Fener rövanşı vermez

89 yıl önceydi. Haziran sıcağında oynanan bir maç. Siyah formalılar saldırıyor, çubuklular direniyor.

Haberin Devamı

Toprak sahanın etrafında 5-10 bin kişi. Şeref locasında üniformalı zabitler. Önemli oldukları belli. Bilhassa Büyük Britanya üniformalı General.
Yakışıklı General maçı bıyıklarını burarak, heyecanla izliyor. Hemen yanında Malta Valisi.
Arada bakışıyorlar anlamlı anlamlı. Bu bakışmalar, binlerce kelimenin yerine geçmektedir.
Toprak sahanın etrafındaki o 5-10 bin kişinin gözlerinde de söylenmemiş son bir söz.
Yıllardır birikmiş acılarla, özlemler ve kırılıp yeniden doğan umutlarla tortulanmış bir final.
İşte o gözler sahada, kulaklarsa Anadolu’dadır.
Yıllar sonra Dıranas’ın “sesin nerede kaldı, her günkü sesin?” diye soracağı Anadolu’da. O günlerde kırçiçeğinden çok barut ve kan kokan Anadolu’da.
Oradan gelen her iyi haberle biraz daha ışımış, yeniden parlamaya başlamıştır gözler.
Demek ki boşuna değildir çekilen acılar, verilen canlar, harcanan ömürler... Demek ki çekilenleri görmektedir Allah.
Ama bunları taçlandıracak son bir zafer şarttır. O topun o kaleye girmesi namus meselesidir.
Demeye kalmadan eyvah! Sarışın bir yiğit yuvarlayıverir topu bizimkilerin kaleye.
Şimdi olacak iş mi? İşin yoksa düşün dur. Şu sahadan başın önde ayrılmak ihtimaliyle titre.
Neyse ki, ikinci yarıda işler düzelecek.
Çubuklu formalıların en filintası Zeki Rıza, atıverecek golü siyahlılara.
Toprak saha etrafında bir uğultu ki sorma. Sanırsın “tek kurşun atılmadan verilen Selanik” geri alınmış. Sanırsın Trablusgarp alınmış İtalya’nın elinden.
Sanırsın geri alınmış milletin kırılan gururu, toprağa verdiği evlatları, duman olmuş yılları.
Sonra yine çıkacak Zeki Rıza, rakip ağları havalandıracak yine. Maç da aynen o şekilde, ikiye bir lehimize bitecek.
Telgraf ise Anadolu yerine Lozan’dan gelecek: “Meserretle öperim Fenerbahçe’yi gözlerinden.”
Hiç unutmayacağız bunu. Sirkeci’deki Meserret Oteli’nin önünden ne zaman geçsek gururla hatırlayacağız.
Ama yıllar sonra bir de bakmışız, rövanş zamanı gelmiş.
Meğer final iki ayaklıymış. Meserret Oteli ise tarih olmuş çoktan.
Tabii önce biraz şaşıracağız. Ama sonra, toprak sahanın etrafındaki o insanların torunları dolduracak karşılaşmanın yapıldığı yeri.
Üstelik bu sefer yer İstanbul içi değil. Hava şartları çetin. Rakip daha da amansız. Ama hepimizin içinde aynı inanç: Fener hayatta vermez rövanşı.
Fener böyle zor rövanşlarda ayrı bir heybetlenir. Şahsen, adım gibi eminim.
Nereden mi biliyorum?
Çünkü Galatasaraylıyım.

tatlı  Sözlük

Haberin Devamı

Hayat: Sadeleştikçe güzelleşen şey.

Yazarın Tüm Yazıları