Mutsuz bir külkedisi

Güncelleme Tarihi:

Mutsuz bir külkedisi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2006 00:00

New York Times tarafından geçen yılın en iyi oyuncularından biri seçilen Sibel Kekilli, gazetenin Amerika davetinin ardından Elele’den Banu Duran’a özel bir röportaj vermek üzere İstanbul’da aldı soluğu. Almadığı neredeyse bir tek Oscar Ödülü kalan genç yetenek, "Mutlu olmakta güçlük çekiyorum" diyecek kadar hayat yorgunu.

- Sizi Türkiye’de çok iyi tanımıyoruz. Medyada görünmeyi özellikle mi tercih etmiyorsunuz?

Geçen sene çok çalıştım, iki ayrı film çektim zamanım yoktu röportaj yapmaya, bir de çok seçiciyim.

- İki ayrı film mi dediniz, nedir onlar?

Kenya’da "Kış Seyahati" adlı bir film çektim. Bir Kürt kızını oynuyorum, Türkiye’de vizyona girecek mi belli değil, ama Almanya’da eylül ayı gibi vizyona girecek. Ardından Prag’da Yahudi bir kızı canlandırdığım "En Son Tren"i çektim. Bir de bu yıl yönetmenliğini Hal Hartley’in yaptığı "Fay Grimm" adlı bir Amerikan filminde küçük bir rol oynadım.

- Artık çıplaklık bitti mi?

"Duvara Karşı"dan sonraki pek çok teklif arasında Almanlar’dan Türk kızı rolleri, Türklerden de çıplaklığın ön planda olduğu rol teklifleri bulunuyordu. Benim amacım çevireceğim iki filmde de çıplak olmadan da bir şeyleri başarabileceğimi kanıtlamaktı. Artık iyi bir hikayesi olan bir filmde senaryo gerektiriyorsa soyunurum. "Cinema Paradiso"nun ünlü İtalyan yönetmeni Tornatore, başrol teklif etti. Bir fahişeyi canlandıracaktım. Ama beni genç ve sıska buldu. Orada da vardı mesela çıplaklık, ama olsa oynardım.

- Son günlerde kendisine yeni bir imaj yapan Hande Yener’in size ne kadar benzediği konuşuldu hep. Sizce benzemiş mi gerçekten size?

Fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla evet. Eğer mutlu olduysa bana benzemekten benim için bir problem yok. Beni ilgilendirmiyor aslında.

- Türkiye’den yeterince destek gördüğünüzü düşünüyor musunuz?

Yaşadığım başarıları o kadar büyütmüyorum gözümde çünkü kendimi her zaman çok kritik ederim. Ama Türkiye’den daha çok destek isterdim yanımda. İyi yönetmenlerden iyi film teklifleri beklerdim mesela!

- Biraz da çocukluğunuzdan konuşalım. Nasıl geçti çocukluk ve ilk gençlik yılları?

Fabrikada işçi babam, annem de temizlik işinde çalışıyor. Onlar için en önemli şey namustu. 19 yaşımda bir Almana aşık olup evlendim. Fakat Türkiye’den kağıtlarım yetişmediği için sadece imam nikahı ve düğün yaptık. Sonradan kağıtlarım gelip Alman vatandaşlığına geçtim ama o zaman da ben nikah istemedim, bir süre sonra ayrıldık zaten.

- Ve geçim derdi daha da yoğun olarak hissettirdi kendini değil mi?

Evlendikten sonra da babamlara yaptığım maddi yardım devam etti. 4-5 iş birden yapıyordum, gündüzleri memurluk, sokakta satıcılık, gece kulübünde bodyguardlık, garsonluk... Kocam da az kazanıyordu ve geçinemiyorduk.

- Maddi kaygılar sizi porno film çekmeye mi sürükledi?

Porno filmlerde oynamayı isteyerek ya da planlayarak yapmadım. Çok çalışıyordum, ölüyordum yorgunluktan. Bu değişik işlerden sonra yoruldum ve bir işte aynı parayı kazanmak istedim. Onun için erotik film sektörüne girdim. Ben sadece birkaç kere kısa zamanda çalıştım bu sektörde. Bu bir kere olmuş bir şey ve silinmeyecek kötü ve değersiz bir tecrübeydi. Ben bu sektörden çıktıktan sonra şansıma tesadüfen "Duvara Karşı" casting teklifi geldi zaten.

- Sizi porno film çevirerek kolaycılığa kaçmakla suçlayanlara ne diyeceksiniz?

O insanlara şunu demek istiyorum, o halde onlar daha iyisini yapsın da göreyim. Benim geçtiğim aynı yollardan geçsinler bakalım ne kadar kolay? Fiziksel ve ruhsal olarak o kadar bitirdi ki beni bu "kolay" dedikleri yol! Zor duruma düşünce bazısı dilenir, ben dilenmeyi gururuma yediremedim.

- Ailenizle görüşüyor musunuz şu anda?

Ailem hatta sülalem beni reddetti, görüşmüyoruz. Ben de bir kızgınlık yok onlara karşı, sadece ikiz kız kardeşimi reddettim, ikizimle hiç benzemeyiz.

- Çok zor bir çocukluk ve gençlik geçirdiniz, ama artık hepsi geride kaldı. Mutlu musunuz şimdi?

Benim bir problemim var galiba ama mutlu olmakta çok büyük zorluk çekiyorum. Ne yaparsam yapayım mutlu olamıyorum. Bir şey yapıyorum sonra keşke yapmasaydım diyorum. Hep kendimle çatışıyorum. Şimdiye kadar hiç yüzde 100 mutlu olmadım.

- Neden?

Benim için hayat her zaman savaştı. Evet, "Duvara Karşı" benim şansımdı ama o da bir savaştı. Hem çekimde hem çekimden sonra. Pozitif şeyler olduğu gibi bu olaylar yüzünden peşinden bir sürü negatif şey geldi.

- Peki ya aşk, aşık olduğunuz adam?

Ben hiç kimsenin Micheal’ın bile kalbimin derinliklerine inmesine izin vermedim.

- Aşka hangi pencereden bakıyorsunuz?

Evlenip de çocuk doğurma insanı değilim. Michael bana ilişkimizin ilk yılında evlenme teklif etti ama hayır dedim! Bir adamla 30 yıl hayatımı paylaştığımı düşünemem, hapishane gibi.

- Kendinizi güzel buluyor musunuz peki?

Kendimi beğenmem ama illa bir şey diyeceksem gözlerim ve popom! Filmlerde ille de güzel olmak istemiyorum. Kendimle problemlerim var benim.

- Ne zaman barışacaksınız kendinizle?

Galiba mezarda.

Gündemdeki konulara Sibel’ce yorumlar

Sanem Çelik olayı

İkisini de yargılamamalılar. Duygu bu, ne yapabilirsiniz ki? Sanem’i yargılayanlar önce kendilerine baksınlar diyorum. Sonuçta karı koca arasına başka birisi giriyorsa o ilişkide bir problem var demektir. Mutluysan üçüncü birisi giremez o ilişkiye.

Gamze Özçelik olayı

Öncelikle Gamze’nin yaptığı gibi asla inkar etmezdim. Kendini suçlu gösteriyorsun, halbuki kötü bir şey yapmadın, sadece sevdiğin adamla beraber oldun. Elbette şok olurdum, ama bunu dışarıya göstermezdim. Ben o kadar çok kırıldım ki hiç kimseye güvenmiyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!