.
EŞİ DE ÖĞRETİM ÜYESİ
Prof. Dr. Remzi Sanver, 1970’te İstanbul’da dünyaya geldi. 6 aylıkken Kanada’ya gitti. Kimya mühendisi babası, doktorasını tamamlayınca, o 4 yaşındayken Türkiye’ye döndüler. Özel Kalamış İlkokulu’nda okudu. Annesi eski İstanbul cemiyet hayatının önemli profillerinden biriydi. Galatasaray Lisesi’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi’ne girdi. Hocası Murat Sertel’in öğrencisi İpek Özkal Sanver ile Boğaziçi Üniversitesi’nde tanıştı, 1998’de evlendi. İpek Sanver de iktisat kuramı üzerine çalışıyor. Bilgi Üniversitesi’nde Ekonomi Bölümü’de öğretim üyeliği yapıyor. 2005’te ikizleri
Defne ve Erdem dünyaya geldi.
MASON LOCASINA 20 YAŞINDA GİRDİM
Masonluk da bizde aile geleneği. Çok genç yaşta biraz babadan gelme bir süreçle locaya girdim. 20 yaşında... İdari süreçlere genç yaşta dahil edildim. 2010’un haziran ayında ‘Büyük Üstad’ oldum. 2011’in nisan ayında da Bilgi Üniversitesi rektörü. Beklemediğim şekilde ikisi aynı zamanda gerçekleşti. Bir kişinin üniversite mensubu olması, toplumda başka alanlarda faaliyet gösteremeyeceği manasına gelmez. Gençliğim sayesinde her iki taraftan da olumlu reaksiyon alıyorum. Büyük üstadlık için kellifelli, oturaklı profil bekleniyor, rektörlük için de. Her iki görevi de elimden geldiğince en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum.
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre kurulmuş bir dernek. O derneğin başkanlığını sürdürüyorum, bunu severek ve onurla yapıyorum. Masonlukla ilgili sadece Türkiye’de değil, maalesef dünyada da yanlış bir algı var. Bu algıyı kırmaya çalıştım. Locamız, Türkiye’nin tarihi boyunca çok seçkin önemli, vatanperver kişileri bünyesinde barındırmış bir kurum. Ziya Gökalp’ten, Mehmet Emin Yurdakul’a kadar çok önemli üyeler olmuş locamızda. İlk başkanı da Talat Paşa’ydı.