Paylaş
İlk somut adım, 9 Eylül’de Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Londra’da yaptığı konuşmayla atıldı.
Başta birçok kişinin ‘gaf’ olup olmadığını tartıştığı o açıklamayla…
Esad Rejimi kimyasal silah stoğunu devretsin, ABD’nin de Suriye’ye saldırmasına gerek kalmaz!
İşler birden terse döndü.
Washington’da herkes Obama’nın Esad’ı ne zaman vuracağı totosu oynarken, sahneye Amerikan-Rus diplomasisi çıktı.
İki ülke, diğer herkesi devre dışı bıraktı.
Ve kimyasal silah imhası üzerine bir plan dünyanın gözü önünde müzakereye açıldı.
*
Hiç kimse beklemezken, görüşmeler savaşı engelledi.
Ancak yaklaşık bir hafta sonra…
Kuzey Suriye’de El Kaide bağlantılı ISİD (Irak-Suriye İslam Devleti) ve ılımlı muhaliflerin lideri General Salim İdris’in yönettiği Yüksek Askeri Konsey’e (YAK) bağlı Kuzey Fırtınası Tugayı arasında, Kilis’in karşısına denk gelen bölgede çatışmalar başladı.
YAK bölgeye Tevhid Tugayı gibi destek birimleri gönderdi.
Ancak ISİD, Öncüpınar Sınır Kapısı’na giden yolun üzerindeki stratejik Azez’i kontrol altına almayı başardı.
Ve Türkiye, 18 Eylül gecesi yeni komşusu El Kaide’ye karşı sınır kapısını kapattı.
*
Sınır kapanınca Amerikalılar, ilk partisi 30 Nisan’da Gaziantep Havalimanı’na inen, YAK’a gönderilen silah dışı askeri yardımlara da ara verdi.
Yönetim’in sağladığı fonlarla Suriye’ye gönderilmek üzere Gaziantep ve çevresinden temin edilen lojistik ihtiyaçlar da depolarda bekletilmeye başlandı.
Bu arada Washington ve Moskova görüşmeleri iyi gidiyordu.
Ancak Cenevre’de kimyasal silah imhası için çözüme çok yaklaşılmışken Suriye’den bir sarsıcı haber daha geldi.
Ve aralarında YAK’a bağlı güçlü Tevhid Tugayı gibi grupların da bulunduğu, şimdiye kadar ‘ılımlı’ diye anılan 10 muhalif grup, ABD’nin Aralık 2012’de terör listesine aldığı Nusra Cephesi ile ortak bir bildiri yayınladı.
Suriye’de İslam Ordusu oluşturma çağrısında bulundu.
*
“İslam Ordusu” bildirisinden bir gün gün sonra ise 26 Eylül akşamı New York’tan beklenen haber geldi.
Ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin Esad’ın kimyasal silah stoğunun imhası konusunda nihai bir anlaşmaya vardığı açıklandı.
Sonra?
İşte sonra her şey ters yüz oldu.
Suriye’de Mart 2011’de başlayan iç savaşla birlikte 2.5 yıldır devam eden Amerikan angajmanında kırılma noktasına gelindi.
Bundan sonrasını, bahsedeceğim toplantılara da katılmış olan kaynağımın ağzından aktarıyorum.
*
Amerikan Dışişleri’nde Kerry’nin Washington’a dönmesiyle acilen bir toplantı ayarlandı.
Ve 2 Ekim 2013’te Suriye konusunda özel olarak oluşturulan Dışişleri ekibi, dışarıdan sadece sınırlı sayıda kişinin davet edildiği bir değerlendirme yaptı.
ABD’nin Şam Büyükelçisi Robert Ford’a bağlı Suriye takımı, değerlendirme sonunda üç önemli karara ulaştı:
Suriye’deki ılımlı muhaliflere de iletilen üç kritik sonuç:
1) Suriye’de yeni oluşan İslamcı çatı, bizim Afganistan’da destek verdiğimiz, sonradan radikalleşen gruplara benziyor. Aynı hatayı tekrarlamayacağız. Ve yardımımızı isteyen ılımlı grupların radikallerden net biçimde ayrışmasını bekleyeceğiz.
2) Ilımlı gruplar Öncüpınar sınır kapısı karşısındaki Azez bölgesini kontrol altına alıncaya ve Türkiye sınır kapısını açıncaya kadar yardım akışını devam ettirmeyeceğiz.
3) Ilımlı gruplardan iyi bir haber duyuncaya kadar yeni bir adım atmayacağız.
*
Muhalifler panik halde bir çözüm üretmeye çalıştılar.
Hatta ABD’nin terörist saydığı Nusra Cephesi’nin, Suudi Arabistan tarafından desteklenen İslam Ordusu yapılanmasından çekilmesini sağladılar.
Ancak ABD, bunu 2 Ekim’de başlattığı dezangajman politikasından vazgeçmek için yeterli görmedi.
*
İş bu kadar karışıkken ve Türkiye gibi müttefikler varken yeni politikanın kamuoyu önünde açıkça deklare edilmesi elbette şimdilik zor.
Ancak planın, önce pratikte uygulanmaya başlanacağını öngörmek hiç de zor değil.
Sordum.
Geçen hafta Cuma günkü Amerikan Dışişleri brifinginde, bazı kaynaklar Kuzey Suriye’deki yardımların durduğunu söylüyor, dedim.
Sözcü Jen Psaki, kabul etmedi.
“Bütün çabamızı gösteriyoruz” dedi.
Brifingden sonra Dışişleri’ndeki başka kaynaklardan doğrulamaya çalıştım. Yine olmadı.
Yazdım. Cevap alamadım.
Ama en sonunda…
Dün telekonferansla Avrupa turundaki Kerry’yi izleyen gazetecilere bilgi veren üst düzey bir Amerikan Dışişleri yetkilisinin, ılımlılara giden yardımların yapılamadığını ilk kez resmi olarak kabul ettiğini öğrendim. Konuşan üst düzey isim, Nisan ayında Kerry’nin İstanbul’dayken açıkladığı, Suriyeli ılımlılara yapılacak 250 milyon dolarlık yeni bir yardım paketinin 100 milyon dolarlık kısmıyla ilgili Eylül’de Kongre’ye bildirimde bulunduklarını, ama bunun ulaştırılmasında bazı aksaklıkları yaşandığını söylüyordu:
“Dürüst olmak zorundayım. ISİD, bu yardımların bir kısmını bloke ediyor.”
53 milyon dolarlık kısmı YAK’a iletilmesi düşünülen yardımlar için de aynen şöyle konuşuyordu:
“Şu anda sınır kapıları kapalı. Malzemeleri sınırdan geçiremiyoruz. Sadece biz değil, başka ülkelerin kuruluşları da geçiremiyor.”
*
Sınır kapısı açılırsa da o yardımlar gider mi ya da yollanacak malzemelerin içeriği ne olur göreceğiz.
Ancak kesin olan, Ekim başından itibaren Amerikalıların Suriye’de dezangajman sürecine girdiğidir.
Öyle ki…
Washington’da Suriye konusunda o kadar keskin bir politika değişikliği yaşanıyor ki…
Konuya vakıf bir kaynağım, ABD Yönetimi’nin belirlediği yeni politikanın CIA’de de büyük çalkantılara neden olduğunu söyledi.
Ve bu dramatik dönüşe karşı çıkan, CIA’nin Suriye ekibindeki üst düzey bir yetkilinin büyük bir tartışmanın ardından Eylül sonu kurumdan istifa ettiğini anlattı.
“Analistlerden biri mi yoksa operasyonel ekipten mi” dedim.
“İsim yok. Suriye politikası şimdiye kadar büyük oranda CIA’den çıkıyordu. Ve bu kişi de, ekibin en önemli isimlerinden biriydi” dedi.
“Böyle bir istifanın sonucu ne olur” dedim.
“CIA şimdiye kadar Suriye’ye silah sevkeden Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeler için güvenlik araştırması (vetting) yapıyordu. Bunu bile yapmayı bırakmış olabilirler” dedi.
*
Bambaşka bir dönem başladı.
Ve Amerika’dan sonra yakında Türkiye’nin de katılacağı Suriye’de bir dezangajman sürecine girildi.
Amerika çekiliyor, Türkiye de çekilecek.
Bunu da iki hafta önce Beyaz Saray’daki ulusal güvenlik ekibine çok yakın bir kaynağım söylemişti.
“Biliyor musun” dedi, “Beyaz Saray ekibi ilk kez Türkiye için Suriye’de sınırlı, dar güvenli bölgeler oluşturulmasını tartışmaya açtı.”
“Hiç zannetmiyorum, Türkiye bunu uzun süredir istiyor ama uygulanması çok riskli. Yine yanaşmayacaklardır” dedim.
“Hayır, bu sefer farklı” dedi.
“Niye” dedim.
“Çünkü” dedi, “Türkiye şimdiye kadar bunu muhalifler için güvenli bir alan yaratıp Esad Rejimi’ni yıkmak için istiyordu. Ancak sınırındaki El Kaide bölgelerinden sonra bu artık Türkiye’nin güvenliği için gerekli olmaya başladı. Bu formül eskiden Türkiye için Suriye’de yeni bir angajmandı. Şimdi bir çıkış planı. Bir dezangajman aracı” dedi.
“Bu Türkiye’yi Suriye’deki bataklığa daha çok sokar” dedim.
“Hem mülteci akınına hem de El Kaide tehdidine bir çözüm olacak, Türkiye’yi bu işten sıyıracak bir formül aranıyor” dedi.
Ve Arlington’da Obama’nın pek sevdiği hamburgerci Ray’s Hell’in karşı bloğa taşınmadan önceki eski yerinin tam yanında bir cafede yaptığımız o konuşmanın üzerinden iki hafta geçti.
Türk Genelkurmayı açıkladı:
“Gelişen durum üzerine, Azaz/Parsa Dağı'ndaki Irak Şam İslam Devleti Örgütü'ne ait mevzilere iki adet Fırtına obüsüyle 4 atış yapılarak mukabele edilmiştir.”
Yazarın son yazıları |
#26 Eylül 2013 Gül Biden’ı reddetti Kılıçdaroğlu Biden’ı bekliyor
#24 Eylül 2013 Bu da oldu CHP İran’a gidiyor
#19 Eylül 2013 Türkiye’nin Kilis’te yeni komşusu El Kaide
#12 Eylül 2013 İşte Gezicilerin aklına karpuz kabuğu düşüren Avrupalı
#30 Ağustos 2013 Suriye saldırısı öncesi Washington’daki hava,
Paylaş