Paylaş
Ben hiç hayatımda bu kadar tuhaf bir mevsim yaşadığımızı hatırlamıyorum, ya sen? Sabah uyanıyorum, bakıyorum gökyüzünde birtakım kümülüs bulutları, alıyorum hırkamı çıkıyorum.
Sen misin üstüne hırka giyen! İki saat geçiyor, Allah’ım diyorum, ben ölüyorum, bu ne sıcaktır.
Tam üstümü çıkarıyorum, alabildiğine rüzgar esiyor, göğsüme göğsüme.
Önce sıcağı vererek terletip, sonra rüzgar estirmek suretiyle üşüten, dolayısıyla hastalığa davetiye çıkaran yaz mevsimini kınıyorum.
Efendim, sadece yaz mevsiminden mi sıkıldım? Elbette hayır;
-Hande Ataizi ve Cihan Ünal’dan...
Birisi fena halde yalan söylüyor ama çözemedim ben bu işi. Ataizi’nin sözlerini okuduğumda ona inanıyorum, Ünal’ı okuduğumda ona inanıyorum, artık neye inanacağımı bilmiyorum. İşin fenası da, tacize uğramak da, taciz suçlamasıyla karşı karşıya kalmak da birbirinden fena. Biz iyisi mi bu iki şahsı yalan makinesine bağlayalım. Gerçekte ne oldu, ortaya çıksın. Bu işin bir sona varacağı yok.
-“Okul yaptırma” esprisinden...
Altın Kelebek gecemizde bir kendini bilmez kendini sahnelere attı, Tarkan’a bir soru sordu, bir haftayı geçti, konu espriye döndü, uzadı da uzadı! Üstelik komik bile değil! Şu son birkaç gün içinde “Sormalı ona okul yaptırmış mı, ehhehehehee” “esprisi”ne konu olmuş insanları sayayım size: Ricky Martin, Amy Winehouse, Serdar Ortaç ve Demet Akalın. Bilmiyorum arada Twitter’da kaçırdıklarım mutlaka olmuştur ama çok rica ediyorum bitsin bu eza. Okul yaptırma esprisi yapmayalım istirham ediyorum.
-“Self kontrol” esprilerinden...
Serdar Ortaç demişken, ben bir konunun bu kadar uzatıldığını görmedim yahu!
Adam iyi ki Pink Floyd’un “Another Brick in The Wall” şarkısını söyledi ve sözlerini şaşırdı.
Her nasıl “okul yaptırma” esprilerine gülemiyorsam, Serdar Ortaç ve “self kontrol” esprilerine de gülemiyorum ben arkadaş. Kimin hangi şarkıyı söyleyeceğini belirleyen bir kurul vardı da biz mi bilmiyorduk?
Bu manasız tavrı takınan, gülen, alay eden tavrı ben en son ilkokulda yaptığımızı hatırlıyorum.
-“İçe fenalık getirme” konusunda rakipsiz Türkçe pop şarkılarından...
Sevgili aranjörler, besteciler ve Türk pop müziği üreten herkes. Sözüm sizlere.
Çok rica ediyorum, neredeyse yeni çıkan tüm şarkılara hakim olan “çık-çıkı-çık-çık” ritminden vazgeçelim.
Bilmem farkında mısınız, BÜTÜN Türkçe pop şarkıları kulağa sayenizde aynı geliyor.
Hayır yani, emeğinize yazık. Ayrıca şimdi yazlık yerlere gideceğiz, o plajlarda bangır bangır çalınacak o şarkılar, yine içimiz şişecek.
Farklı Türkçe pop şarkılar yapmak bu kadar zor mu kardeşim? Üstelik birilerine şarkı sipariş eden popçularımız birbirinin aynı şarkıları söylediklerinin niçin farkına varmıyorlar, onu da anlamak mümkün değil.
Olmadı Küçükusta!
Gün geçmiyor ki bir bilimadamı rasyonel olmak uğruna saçmalamasın. Şimdi de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi eski öğretim üyesi Prof. Ahmet Rasim Küçükusta “Fizikte, kimyada veya tıpta Nobel almış kaç kadın vardır dersiniz? Ya da müzikte, edebiyatta, sosyolojide sivrilmiş, deha, virtüöz seviyesine erişmiş kişilere bakarsanız, bunların içinde de parmakla sayılacak kadar az kadın çıkar” demiş.
Doğrudur. Doğrudur lakin, bu sayısal gerçeği “dünya tarihi”nden kopuk olarak değerlendirirseniz, yanlış yaparsınız sayın Küçükusta.
Çok değil, daha 150 sene önce kadın olmak ikinci sınıf vatandaş olmak demekti.
Çalışmalarına müsaade edilmezdi. Hâlâ çalışmasına müsaade edilmeyen kadınlar olduğunu biliyorsunuz herhalde sayın Küçükusta.
Örnekler bol...
Mesela 1800’lerin İngiltere’sinde edebiyatla uğraşan kadınlara ne gözle bakıldığını hiç mi duymadınız sayın Küçükusta?
Erkek egemen bir dünyanın tarihinde bulunan gerçekleri göz ardı ederek ve bu dünyada kadınların toplumdaki yerini hesaba katmadan (hoş, o “yer” de erkekler tarafından belirlenmiş!) bilim, sanat ve edebiyat tarihinde kadınların azlığını sorgulamak, biraz gülünç olmak demek değil mi sayın Küçükusta?
Paylaş