Ayşe Şule BİLGİÇ
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2007 00:00
Öncelikle geçen haftaki yazıma yolladığınız nefis yorumlar ve öneriler için hepinize çok teşekkür ediyorum. E-posta kutum kitlendi vallahi. Elimden geldiği kadar hepsine cevap vermeye çalıştım. O konuyu unuttum ya da atladım sanmayın, hain planlar üzerinde çalışıyorum.
Gelelim bu haftaya... Motosiklet kullanmak süper pratik bir şey. Hele ki okulların açılıp trafiğin cehenneme döndüğü şu günlerde skuter sahibi olmak gibisi yok. Doldur eşyayı bagaja, giy kaskını, korumalarını, tak anahtarını bas marşa yallah! Benzin tüketiminde çoğu pek cimri, park derdi de yok, vergisi de kıldan tüyden. Yağmura çamura da girsen kirlenmeden gidebiliyorsun. Oh ne rahat. Evet son zamanlarda çok alıştım ben bu ufaklıklara. Hepsini çok seviyorum. (Ah ah Rüzgarın Kızı bu hallere düşecek kız mıydı? Bir boyun fıtığı nelere kadir görüyosunuz değil mi? Gül gibi FazerCan orda kuzu kuzu yatıyor, Rüzgarın Kızı boyun fıtığı olup bir süre skuterlere sarıyor.)
TEKERİN KÜÇÜK DERDİN BÜYÜK
Ancak skuterlerin en genel derdi küçük lastikleri yüzünden biraz fazla oynak olmaları, özellikle virajlarda veya fren yaparken zemin bozukluklarından fena etkilenmeleri oluyor. Memleketin yolları malum. Köstebek yuvası gibi. Skuter ile bu yollarda mecburen sert fren yapmak mangal gibi yürek istiyor. Hiç motosiklet kullanmamış sadece skuterle dolananlar belki o kadar durumdan rahatsız değiller. Ama benim gibi motosiklet kullanması yasaklanmış birisi için biraz zorlayıcı oluyor bazen. Tabi bu işin çözümü büyük tekerlekli skuter yapmakta, ki eloğlu yapmış.
Bu hafta test için Kymco’nun People S200 modelini aldım. Daha görür görmez koca koca tekerleri kalbimi feth etmeyi başardı. Önceden Kymco’nun farklı skuterlerini kullandığım için bir kere markaya karşı güvenim tamdı. İlk anda Tayvan malı yazısını görünce işkillenmiştim ama birkaç ay kullandıktan sonra Japon ya da İtalyan rakiplerinden tek eksiğinin fiyat etiketi olduğunu görmüştüm. Mesela güneye tatile gidince ortalık kiralık Kymco’lardan geçilmiyor. Hem ekonomik hem sağlam olmasa bu kadar ticari iş yapan insan bu motosikleti kullanmaz diye düşünmüştüm. Umarım bu sefer beni yanıltmazlar deyip bindim People(pipıl)’a.
GÜL YÜZLÜ PİPIL
Genel olarak Pipıl’a alıcı gözüyle bakınca öyle al beni, sür beni diye insanı çeken bir manyetik alanı yok. Ama parçaların kalitesine, boyasının titizliğine, detayların özenine bakınca insanda çok tok bir his uyandırıyor. Tasarımı ise ilginç aslında. Köşeli ve hafiften çatık kaşlı duran iri farın altındaki gülen ağız şeklindeki ızgara, narin, ince tasarlanmış gövdesi ve çok şık fren lambası ile bir süre sonra insana pek sevimli gelmeye başlıyor. Oturuş pozisyonu çok rahat. Sele niyeyse pek çok skuterdeki gibi yüksek. Aynalar alçaktalar ama arka görüş gayet iyi. Tüm kumandalar gayet özenli yapılmış ve kaliteli görünüyorlar. Gösterge paneli sade ve minimalist. Tüm gerekli göstergeler mevcut. Hız, yakıt göstergesi analog, tripmetre ve toplam kilometre göstergesi dijital gösteriliyor. Eh ne güzel derken bagajı açınca hüsrana uğradım. Büyük tekerlek olunca bagaj kuşa dönüyor mecburen. Tam kapalı kaskım bagaja sığmayınca çoksık kullanmadığım yarım kaskımı aldım. Bu durumda da kaskı bagaja koyunca başka bir şey koymaya pek yer kalmadı. Napalım. Arkaya çanta için tabla koymuşlar, bir arka çanta koymak şart Pipıl’a.
Skuterler için bana göre ideal motor hacmi 200-300 cc arası. Pipıl 200 olarak geçiyor ama 163cc tek silindirli bir motora sahip. 12 beygir güç 12.2 Nm tork üreten bu cihaz ile "pek yürümez, otobanda kamyonlara meze oluruz" derken meğer pek büyük yanılgıdaymışım. 120 km/s’e kadar dur durak bilmeden hızlandığını görünce tamamdır dedim. Ancak 120’den ötesi pek ıkına sıkına gidiyor ki adam olana çok bile. 6.8 litrelik deposu ile 240 kilometre yol gidince daha ne isterim dedim. 100 kilometrede 2,8 litre yakıt tüketimi şaka gibi. Pipıl’ın bu yönü adamı mest ediyor. 5 milyonluk benzinle İstanbul’u karışlayınca, Pipıl insana başına talih kuşu konmuş gibi hissettiriyor.
BÜYÜK KÜÇÜĞÜ DÖVER Mİ?
Asıl numarası olan 16 inçlik iri tekerlekler gerçekten skuter keyfini motosiklet tadı ile pek güzel harmanlıyor. Hızlanmada büyük tekerlek acaba biraz Pipıl’ı ağırlaştırır mı diye düşünmek mantıklı gibi görünüyor. Ama öyle değil. Sıkı kavrama sistemi ve tez canlı motor gazı çevirince beklenmeyecek kadar çabuk hızlanıyor. Virajlarda ise ödünüz kopana kadar yatırabiliyorsunuz. Frenler ise en beğendiğim yanı oldu. Bilirsiniz skuterlerde genelde arka fren etkili çalışır. Ön freni güçlüce sıkmak yolda muza basma etkisi uyandırabilir. İnsan tırsar. Pipıl’ın iri ön tekerleği ve düzgün tasarlanmış ağırlık dağılımı sayesinde motosiklet gibi ön frene korkmadan basılabiliyor. Arka fren kampana ama gayet duyarlı ve iyi çalışıyor.
Sürüş konforuna gelince biraz sert amortisörler sayesinde Pipıl iyi yol tutuyor. Ama çok bozuk yollar biraz sarsıntılı geçiyor. Açık yollarda kısa rüzgarlık omuzlara kadar koruyabiliyor. Ben açıkçası uzun rüzgarlıklarla pek anlaşamıyorum zaten. Boyumdan mıdır nedir hep ensemde türbülans yapıyorlar. Üstelik dışbükey yapıları yüzünden camın arkasından yola bakınca gözlerim şaşi beş oluyor. Kısa iyidir.
Şimdi asıl bombayı ise en sona sakladım. Bunun günahı kaç kuruş diye Kymco’nun distribütörü Silkar Otomotiv’e sorunca 4 bin 174 YTL dediler ki bu kalitedeki bir skuter için süper bir fiyat. Hani aynı sınıftaki skuterlerin fiyatlarına bakınca aradaki fiyat farkı çok, kalite ve güvenilirlik farkı yok denecek kadar az. Fiyat performans oranı çok çok iyi. Hem mantıklı hem cimri, hem sevimli bir şey bu Pipıl. Hazır skuterlere merak salmışken çok yakında uzun zamandır merakla beklediğim Peugeot’nun sukuterlerinden birini teste alacağım haberiniz olsun.