Güncelleme Tarihi:
ADLARI BENDE SAKLI
Bandista üyeleri röportaja dört kişi geldi. Onlarla dört yıl önce gözaltına alındığı Beyoğlu polis merkezinde silahla vurularak öldürülen Nijeryalı mülteci Festus Okey’in duruşmasından çıkışta buluştuk. Adları bende saklı. İlkeleri gereği kurmacaya karşı oldukları için poz vermeyi, kolektif ve ‘avam’ kalmakta ısrar ettikleri için de isim vermeyi, fotoğraf çektirmeyi reddediyorlar. Sayıları 30’u bulan üyeleriyle, aynı gün, aynı saatlerde, Bandista Tayfa adıyla Ankara’da ve İzmir’de konserler veriyorlar. Bir gün Tekel grevinde, öteki gün öğrencilerin YGS protestosunda, bir başka gün eşcinsellerin hak arama yürüyüşüne katılıyorlar.
Bandista bizim için bir taraftan Zapatist hareket, bir taraftan Sandinistalar, diğer taraftan bir banditlik durumuydu. Aynı zamanda Bando İstanbul’un kısaltmasıydı, bir kelime oyunuydu yaptığımız. Daha sonra öğrendik ki İtalyanca bir kelimeymiş, büyük bandodaki tek bir bandocuya verilen bir isimmiş. Gezegendeki bütün toplumsal muhalefeti büyük bir bando, ritm olarak çıkardığımız sesi de büyük bandonun içindeki küçük bir bando olarak görmek hoşumuza gitti.
ÜRETİYOR, ANONİME BIRAKIYORUZ
Tayfa sokakta oluştu. Sokak dediğimiz, yürüdüğümüz, eğlendiğimiz, bira içtiğimiz herhangi bir yer. Bir sohbet başladı, ne yapmalı diye. Müzikal bir form içinde söz söyleme isteği, kararıydı bu. Bugüne kadar bunu üretmiş kişilerden deneyim ve tekniği alarak başka bir şey üretiyor, bunu da anonime bırakıyoruz. Sayısı 30’u bulan, atölyeler şeklinde çalışan bir tayfayız. Aramızda grafik tasarımcı da var, iktisatçı ve sosyolog da. Akordeon, bas, klarnet, saksafon, trampet, keman, buzuki, klavye, trombon, melodika çalıyoruz.
KÜLTÜR ENDÜSTRİSİNE KARŞI AVAM
Avamda ısrarcıyız. Kültür endüstrisine, dehalar, yıldızlar ve onların etrafında dönen ekonomiye karşıyız. Yaptığımız işle toplum arasına bir yabancılaşmayı koymayacağız. Reklam endüstrisine hep birlikte kazandıran bir sistemin parçası olmayacağız. Avamda ısrar bu. Bulunduğumuz halin, söylediğimiz sözün neye ya da kimlere tekabül ettiğini biliyoruz. Kendi dehamız ve yaratıcılığımızla, kendi sınıfımızdan bağımsız olamayız. Biz müziğimizi telif haklarını ve mahkemeleri ya da parayı düşünmeden bu rahatlıkta icra edebilmeliyiz.
MÜZİSYEN OLDUĞUMUZU BİLMİYORDUK
Çocukluğumuzdaki SEKA grevinden, babamızın omzunda gittiğimiz 1 Mayıs’lardan başlayarak bütün öğrenci hareketleri boyunca gittiğimiz eylemlerin listesini tutmak mümkün değil. Lambda İstanbul’un yürüyüşünde, Sulukule’de birbirimizi görüyorduk. “Pablo Neruda, biz orada”, bizi anlatan cümlemiz. Birbirimizle eylemde, sokakta ya da içerken tanıştığımızda müzisyen olduğumuzu bile bilmiyorduk. 3 Haziran’da turneye çıkıyoruz, 15 Temmuz’da dönüyoruz. Türkiye kökenli bir müzik grubunun herhalde 1970’lerde yaptığı bir şey. Bunu ancak enternasyonal bir ağın içinde kendini var eden kolektif başarabilirdi.
ALBÜMDEN MADDİ KAZANCIMIZ YOK
Albümlerden bir karşılık beklemediğimiz için maddi bir da kazancımız yok. İlk albümümüz ‘Anlatılan Senin Hikayendir’in mastering’i İtalya’da yapıldı. 1 Mayıs 2009’da çıktı, 1000 kopyayı Taksim meydanında bedelsiz dağıttık. Ayrıca, bedava indirilsin diye internet sitemize koyduk. Ama malum kapitalizmde yaşıyoruz, geçinmek zorundayız. Canlı performanslarımızla emeğimizin karşılığını alıyoruz. Bira fiyatlarının, gıda fiyatının bir öğrenci bütçesini aştığı yerlerde çalmıyoruz. Bir markanın reklamını yapmak için sponsorun olduğu yerlerde de yokuz. Tacize, cinsiyetçiliğe göz yuman bir mekanda da.
TRİNİDAD TOBAGO’DAN BİLE ŞARKIMIZI İNDİREN VAR
Yeni albümümüz ‘Daima’ 1 Mayıs’ta çıkacak. 12 Eylül 2009’da ‘Paşanın Başucu Şarkıları’nı, 1 Şubat 2010’da TEKEL grevi sırasında ‘Şu Anda, Şimdi, 1. Rollama’yı çıkardık. 2010 Ağustosu’nda ‘Dikkat Askersiz Bölge’ adlı Kıbrıs ve milliyetçilik temalı albümümüz çıktı. “Punk’ız biz, kendin yap” vurgusunu değerli buluyoruz. Milyon dolarlık aletlerin olduğu kayıt stüdyosuna girmeden de bir web sitesinde bu işi yapabilirsin. Albümlerimiz dünyanın her tarafından binlerce kişi tarafından indiriliyor. İndirilen şarkılarımızın sayısı milyonu buluyor. Trinidad Tobago’dan bile şarkımızı indiren var.
KONSERLERİMİZ DEV DANS PARTİLERİ
Emma Goldman’ın 20. yüzyıl başında ABD’den Rusya’ya yaptığı konuşmalarda defalarca sarf ettiği bir söz var: “Dans edemediğim devrim benim devrimim değil.” Biz de o devrimi istiyoruz, öbür devrimi istemiyoruz. Devrim kucağını açmış gelecekte bizi bekleyen bir şey değil, her an yaşanan bir şey. Konserlerimiz de, dev dans partileri.
SOLİNGEN NEYSE, FESTUS OKEY DE O
Siyasetin kimlikler üzerinden yapılmasını ilkesel olarak reddediyoruz. Siyasetin gerçek alanı sınıf siyaseti. “Ben Türküm, sen Çerkezsin, sen Ermenisin, o travesti. Bütün bunları bir kenara bırakalım, sadede gelelim” diyoruz. Bu ülkede yoksulluk reddediliyor, kadın cinayetleri reddediliyor, Festus Okey’in varlığı reddediliyor. Bir insanın cinayete kurban gitmemesi için evvela cebinde resmi belge olması gerekiyor! Sormamız gereken soru şu: Solingen’de yedi Türk yakıldığı zaman nasıl ayağa kalkıyorsak, bu topraklarda insanlar niye ölüyorun hesabı niçin sorulmuyor?