Türk hükümeti Küresel Isınma’nın vazgeçilmez panzehiriymiş gibi pazarlanan Kyoto Protokolü’nü imzalamamakta direniyor.
Hükümetinin bu kararlılığındaki haklılığını "Kyoto Sözleşmesi, sanayileşmiş ülkelerin gelişmemiş ülkelerin sanayileşme hakkını satın almasından başka bir şey değil. Kyoto Sözleşmesi’nin gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkeler için anlamı enerjinin pahalılaşması, refahın daha da azalması" diyerek desteklemiştim.
Ezberi bozulanlar hemen itiraz ettiler. Kyoto Sözleşmesi’nin gerçekte ne olduğunu ortaya koymak için biraz daha açayım.
Sözleşme, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon gazı miktarlarını sınırlandırmalarını öngörüyor.
Bunun için de fosil yakıtların kullanıldığı yerlerde, fosil yakıt yakan fabrikaların teknolojisinin, atmosfere daha az karbon gazı salacak şekilde güncellenmesi çözümünü getiriyor.
Teknoloji değişimi yatırım demek. Gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelerden teknoloji satın alması demek. Fabrikaların modernizasyonu için para harcamak demek. Kısacası enerji maliyetlerinin artması demek. Sanayileşmiş, zengin ülkelerin paralarına para katması, gelişmekte olan, fakir ülkelerin daha da fakirleşmesi demek.
Kyoto Protokolü’nün gelişmekte olan ülkeleri, sanayileşmiş ülkelerden daha da geride bırakacak bir başka özelliği daha var.
Sözleşmeye göre atmosfere çok fazla karbon gazı salan sanayileşmiş ülkeler, az karbon salan sanayileşmemiş ülkelerin karbon salma kotasını satın alabiliyorlar.
Bu da sanayileşmiş ülkenin, sanayileşmemiş ülkenin sanayileşme hakkını satın alabilmesi, gelişmekte olan ülkenin kalkınmasını hepten önleyebilmesi demek.
Enerji sektöründe uzmanlaşmış bir finans direktörü olan okurum Bilge Jordan Altınbilek Kyoto Sözleşmesi hakkındaki yorumlarımı, "Karbon kredilerini, ülkelerin uluslararası piyasalarda üretip satabilecekleri karbon sertifikalarını" yakından bildiğini söyleyerek desteklemiş.
"Siz haklısınız", diyor, "Türkiye’nin şu anki enerji üretim altyapısı ve yıllık talebiyle (bu talep her sene ortalama yüzde 6-8 artmaktadır) Kyoto protokolüne imza atmak gibi bir lüksü olamaz. Kyoto Protokolü’na imzalamak Türkiye’nin her türlü termik ve nükleer yatırımının durması veya en iyi ihtimalle maliyetinin ciddi anlamda artması anlamına gelir. Bu maliyet, üretilen karbondioksitin, protokole göre söz verilen orana düşürülebilmesi için satın alınması gereken temiz enerji sertifikalarına (VER) verilecek paradan kaynaklanacaktır".
Yüzünüze beş bıçak bayramı
Gillette’den ilginç bir davet aldım. Şükrü Dudu Barber’s Club’a bekliyorlarmış.
Saç ve sakal tıraşı, arındırıcı cilt bakımı, profesyonel saç ve tırnak bakımı yapacaklarmış. Bu arada yeni ürünleri beş bıçaklı Gillette Fusion’ı da denemiş olacakmışım.
Gillette Fusion’ı bir yıla yakın bir zamandır kullandığımı bilmiyorlar tabii. Yurtdışı seyahatlerinden dönüşte gazetedeki pekçok arkadaşıma hediye olarak getirdiğimi ve bir deneyenin bir daha vazgeçmediğini, bu yüzden de her seyahatimde paket paket yedek kartuş getirmek zorunda kaldığımı da bilmiyorlar.
Gillette Fusion’ın artık Türkiye’de de satılacak olmasına işte bu yüzden çok sevindim. Seyahatlerden beş bıçaklı kartuş paketleri taşıyarak dönmekten kurtulacağım demektir.
Gillette Fusion aslında beş de değil tam altı bıçaklı. Altıncı bıçak kartuşun sırtında, favorileri düzgün kontürlü kesmek için kullanılıyor.
Şimdi size de tavsiye edeceğim ama yedek kartuş siparişlerini üzerime yıkmaya kalkmayın. Bakkalınızdan alın...