Paylaş
Annelik ateşten bir gömlek…
Doğum sancısıyla giyilir. Bebeğini kucağına alınca huzura kavuşursun ancak yüreğinin bir yanı hep ince ince sızlar. Doydu mu? Hasta mı? Yeterince uyudu mu? Psikolojisi yerinde mi? Acaba bir hata mı yapıyorum? İşte bu sorular gezegenlerin güneşin etrafında dönüşü gibi, annenin aklının etrafında döner dolaşır.
Anne olunca vicdanın sesi artık daha tizdir. En ufak bir şeyde yakar yıkar ortalığı. Çoğu anne evladı için şöyle der; “kalbimin dışarıda atan hali”.
Anne-çocuk platformlarının bir köşesinde mutlaka yardımlaşma bölümü vardır. Özellikle sağlığı risk altındaki bebek ve çocuklar için sürekli anonsların yer alır. Hiç tanımadığı çocuklar yaşasın diye elinden geleni yapmaya çalışan anneler görürsünüz. Yine yüzün dahi görmediği çocukların iyi haberlerini alınca, çılgınca sevinenleri…
Geçen yıl, çocuğunu yanlış ilaç tedavisi nedeniyle kaybeden bir annenin hukuki mücadelesini anlatan bir belgesel izlemiştim. Önce birden gözlerim yaşardı. Boğazım düğüm düğüm oldu, nefes dahi alamadım. Karşımda sanki nefes alan, nefes veren, konuşan ama yaşamayan bir kadın vardı.
Amerika gibi, ilaç şirketlerinin son derece ön planda olduğu bir ülkede müthiş bir mücadelenin içindeydi. Gücünü, gösterdiği çabayı ta
nımlaması istendiğinde “ben ölmüş bir çocuğun annesiyim” demişti. Gözyaşlarıyla, sanki simsiyah bir tünelin içinden geçerek izlemiştim.
Bu duyguyu kenarından köşesinden tanırım. Ailemde çocuğunu kaybeden yakınlarım var. Acılarını farkettiğimde çok küçüktüm ama bir an
nenin yıllar geçse de yüreğinde dipdiri kalacak tek duygunun bu olduğunu bu olduğunu büyüdükçe öğrendim. Her önemli günümüzde, her sıradan anımızda annelerinin derinlerden gelen “keşke yaşasaydı “bakışlarıyla hatırlanan aramızda olmayan çocuklar…
Şehit haberleri gelir, ateşin düştüğü yerde annelerin feryadı, çırpınışı vardır. Bağrına vura vura ağlayan, feryat eden annelere yürek dayanmaz. Ama anneysen aynı anda hem o acıyı yüreğinde hissedersin, hem de mahcup bir şükran duygusuyla yavrunun başına dokunursun. Şükran bile ağır gelir yüreğine…
Bedeninde bir hayatın başlangıcına tanık olunca, koklamaya kıyamazken, biri gelir evladının canına kıyar. Artık hayatın hiçbir rengi, kokusu, duygusu ve anlamı yoktur .
Ağlarsa gerçekten anneler ağlar, gerisi ne ağlar ne de anlar.
Haftanın etkinlik önerisi:
Çevreyle ilgili yapılan çok sayıda araştırma var ancak içlerinden bir tanesi net olarak aklımda kalmış: 1 insan bir günde 7 ağacın ürettiği oksijeni tüketiyormuş. Hergün biraz daha azalan yeşil örtüyü düşündüğümüzde hepimize iş düşüyor bence. Hepimiz 1 çocuk için 7 ağaç dikersek hem nefesimize nefes katmış oluruz hem de dikili bir pardon yedi ağaçları olur. Hatta bir araya gelinerek hatıra ormanları düzenlenebilir. Ama laf olsun diye değil, yaşansın diye… Bu hafta ağaç dikmek için iyi bir fırsat olabilir.
https://twitter.com/AylinAnne
www.aylinanne.com
Yazarın son yazıları |
#22 Haziran 2013 Çoçuklar gündemdeki olaylar hakkında ne düşünüyor?
#19 Haziran 2013 Okul çağındaki çocuklara stresle baş etme önerileri
#15 Haziran 2013 En baba gününüz kutlu olsun
#12 Haziran 2013 Gündemdeki olaylar çocuklara nasıl anlatılmalı?
#8 Haziran 2013 Anneler Neden Gezi Parkı' nda?
#5 Haziran 2013 Aile içi demokrasi nasıl sağlanır?
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN >>
Paylaş