Cumartesi geceleri Serdar Ortaç’ın çıktığı yeni canlı müzik mekanı Stage’le ilgili yazımda, "Söylenen o ki; Hande Yener bile Stage’de sahne almak için haber yollamış" diye yazmıştım.
Hande Yener’den haber geldi, "Hayır öyle olmadı, bizzat onlar aradı" diye.
Yener zaten Serdar Ortaç’ın ismini duyunca mekanda çıkmayı kafadan reddetmiş.
Stage’ciler ise tam tersi, "Hayır, Hande Hanım bizi aradı, ona haber filan yollatmadık" diyorlar.
Tüm bunlar bir yana, Hande’nin yaptığı müzik itibariyle Stage’de çıkması abesle iştigal olurdu.
Çünkü Stage, oturma düzeni olan bir mekan. Hande’nin yaptığı müzik de oturarak dinlenebilecek türden değil.
O yüzden kim haber yolladı, kim aradı polemiği gereksiz...
Bu arada Hande Yener son sürat yeni albüm çalışmalarına devam ediyormuş.
Şubat ayına bir single çıkarabilirmiş her an. Oysa daha yaz başı çıkmamış mıydı yeni albüm?
Hande çok hızlı doğrusu...
Kısa ve acısız: Alma-Ata
Geçen haftaki kısa ve öz Alma-Ata seyahatinden geride kalanlar, nihayet...
nGeniş bulvarlar, caddelerle örülmüş bir şehir burası. Rus stili yani.
Ya da aynı zamanda Amerikan stili mi demeli? Orada da aynı çünkü...
n Taksi sistemi enteresan. Daha doğrusu bir sistem yok aslında. Normal taksiler var, ama pazarlık yapıyorsunuz. Taksimetre olayı yok. Bunların yanı sıra yoldan geçen herhangi bir araba da sizi istediğiniz yere götürebilir! Tabii para karşılığında. Pazarlığınıza bağlı.
Tuhaf ama öyle, Alma-Ata’da herkes -eğer gönlü isterse- taksici yani.
n Buranın zengini öyle böyle değil. Gösterişi seviyor. Mesela genç Kazak sosyetesinde son trend, doğum gününü kutlayan arkadaşa hediye olarak en pahalısından bir adet cip almakmış!
n Niye bu kadar zenginler? Petrol, uranyum ve bilumum yeraltı madeni dolayısıyla tabii...
Kazak topraklarında yok yok.
n Ama gel gör ki öyle şahane bir gece hayatı yok. Gidilecek mekan az. Mesela Da Freak diye bir kulüp var. Her tip insan gece yarısı orada buluşuyor. Biraz dumanaltı bir yer, ama herkes öyle eğleniyor ve delicesine içiyor ki hani gözyaşartıcı bir durum. İnsan, Kazaklar bile çatır çatır eğlenirken biz Türkler niye hep kasılırız diye endişe yapıyor ister istemez.
n Bir de Fashion TV’nin açtığı Fashion Bar var. Daha şık giyimli insanların gittiği, seksi dansçı kızların olduğu bir mekan. Barın her yerine küçük küçük ekranlar yerleştirilmiş.
Tabii ki Fashion TV izleniyor. Biraz bayıcı...
n Şehrin en iyi restoranı ise Inter-Continental’in, yani aslında herkesin Ankara Oteli diye bildiği otelin en üst katındaki Belvedere. Eğer sis basmadıysa şehir meydanı çok güzel görünüyor buradan. Bastıysa yapacak bir şey yok, günlerce kalkmadığı oluyormuş sisin.
Belvedere’deki etler ise Amerika ve Yeni Zelanda’dan getirtiliyormuş. Pes!
n Ankara Oteli, hem Türkiye’den kısa süreli gelenler hem de burada yaşayan Türkler için buluşma noktası.
n Otelin titiz genel müdürü Alper Can Bulçum (otelin dışındaki yılbaşı aydınlatmalarıyla birebir ilgileniyordu), 10 yıl önce Alma-Ata’ya ilk kez geldiğinde bırakın alışveriş merkezini, süpermarket bile bulamadığını söylüyor. Lakin şimdi Dolce&Gabbana satan mağazalar bile var.
n Kısacası Borat’ın memleketinde 10 yıl önce tuvalet kağıdı bile bulunmazken şimdi malum rahmetlinin deyimiyle hayli "çağ atlanmış".