Diş macunu, faks ve internet

Diş macunu ile olan derdimi çok şükür çözdüm, rahatladım. Oh be! (Bu hafta “beeee!”leme haftam, mazur görüle.) Geçen gece canım sucuklu tost çekti, ben de yedim. Bu sefer de gece vakti sucuk sucuk koktum, sinir oldum. Koştum banyoya, aldım diş fırçamı, açtım diş macununun kapağını, mıncıkladım tüpü, sıktım fırçamın üzerine. Ana! O da ne? ıçindeki kırmızı beyaz macun şeysi hiç bozulmadan, renkler birbirine karışmadan çıktı iyi mi! “Aaa nasıl ya?” dedim. “Bu ne Hitlersel bir düzen? Ben o kadar mıncıklamışım, hiç mi karışmaz renkler?”

Azimle tekrar tüpü iyice yoğurup mıncıkladım. Eminim bu sefer kesin içeride bulamaç oldu renkler. Yine sıktım, aaa ama kabus gibi. Durum yine aynı.  Tepem bir attı: “Vay efenim bunlar nasıl bulamaç olmadan duruyor?” diye... Dayanamadım, aldım elime makası, cart ortasından kestim tüpü.

Ayol meğer bizim gördüğümüz tüpün içinde iki ayrı tüpçük varmış; bir kırmızı macun tüpçüğü, bir de beyaz macun tüpçüğü. Ondan, ne kadar mıncıklarsan mıncıkla renkler karışmıyormuş. E hadi bunu ucuz atlattın Yonca, peki faks ve interneti nasıl çözeceksin kızım ha? Bunca yıldır anlatıyorlar da hâlâ almıyor ya bu sarı kafa?

Hani aletleri parçalasam da faydası yok. Kağıdı yolluyorum buradan, aynen çıkıyor oradan. ınternet desen, çıktı beri, perişan eder fikri beni. Hani bu şeyler uçak gibi gelmez bana. O kuş misali, doğada var ya benzeri, kafama takılmaz bunlar gibi. Diyeceksiniz aletlerin derdi Cuma cuma seni mi gerdi?

E gerdi.

Yonca
“Macunukafadanbulanıkoğlugil”

Afferin kız Yonca!

O kadar memnunum ki kendimden bu ara, ayıp filan değil söylemesi. Siz de iyi şeyler yapınca kendinize “Afferin koçumcum!” demeyi bilin e mi.

Hayatımda hiçbir şeyi (detay için bknz 3. kutu) bu kadar kararlı-düzgün-planlı programlı şekilde yapmamıştım. Hiyeyt sanırım büyüyorum ben de! Heeey Annecim, sevin bak, kızın en sonunda adam oluyor sanki. (He he he, annem kesin kaş göz yapmıştır gazete arkasından bana şimdi, sevmez böyle şımarık hareketleri.)

Yonca
“hınzır”

Bravo Hillside Su Antalya

Artık bildiğinizi umduğum üzere, 7 Mart’ta Antalya’da 10 kilometre koşmaya hazırlanıyorum. Runtalya 2010 koşusunda, Adım Adım Oluşumu ile beraber TEGV’nin “Bir Çocuk Değişir Türkiye Değişir” projesi kapsamında, Mardin Midyat birimine destek toplamak amacıyla koşacağım.

Bu henüz Türkiye’de çok bilinmeyen bir olay; yani yardım amaçlı koşu olayı. Oysa dünyada örneği çok. Biz biraz geriden geliyoruz ama sonuca bakın siz, geliyoruz işte. Hem her şey öyle profesyonelce hazırlanmış ki; Hillside Su Antalya ile süper bir işbirliği yapılmış. Bağış toplayarak koşan ADIM ADIMcılar, Hillside Su’da süper komik rakama konaklama hakkına sahip. Duyunca inanamadım. Müthiş bir uygulama! Yani “Bağış toplayıp sosyal sorumluluğunu yerine getirerek koşarsan eğer, bende neredeyse bedavaya kalabilirsin!” diyor Hillside Su ekibi. Teklifleri öyle cazip ki; koşmamak, bağış toplamamak, katılmamak enayilik. Huzurlarınızda “Helal olsun!” demek istiyorum yapıcı tutumlarından dolayı Hillside Su Antalya’ya! �

Ha ben neden kendimden çok memnunum derseniz, nedeni şu: Öyle eğlenceli şekilde bağış toplama işine giriştim ve planladım ki, fikrime bayıldım. Detaylarını yazacağım Pazartesi’ye. Belki siz de yaparsınız ileride. Pazartesi’yi beklerken boş durmayın yalnız bir zahmet. Pamuk eller acilen EFT’ye! Nereye nasıl bağış yapacaksınız, detaylarını da yazdım hurriyet.com.tr’deki köşemde. Beni öyle boş boş okumak yok, ona göre :)
Yonca
“koşarADIM”

YONCA TOKBAŞ'IN hurriyet.com.tr'DEKİ YAZISI İÇİN TIKLAYIN