Güncelleme Tarihi:
*Profesyonel meslek hayatınızın 56. yılındasınız. Sizin için nasıl bir süreçti?
-Belki çok uçuk bir cevap olacak ama sanki ilk başladığım günde gibiyim.
Nasıl öyle kalabildiniz?
-Müzik aşkı... Bakıyorum yaşıtlarım emekli olmuş, bir köşeye çekilmiş. Bana soruyorlar, “30’uma yeni bastım” diyorum. Müzik beni öyle bir motive ediyor ki dünyayla ilişkim kalmıyor. Stüdyoda sanatçıların kasetlerini yaparken yemeyi içmeyi unuturdum. Evde de, bu odaya giriyorum, kapıyı kapıyorum, hanıma da “Ben işe gittim, yokum” diyorum. Gitar çalmaya doyamam. Saatlerce çalarım.
1973 yılında yaptığınız ‘Gençlik ile Elele’ albümü efsane oldu. Bu çarşamba günkü konserde ondan da parçalar çalacak mısınız?
-Tabii. Ama şöyle ilginç bir şey var. ‘Gençlik ile Elele’ albümünü yayımlamak için 2006’da İngiltere’den teklif geldi. Ben de o zaman “Ben böyle bir şeyi ne zaman yaptım” dedim.
O kadar unutmuşsunuz yani...
-Benim bir sürü yapımım var. O da o arşivde duran bir longplay’di. Çaldım, “Aa bunu ben mi yapmışım” dedim.
Çok beğendiğiniz için mi öyle dediniz, yoksa bu da nereden çıkmış gibi bir his mi yaşadınız?
-İkinci dediğin... Sonra da “Aa güzelmiş, iyi yapmışız” dedim (Gülüyor). İngilizlerin teklifine şaşırdım. Çünkü aradan yıllar geçmiş, ben artık o yoldan çıkmıştım. Alaturka yönde çalışıyor, sanatçıların albümlerini yapıyordum.
İngilizler nereden duymuş bu plağı peki?
-İnternetten dikkatlerini çekmiş. Unkapanı’ndan aradılar, “Hocam bir İngiliz firma şiddetle seni arıyor” dediler. Sözleşme yaptık, 2007’de yayımlandı. İlk ödemelerde iyi rakamlar geliyordu, beşinci yıla girdikten sonra epey düştü. Ben de “Artık demek ki doydular” dedim ve sözleşmeyi yenilemedim. O arada Amerika’da sürekli beni isteyen bir firma vardı. 2015 Kasım’da sözleşme gönderdiler, ne dediysem de kabul ettiler. Ön siparişleri almışlar, “Plaklar geldi ama bitti” diye mail geldi.
Kaç tane basmışlar?
-Bin tane. Şimdi herhalde 2-3 bin basarlar. Çünkü Türkiye’den de çok sipariş alıyorlar.
Michael Jackson’la beraber aynı ‘en çok satanlar listesi’ne girişiniz ne zamandı?
-2006-2007-2008... Şoke oldum. Amazon satış listesindeydik. Başka listeler de var. İngiltere’deki plak şirketimin basın bülteninde DJ Andy Votel, benim için ‘Anadolu Pop’un Dr. Frankenstein’ı’ diyor. Bu unvan da benim üstüme yapıştı.
Memnun musunuz bundan?
-Tabii. Çünkü kötü anlamda değil, övgü yapıyor; değişik bir şey üretmiş anlamında söylüyor. Ha bu arada şöyle bir şey de oldu: Bir Amerikan polisiyesine ‘Gençlik ile Elele’ albümünden ‘Dolana Ay Dolana’yı koymuşlar. “İzinsiz almışlar, şimdi iyi bir tazminat öderler” derken anladım ki amatörlermiş. Ama o şarkı, Amerika’daki bir film şirketinin dikkatini çekmiş. Benim plaktan film müziği yapmak istediklerini söylediler. Hangi parçayı kullanacaklarını henüz bilmiyorum. Tekliflerini bekliyoruz. Dünyanın her yerinde plaklarım satıyor ama bir tek Türkiye’de satmıyor.
Nedeni ne olabilir?
-Türkiye’de kimsenin ilgisi yok. Haberi de yok. Babylon’dan Allah razı olsun, ilk defa beni Türkiye’de tanıtma fırsatı yarattılar.
Siz hiç solo yapmadınız, neden hep Belçika Orkestrası’yla çalıştınız?
-Bence tek başına çıkmamın bir anlamı olmazdı. Çift bateri, çift perküsyon daha efektiftir. Ben tek başına çıkmışım, playback üzerine çalmışım, bir esprisi olmaz. O dinamizmi yaşamak lazım, konserin özelliği odur.
Bu çarşamba Türkiye’deki ilk konseriniz olacak. Nasıl hissediyorsunuz?
-Geç bile olsa olması beni mutlu ediyor.
** ‘Gençlik ile Elele’ (1973) albümü tam 34 yıl sonra keşfedilen Özkent, çarşamba akşamı Babylon Bomonti’de hayranlarıyla buluşacak.