Güncelleme Tarihi:
KARA Havacılık Komutanlığı’nda görevli Binbaşı O.K. ile yapılan görüşme tutanağı ortaya çıktı. Dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak, Başsavcıvekili Necip Cem İşçimen ve bir katibin isminin olduğu tutanakta, pilot binbaşının adı ve imzası yer almadı. 11 Ağustos 2016 tarihli görüşme tutanağında binbaşının adı ve imzasının olmaması, “Görüşülen kişinin kimliğinin gizli kalması gerektiğinden imzalanmasına gerek olmadığına karar verilerek, iş bu tutanak huzurda bulunan şahıslar tarafından imza altına alınmıştır” diye açıklandı.
BİZİ GÜLEN’E GÖTÜRDÜLER
Konyalı olduğunu beyan eden O.K., ortaokulu Akşehir’de okuduğunu belirterek, “Akşehir’de yurda yazıldım, yurt Fetullahçılarındı. Benim harp okulundayken iltisağım camide, ara ara bazı evlerde 2 haftada bir Konya’dan gelen abiler aracılığıyla buluşmalar şeklinde oluyordu” dedi. Öğrencilik yıllarında irtibat kurduğu abilerin isimlerini veren O.K., “1996 yılında mezun olduğumuzda İstanbul’da bizi Fetullah Gülen’in yanına götürdüler. Mezun grubu olarak birlikte İstanbul’daki FEM dershanesinde yanına gittik. Bize hiçbir şey söylemedi. Yanında misafir vardı. Yarım saat kadar oturup çıktık” bilgisini verdi. Örgütteki kod adının Tarık olduğunu söyleyen O.K.’nın açıklamaları özetle şöyle:
“Balyoz ve Ergenekon sürecinde F. Gülen’in şizofren seviyesinde olduğunu ve vatana ihanet içerisinde olduğunu anlamaya başladım ve fikirlerim değişmeye başladı. 2014’ten sonra beni ısrarla davet etmelerine rağmen toplantılarına gitmedim.
Evliliğimi cemaat içerisinde gerçekleştirdim. Ömer kod adlı bir abi bana resim gösterdi. Eşim kolejde müdür ve malum yapının içerisindeydi. B.B. ve A.O. isimli iki çocuğum var. B ismini örgüt, B’yi ben; A isimini ben, O ismini de örgüt koydu. Çocuklar 4 ve 6 yaşınalar. Çocuklarımın isimlerini Malatyalı A.K. isimli abi vasıtasıyla örgüt lideri koydu. A.K. çocuk doktorudur. Malatya’da 2009-2013 yılları arasında kaldım.
(Son görevi size nasıl tevdi ettiler sorusuna) Onu bir türlü anlamış değilim. Kendilerinden olduklarını düşündüğüm personelin bir kısmını çağırmamışlar. Kendilerinden olanları sakladıkları için göreve çağırmadıklarını düşünüyorum.”
TARTIŞMA YARATAN İFADELER
11 Temmuz’dan itibaren ailemle Akçay tatil kampındaydık. 13 Temmuz’da Tabur Komutanım Binbaşı Deniz Aldemir aradı, cuma günü görevde olmam gerektiğini söyledi.
Deniz Aldemir’in arabasındaydık. ‘Telefonu kapat’ dedi. Radyonun sesini yükseltti. ‘Senin hizmetten olduğunu biliyorum, bu akşam faaliyetimiz var, ben Cooger helikopteriyle Hakan Fidan’ı alacağım, sen Murat Bolat’la uçacaksın, çok kan akacak’ dedi. Vatan aleyhine bir şey yapılacağını anladım.
Aklıma MİT geldi. Saat 13.55 gibi nizamiyeden çıktım. Deniz Binbaşı’ya mesaj attım. ‘Ben uçamam’ dedim. Taksiyle 14.20 gibi MİT’e vardık. Kapıdaki görevliye ‘MİT’e TSK içindeki paralelcilerle alakalı bilgi vermek için geldim’ dedim.
Saat 15.00 civarı iki kişi geldi. Anlattım. Tedirgin oldular. Bana ne olabileceğini sordular. Ben de büyük bir faaliyet olabileceğini hatta ‘darbe faaliyeti olabileceğini’ söyledim. ‘Hakan Fidan’ı almaktan kasıt ne’ diye sordular. Ben de ‘çok kan akacak’ dediklerine göre bu faaliyetin iyi niyetli bir faaliyet olmadığını kendilerine söyledim. ‘Darbe olabilir’ kelimesini kullandığımı çok iyi hatırlıyorum.
Benim (MİT’le) irtibatım bu olayla başlamıştır. Ertesi gün MİT’ten beni aradılar, ‘Güvenlik için seni birkaç gün misafir edelim’ dediler. Yarım saat sonra bir ekip gelip beni aldı.”