Mithat Can: Bazen düşünüyorum sütçüden miyim diye

İnşallah’ın hikâyesiyle başlayalım mı, nasıl çıktı bu şarkı?
- Bir anda. Gece dışarıdaydım. Sonra eve geldim, gitarı öylesine elime aldım. Dört dakika içerisinde aynı anda çalarken yazdım sözünü. Hepsi 10 dakika falan sürdü. Allah gönderiyor galiba...

E size de Sezen Aksu gibi geliyor o zaman ilham. O da restoranda aklına bir melodi gelince eve telefon açıp mır mır mır telesekretere kaydedermiş ya melodiyi/sözleri...
- Tabii tabii. Ben garageBand’i açıp oraya kaydediyorum. Restoran tuvaletinde vardır öyle hikâyem.

Eleştirmenimiz Naim Dilmener geçen hafta ağır giydirmiş ‘İnşallah’a...
- Eyvallah... Diyecek bir şey yok. Herkesi mutlu etmek mümkün değil.

Yaş 34; ha desen yolun yarısı... İlk solo albüm için biraz geç değil mi?
- Yıllarca okumam ve öğrenmem gerekti. Şimdi doğru zaman diye hissediyorum. Zaten benim albüm yapıp ön planda olmak değil amacım; bestecilik, prodüktörlük ve aranjörlüğe de devam edeceğim. Aranjmanları da burada oturup kendim yapıyorum.

Peki keşke ‘Bu ne biçim manita, 35’inde lolita’ gibi şeyler yapmasaydım dediğin oluyor mu?
- Tecrübeye inanıyorum. Her attığımız adımda bir sonraki adımla ilgili yeni bir fikir oluşuyor.

‘İnşallah’ hüzünlü bir şarkı. Sezen Hanım’ın da çok var böyle damardan, yürek çitileyen şarkıları. Maaile yasta falan mısınız?
- Bizde var bu, Türküz işte. Müzik duygu işi; aşktan da yapılıyor, ayrılıktan da...

Müziğinde Sezen Aksu’nun, Onno Tunç’un payı, hakkı/hukuku nedir?
- Çok fazla. Genel olarak ben zaten her şeyi annemle birlikte yapıyorum. Bir şey yaptığım zaman, ilk ona dinletirim iş var mı, yok mu diye.

Şarkıyı herkes Sezen Aksu’nun oğlunun şarkısı diye dinleyecek. Fakat bilemedim bu bir avantaj mı, yoksa dezavantaj mı...
- Bazen avantaj, bazen tersi. Takmıyorum çünkü hayat öyle geçmez. Sırf Sezen Aksu’nun oğluyum diye, müzik yapmamayı seçmem daha saçma olurdu.

Böyle bir müzik ortamında yetişen insan mimar/mühendis olamıyor mu?
- Mühendisim zaten. Ses mühendisiyim! (Gülüyor) Londra’da lojistik firmamız vardı. Türkiye’ye döndüm çünkü müzik yaparken mutlu oluyorum.

ANNEMİN DE BENİM DE KAFALARIMIZ ISINIYOR

İstanbul neresinde hayatının?
- Biraz böyle, çok âşık olduğun ama seni zorlayan sevgili gibi İstanbul. Şimdi eskisinden çok daha agresif...

En sevdiğin noktaları?
- Kilyos’u çok severim.

Bu yaz yine Kilyos’ta çadırda mı geçecek?
- O şimdilik belli değil.

Mithat Can Özer’in en sevdiği giysisi üzerindeki kazak. “Lime lime olmasından belli değil mi” diyor.

Sezen Aksu nasıl bir anne? Mesela her sabah kahvaltı hazırlar mıydı?
- Hazırlardı. Süper bir anneydi çocukken.

Ne zaman farkına vardın “Ben annemin değil, Sezen Aksu’nun oğluymuşum” diye?
- Yani ben onu hâlâ çok çıkartamıyorum. Bazen insanlar fark ettiriyor da yine anlamıyorum ben.

En benzeyen yönleriniz?
- Çok... Tip olarak benzemiyoruz. Bazen düşünüyorum, sütçüden mi diye! Ama duygusal yanlarımız aynı. Onun da kafası ısınır.

Anlamadım, kafalarınız nasıl ısınıyor?
- Burası (eliyle alnını gösteriyor) yanıyor böyle gerçekten. Sonra o da sabah dört buçukta uyanır ben de. Anne tarafımın lanetidir.