İmralı Süreci’nin ilk mağduru Ali Akel ile Nevruz mülakatı

Hasan Cemal’den önce bu işin ilk mağduruydu Ali Akel.2011 sonunda Uludere’de 34 insanın öldüğü katliamı eleştiren yazısı (yenisafak.com.tr/yazarlar/aliakel/ozur-aciklanmaz-ozur-dilenir/32548) yüzünden işinden olan Yeni Şafak’ın Washington Temsilcisi.Üstelik bir İslamcı olmasına rağmen…Akel, halen Washington’da yaşıyor.Ve halen hiçbir yerde yazamıyor.Hem de en verimli döneminde.Hayatını Kürt meselesini takip etmeye adamış, bu işin bütün aktörlerini yüz yüze tanımış bir gazeteci Akel.Gazetecilerle mülakat yapan gazetecilerden hoşlanmam ama ben onu artık bu sürecin en önemli sembollerinden biri olarak görüyorum.Abdullah Öcalan’ın açıklamasından önce ne düşündüğünü de o yüzden merak ettim.

Haberin Devamı


 
Tarihi bir açıklama mı bekliyorsun sen de?


- Şu anda yaşananlar da bence tarihi. Söyleyecekleri belki herkesi tatmin etmeyebilir. Ama müebbet hapis cezası almış, devletin bir terör örgütü lideri olarak gördüğü Abdullah Öcalan’ın yine o devletin bilgisi dahilinde konuşacak olması bile tek başına tarihi.


Ya içerik?


- Özellikle Ortadoğu’daki gelişmeleri yeni bir eşik olarak nitelendirip bu eşiğin aşılması için bir Türk-Kürt ittifakı vurgusu yapabilir.


Bunun işaretlerini gördün mü?


- Medyada Öcalan’la görüşmenin içeriği yayınlanmadan önce PKK’nın silahını bırakıp ülke dışına çıkması, sırf güvenlik eksenli bir beklenti vardı. Bu görüşme kayıtları bunun böyle olmadığın gösterdi. Devletin Abdullah Öcalan’la işi çok daha kapsamlı ele aldığı anlaşıldı.


O zaman kayıtların yayınlanmasının sürece zarar verdiğini pek düşünmüyorsun…

Haberin Devamı


- Zarar verdiğini düşünmüyorum. Oslo’daki görüşmeler sızdığında, devletin PKK ile doğrudan görüştüğü ilk ortaya çıktığında bile çok büyük tepki olmadı. Sabotaj olarak gösterilmeye çalışılması, çok boşuna bir uğraştı.


Tam tersine pozitif bir etkisi oldu mu?


- Evet olmuştur. İnsanlar devletin Öcalan ile ne konuştuğunu görmüş oldu. Negatif sonucu ise Hasan Cemal’in başına gelendir. Kürt meselesinin çözülmesinde şimdiye kadar gazetecilik boyutunda en çok katkı sağlayanlardan biri artık yazamıyor. Başka da bir negatif sonuç görmüyorum.


Peki Başbakan bu görüşmeleri ilk açıkladığından beri senin bakışında bir değişlik var mı?


- Açıklama öncesini düşünürsek durum çok kötüydü. Açlık grevlerinde Diyarbakır’da sokağa gaz bombaları atılıyordu mesela. Ben o sırada oradaydım. Abdullah Öcalan’ın olayları bitirmesinden sonra da herkes bir şey bekliyordu. O noktadan buralara gelinmesi benim için de şaşırtıcı.


Bu konuda krediyi Başbakan’a mı veriyorsun?


- Burada kimseye kredi verilecek bir durum yok. Abdullah Öcalan dahil. Çünkü Kürt meselesinde çözüm artık sorundan daha büyük. Çözüm zaten kendini dayatıyor. Çözüme destek olana kredi verme meselesi değil artık bu. Çözümün önünde duran tasfiye olur meselesi. Abdullah Öcalan için de geçerli bu Tayyip Erdoğan için de.


Erdoğan’ın bir risk aldığına katılmıyor musun?


- Hayır tam tersine. Erdoğan asıl bu işe girişmeseydi bir risk almış olurdu.


İşin sürükleyicisi ne peki?


- Türkiye’deki Kürt hareketinin geldiği noktadan öte bölge. Konjonktürel olarak söylersek bölge özelinde de Suriye. Ortadoğu’da neler olduğuna bakın… Ne devlet ne örgüt olduğu yerde durabilirdi.


Niye?

Haberin Devamı


- Türkiye, etkin olabilmek için en büyük ayak bağının Kürt meselesi olduğunu sonunda en net Suriye işinde gördü de ondan.


PKK’yı buna zorlayan ne oldu?


- Bölgede oluşacak yeni yapıda onlar da kaybedecek çünkü.


Ya iç politika hesapları? Başkanlık işi için soruyorum.


- Sadece başkanlığa endekslemek eksik olur. Bu tali bir iş. Daha demokratik bir ülke oluşturma hedefi var bir defa. Kürt meselesinin bu ülkede bıraktığı çok yara var. Yolda zincirleme bir kaza olmuş. Önce yol bir temizlenmeli. Sonra diğerleri sırayla olur. Eğer masaya herkes kendi yarasıyla gelirse herkes daha ağır yaralı kalkar. Önce başkanlık çözülsün, denilirse, iş daha çok bozulur.


Ama ortada bir takvim var. En azından Başbakan’ın kafasında bir takvim olduğu anlaşılıyor.


- O takvimler her neyse yol temizlemesinden sonra da olur. KCK davalarından yaklaşık 10 bin kişi içeride. Önce buna yönelik bir düzenleme gerek. Anadilde eğitim, yerel yönetimler… İktidarın bu konularda da Kürt kamuoyuna güven vermesi lazım. 93’te köy boşaltmaları olmuştu. Onların nasıl bir faciaya neden olduğunu hepimiz gördük. 2009’dan sonraki KCK Operasyonları da onun farklı bir versiyonu.


Nasıl?


- O zaman askeri olarak yapılan uygulamaların açılım sürecinde siyasi olarak bir tekrarıdır KCK işi. Asker, PKK’yla mücadele edeceğim, deyip nasıl köy boşalttıysa, siyasetçi de çözüm ararken siyasi kadroları boşaltmaya çalıştı.

Haberin Devamı


Peki bir süresi olur mu bu işin?


- Haftalara, aylara bağlamanın çok doğru olacağını düşünmüyorum. Nereden bakarsan 100 yıllık bir mevzunun çözümünden bahsediyoruz. Kazalar da olacaktır. Ama önemli olan yoldan çıkmamak. Yola devam etmek.


O kazalar hep gazetecilere denk geliyor galiba. Önce Uludere yüzünden senin başın yandı. İmralı notları yüzünden de Hasan Cemal’in.


- (Gülüyor) Durmak yok yola devam, diyeyim, ne diyeyim. Dün benim, bugün Hasan Cemal’in başına gelen yarın başka arkadaşların da başına gelebilir.


Niye? Üstelik niye çözüme destek olan insanlar?


- Benim de aklıma gelen makul bir yanıt yok. Ben de Hasan Cemal de doğru bildiklerimizi yazdık sadece, başka bir şey yapmadık. Niye çözüme destek verenlerin başına geliyor bu gerçekten bilmiyorum. Buna sebebiyet verenlere sormak lazım.


Kimi kastediyorsun?


- Bunun bir tarafında patronlar var bir tarafında da hükümet. Onlara sormak lazım.

Yazarın Tüm Yazıları