3-6 şubat tarihleri arasında gerçekleşecek 4. İstanbul Moda Haftası’nda bu kez kurdele yok, “resmi” vurgusu yok, tören yok, plaket yok. Hadi bir “Oh” çekelim.
Üç seferdir İstanbul’da düzenlenen çiçeği burnunda moda haftamızı eleştiriyorum. Şimdi yenisi kapıda. Her şeyin bir anda değişmesini ve kusursuz bir organizasyonun gerçekleşmesini beklemiyorum ama olumlu gelişmeler var. İşte moda haftasının erken haberleri: İTÜ Taşkışla ve Santralistanbul arasında mekik dokuyan organizasyon bu yıl yeniden Santralistanbul’da. Buna sevindim. Taşkışla harika bir bina da olsa, moda haftasına pek uygun değildi. Santralistanbul daha ferah, birçok mekan alternatifiyle bütün gün orada takılmaya imkan tanıyor. Defileler Ana Galeri Binası’nda, partiler ise Enerji Müzesi’nde gerçekleşecek.
Ana Galeri Binası’nda defilelerin düzenlenebileceği biri 900, diğeri 400 kişilik olmak üzere iki salon var. Tüm defileler 900 kişilik salonda yapılacak. 400 kişilik salon ise provalar için kullanılacak. Tek salonun neden olabileceği aksaklıklar da kulis sayısı ikiye çıkarılarak engellenecek.
Müjdeler olsun, bu yıl kurdele kesme, resmi açılış töreni, plaket verme gibi manzaralarla karşılaşmayacağız. Devlet erkanının moda haftasından bir gün önce açılacak CPI fuarına teşrif etmesi bekleniyor. Dolayısıyla İstanbul Moda Haftası, bu işi bilen ülkelerde olduğu gibi, sakin sakin başlayacak.
Meg Ryan örneğinde olduğu gibi birinin paçasından, diğerinin yakasından çekiştirdiği bir ünlü olmayacak. Bu kez markalar kendi ünlülerini getirecek. Ünlü modellerin ağırlıkta olacağı söyleniyor. Hatta bir ay önce Damat Tween’in sahibi Süleyman Orakçıoğlu izlemeye gittiği Victoria’s Secret defilesinden birkaç ismi gözüne kestirmiş.
Organizasyona sponsorluk anlamında en büyük desteği verenler arasında Ali Ağaoğlu’nun ismi öne çıkıyor. Ağaoğlu ne alaka diyebilirsiniz. Oysa “ıstanbul moda olsun” diyen Ağaoğlu, İstanbul modasına destek vermekle doğru ata oynuyor.
Bu yıl organizasyonun öncekilere göre daha iyi olmasını bekliyorum. Bunun nedeni, tüm kararların demokratik bir şekilde alınıyor olması. Bakınız neden... Üç aydır haftada bir toplanan ve dört-beş saat “Ne yaparız, nasıl yaparız”ı tartışan bir danışma kurulu var. Bu kurulda ıTKıB, ıMA, Moda Tasarımcıları Derneği (MTD) ve Deri Tanıtım Grubu’ndan ikişer kişi yer alıyor.
Bütün kararlar kuruldan çıkıyor ve İTKİB kararların uygulanmasını üstleniyor.
Neden isim hakkını büyük bir marka almasın?
İstanbul Moda Haftası’ndaki defileler bu kez açık artırmayla satıldı. Bu, bağımsızlığını kazanmak isteyen moda haftasının bulduğu yaratıcı bir çözüm. Fikir babaları Süleyman Orakçıoğlu ve Sedef Orman. Olay şu... Bir fon yaratmak için ne yapılabilir diye kafa yorarlarken “Neden defile saatlerini açık artırmayla satmayalım?” diye düşünüyorlar. Açık artırma sonucunda defile saatleri için markalardan 430 bin dolarlık para toplanıyor. Açılış defilesini Koton satın alıyor. Ama daha sonra kapanış defilesini alan Gizia’dan “Kapanışı bana verir misin?” diye rica ediyor ve yer değiştiriyorlar. En yüksek fiyatlara saat 21.00’deki defileler satılıyor. Bunları da Ramsey, Colins ve Avva kapıyor. Açık artırma olup bittiği halde hâlâ bazı markalar açılış-kapanış ve 21.00’deki defileleri yapacak markalarla yer değiştirme peşinde. Bunlardan biri mesela, o gece açık artırmaya katılamayan Mavi. Organizasyonun kimseye bağımlı olmadan kendi ayakları üzerinde durabilmesi için kendi kaynağını kendisinin yaratması gerekiyor. Toplam bütçe 1.5 milyon dolar. Bunun 500 bini ıTKıB’den alındı, geri kalanı ise sponsorlar ile açık artırmadan geldi. Aslında gönül ister ki büyük bir marka moda haftasının isim hakkını alsın. Nasıl Mercedes New York ve Berlin’deki moda haftalarının isim hakkını alıyor, burada neden bir Türk Telekom, Vestel, Turkcell ya da Vodafone aynısını yapmasın ve bütçe 5 milyon dolara çıkmasın? Duyduğum kadarıyla Vodafone’la sponsorluk için görüşülüyormuş. Darısı önümüzdeki yıllarda isim hakkının başına.