Süryanileri ayağa kaldıran arazi davası Mor Gabriel Olayı

Güncelleme Tarihi:

Süryanileri ayağa kaldıran arazi davası Mor Gabriel Olayı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 08, 2009 00:00

Geçen ağustos ayından beri, bütün Avrupa’nın gözü Midyat’ta. Buradaki Mor Gabriel Manastırı ile komşusu iki köy ve Hazine arasında bir arazi davası sürüyor. Ama olay, arazi anlaşmazlığının çok ötesinde. Çünkü bir yanda Süryaniler var, bir yanda da Müslümanlar. Köylüler, manastırın topraklarının bir bölümünde hak iddia ediyor; savcılığa yazdıkları dilekçede araziden çok, Manastır’a yönelik "irticai faaliyet içindeler, Hıristiyanlık eğitimi veriyorlar, yurtdışından paralar geliyor" gibi iddialar var.

Süryaniler ise, "1915 tehcirinden sonra şimdi de bir toprak katliamı yapılıyor" iddiasında. Onlara göre, asıl amaç Midyat’ta kalan 2500 Süryani’yi de korkutup kaçırmak. Dava, Avrupa’daki Süryani diasporasında büyük yankı yarattı, soykırım tartışmalarını alevlendirdi, gösteriler düzenlendi. 126 kiliseden oluşan Avrupa Kiliseleri Konferansı, "Manastırın devamlılığına yönelik tehdit" konusunda endişe duyduğunu bildirdi. Davanın her duruşmasına Avrupa’dan heyetler gelmeye başladı. Önümüzdeki çarşamba günkü duruşmaya AB Parlamentosu’ndan temsilcilerin de katılması bekleniyor.

Burası herhangi bir arazi değil. 1612 yıllık Mor Gabriel Manastırı, en eski Doğu Hıristiyan kiliselerinden birine mensup Süryaniler’in dini merkezi. "İkinci Kudüs" diyorlar buraya. Metropolit Samuel Aktaş, 75 rahip ve rahibeyle manastırda yaşıyor.

Mor Gabriel Manastırı, Güngören Köyü’ne bağlı ve bu köyün içinde bir mezra statüsünde. Yaklaşık 2200 dönüm arazisinde, meşe ormanı, mera, tarla, bağ var. Cumhuriyet dönemindeki ilk resmi sınırları 1938’de çizildi. İl Özel İdaresi, manastırın doğu, batı, kuzey ve güney hudutlarını tespit etti, mevki adları yazıldı. Midyat Kaymakamlığı da krokilerin çizilip komşu köylerin onaylamasını istedi. Eğlence, Yayvantepe, Güngören, Çandarlı ve Tolgalı köyleri bu krokileri onayladı. Dönemin memurlarının çizdiği kroki, Midyat Tapu Sicil Müdürlüğü’ndeki kütükte yer alıyor.

1950’de devlet bu kez uçaktan fotoğraflayıp harita çizdirdiğinde 1938’de çizilen krokiyle örtüştüğü ortaya çıktı. Manastır, bu sınırlar içinde kalan gayrimenkulleri için 70 yıldır vergi ödüyor.

KÖYLÜLER: MANASTIR TOPRAĞINI GENİŞLETTİ

Manastır arazisinin sınırları, geçen yıla kadar bir sorun yaratmadı. Ta ki 2008 Ağustos’unda, manastıra komşu Çandarlı, Eğlence ve Yayvantepe köylerine kadastrocular gelene kadar. Önceden sınırlar tespit edilmişti ama kadastro çalışması ilk kez yapılıyordu.

Üç köy topraklarının varolandan daha geniş olduğunu ileri sürdü. Mesela Eğlence Köyü’nün iddiasına göre, köyün sınırları manastırın dış duvarına dayanıyordu. Köylüler, manastırın yıllardır genişleye genişleye kendi topraklarını işgal ettiğini, hayvanlarını otlatacak arazi bulamadıklarını söylüyordu.

Kadastro ekibi, bir orta yol buldu: Manastır, ihtilaflı bölümünün yüzde 33’ünü Eğlence Köyü’ne verecek, gerisi kendisine kalacaktı. Buna karşılık, Yayvantepe Köyü’ne onlarla ihtilaflı olan arazinin yüzde 70’ini verecek, geri kalan yüzde 30 ile yetinecekti. Çandarlı Köyü ise manastırla ayrı anlaşma yaptı, Mor Gabriel’den bir arazi aldı.

MANASTIR: 1938’DEN BERİ RESMEN BİZE AİT
/images/100/0x0/55eb14abf018fbb8f8a9c508


Kadastronun yaptığı paylaşıma göre manastır, iki köye toplam 1100 dönüm toprak verecekti. Bu da sahip olduğu arazinin yarısıydı. Manastır’ın itirazıyla olay Kadastro Mahkemesi’ne geldi, mahkeme Kadastro Müdürlüğü’nün çizdiği sınırları aynen onayladı. Bunun üzerine Mor Gabriel Manastırı Vakfı, sınırlarının yeniden tespiti için Midyat Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Vakfa göre Kadastro’nun kararı haksızdı, köylülere verilen ihtilaflı toprakların, 1938 ve 1950’de yapılan tespitler sırasında kendilerine ait olduğu onaylanmıştı, bu da devletin resmi kayıtlarında mevcuttu.

Bundan sonra ortalık karıştı. Yurtdışındaki Süryaniler, her duruşmada heyet halinde Midyat’a geldiler. Örneğin 19 Aralık’ta davaya İsveç Sosyal Demokrat Partisi’nin Süryani Milletvekili Yılmaz Kerimo, İsveç Asuri Süryani Federasyonu Dayanışma Komitesi Temsilcisi Sabri Yıldız, Almanya Anhil Grubu üyesi İskender Sado da katıldı.

Önümüzdeki hafta bir duruşma daha var. Yine bütün gözler Midyat’a çevrilecek.

12 BİN RAHİBİN MEZARI VAR

Mor Gabriel Manastırı, Midyat’ta M.S. 397’de Batı ve Doğu Roma imparatorlarının bağışlarıyla inşa edildi. Diğer adı Deyrulumur veya Süryanice "Rahiplerin Meskeni" anlamına gelen Dayrı d’Umro. Yedinci yüzyılda azizlik mertebesine yükselen Turabdin Metropoliti Gabriel’in adını almış. Yüzyıllarca Roma, Haçlı, Moğol orduları buraları istila etti. Ama Mor Gabriel, dini merkez olarak varlığını sürdürdü. Sürekli onarıldı. 20. yüzyıldaki ilk restorasyonu, 1920’de bitti. Manastırda 12 bin rahibin mezarı var.

BİR DEĞİL ÜÇ DAVA BİRDEN

11 Şubat’ta Midyat’ta, Mor Gabriel Manastırı ile ilgili üç dava birden görülecek:

Manastırın açtığı idari sınırın tespiti davası,

Hazine’nin manastıra karşı açtığı dava,

Manastır’ın "uluslararası sözleşmeler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatları ve Lozan Antlaşması’nın azınlıklara verdiği haklar doğrultusunda" Kadastro’nun aldığı toprakların geri verilmesi için açtığı dava.

HAZİNE DE MANASTIR’LA DAVALIK

Kadastro yeni sınırları belirledikten sonra, Hazine de Manastır’dan davacı oldu. Manastır topraklarının bir bölümünün tarıma uygun olmadığını, bu nedenle devlet tasarrufuna geçmesi gerektiğini bildirerek 29 Ocak’ta buralara ihtiyati tedbir konulmasını istedi.

KÖYLÜLER: BU BİR ARAZİ MESELESİ SÜRYANİLER: HAYIR AZINLIK MESELESİ

Bütün Midyat davayla çalkalanıyor. Müslümanlar, her fırsatta "Süryani komşularımızı seviyoruz, kardeşiz" diyorlar. Ama söz araziye gelince, iş değişiyor. Manastırın mahkemelik olduğu iki köy, Çelebi Aşireti’ne bağlı korucu köyleri. Aşiretin ağası ise eski ANAP, şimdi AKP Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi. Ama Eğlence Köyü’nün Muhtarı Süleyman Düz, "Hiçbir siyasi desteğimiz yok, bu bir azınlık meselesi değil" diyor. Muhtar, 1960’ta da bir arazi anlaşmazlığının ortaya çıktığını hatırlıyor: "O zaman, dünyanın her tarafından Hıristiyanlar gelmişti buraya. Ağamız Süleyman Çelebi’nin babası, o zamanki ağamız Hüseyin Çelebi arabuluculuk yaptı, sınırlarımızı belli etti."

Muhtar, Manastır’ı suçluyor: "Kilise arazisi bu kadar olur mu? Fırsatını bulsa İsrail gibi yapacak... Metropolit, Hıristiyan kardeşlerimizle aramıza nifak sokuyor."

Süryaniler ise Çelebi aşiretini suçluyor. Fakat onlar için konu, bir aşiret-manastır çekişmesinin çok ötesinde. Mor Gabriel Manastırı Vakfı Başkanı Kuryakos Ergün, "Mantık, bunlar Hıristiyandır, ne koparırsak kárdır, mantığı. Toprak bahane" diyor. "Köylüler kendi kafalarıyla hareket etmiyor, arkalarında bir güç var. Amaçları bizi korkutup kaçırmak."

ÇOBANIN YAZDIĞI FATİH SULTAN MEHMED’Lİ DİLEKÇE

Eğlence Köyü Muhtarı Süleyman Düz’ün yeğeni çoban Mahmut Düz’ün 27 Ağustos’ta Midyat Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği dilekçe, toprak anlaşmazlığının çok ötesine taşıyor işi. Dilekçe şöyle başlıyor:

"Deyrulumur Manastırı’nı işgal eden papaz ve rahipler, ormanı da işgal ve talan etmektedirler. Hiçbir hakları yokken kendilerine mülkiyet yapmak üzere izinsiz duvarlar yapmaktadırlar. Tüm yetkililere sesleniyoruz. Bu işgal ve talana son vermelisiniz. Sizler ’ormanlarımdan bir dal kesenin kafasını keserim’ diyen Fatih Sultan’ın torunlarısınız. Bu piskopos papazın kafasını kesmek değil de işgal ve talanına engel olmalısınız..."

Bu cümlelerle başlayan dilekçede, araziyle ilgili şikayetlerden çok, dinle ilgili şikayetler öne çıkıyor: Manastırda yaşları 10-12 arasında değişen "nereden geldiği belli olmayan" çocuklara misyonerlik yapıldığı, manastırın tevhid-i tedrisat (eğitimin birliği) kuralını çiğnediği, "irticai" faaliyetlerde bulunduğu gibi.

Çoban Mahmut Düz dilekçesine şöyle devam ediyor: "Burada yaşayan rahipler, papaz ve metropolitler ve diğer meçhul kişiler nereden gelmişlerdir? Ne maksatla ve neyin eğitimini almaktadırlar, belli değildir..."

Dilekçede, manastırın dini faaliyetine son verip bir müzeye çevrilmesini talep eden Mahmut Düz, ayrıca Mor Gabriel’in hesaplarının Maliye Bakanlığı Mali Suçlar Araştırma Başkanlığı MASAK tarafından incelenmesini de istiyor...

AVUKATLAR NE DİYOR

MANASTIRIN AVUKATI RUDİ SÜMER Davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürülmeden, Türkiye’nin kendi iç hukuk sisteminde çözüme kavuşmasını umuyoruz.

İKİ KÖYÜN AVUKATI METİN KILIÇ Köylüler bu toprakların değerinden çok daha fazla para harcayacak. Taraflar Valilik’e gidip anlaşabilir. Sonuçta herkes yıllardır yanyana yaşıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!