Yılbaşı gecesi ne yapalım saçmalığıyla hiç uğraşmamak için bu yıl kendimi Kıbrıs’a attım.
Çünkü Kıbrıs’ta yapılacak şey belli; kaldığın otelde yılbaşı yemeği yersin, çıkan sanatçılarla eğlenirsin sonra da oyun oynarsın. Girne’de Rocks Otel’de aynısı oldu. Ancak bu programda araya bir ekleme yaptık. 2009’u Rocks’ta sahneye çıkan Emel Müftüoğlu ve Hayko’yla uğurladık, 2010’un ilk dakikalarını ise Deniz Seki’yle eğlendik. Hayko hiç yaşlanmadan insanları eğlendirmeye devam ediyor, Emel Müftüoğlu eski yeni şarkılarla her zamanki gibi formda... Hemen ardından Deniz Seki’nin sahneye çıktığı Acapulco Otel’e geçtik. “Yoldayız, geliyoruz sakın programı bitirme” mesajları atarak. Kıbrıs’ta oteller yılbaşı programlarını gece 12’den hemen sonra bitiriyor, insanlar bir an önce kumar oynamaya başlasın diye... Sağ olsun Deniz, bizim için 3-4 şarkı söyleyerek uzattı programını. Cezaevinden sonra ilk görüşüm bu Deniz’i... Bütün sıkıntılarını geride bırakmış, güveni geri gelmiş bir kadın var sahnede ama imalı bir şarkı söylüyor; “Canımın acısını bir ben bilirim”... Tam da o sırada ayağı kabloya takılıyor ve ciddi bir düşme tehlikesi geçiriyor. Sahneden inerken de şunları söylüyor; “Bakın düşmedim, ayaktayım. 2009 benim için çok kötüydü ama yeniden karşınızdayım ve yeniden şarkı söylüyorum. 2010 hepimiz için çok daha iyi olsun”... 2010’un Deniz’e iyi gözüktüğü kesin. Cezaevinde yaptığı şarkıları kuliste söyledi bize... 2009’da yaşadıklarının Deniz’in sadece kişiliğini değil, müziğini de pişirdiğini yakında çıkaracağı albümde göreceğiz.
Kumar turizmi esnafa yaramaz
Türkiye’nin güneydoğusuna kumarhane yatırımı yapılması fikrini destekleyenlerdendim. Hani bölgeyi kalkındırır, güneydoğu turizmini geliştirir gerekçesiyle. Yıllardır Kıbrıs’a kumar oynamaya giden bir arkadaşıma söyledim bunu... Güldü... “Sana bir şey söyleyeyim mi, ben Kıbrıs’ı hayatımda gündüz gözüyle görmedim” dedi. Ne dışarıya restorana gitmişliği var, ne alışveriş yapmışlığı ne de sokaklarında gezmişliği... Hafta sonu iki günlük kumar seyahatinde otelden dışarıya adımını atmıyor, gündüz uyuyup gece kumar oynuyor. Kıbrıs’ta tek gördüğü yer otelle havaalanı arasındaki yol... Kumarcıların yüzde 99’u da böyle... Girne’de geçen akşam dışarı çıktım. Oteller ve kumarhaneler tıklım tıklım, sokaklar bomboştu. Restoranlarda, kafelerde, sokaklarda kimseler yok. Herkes otelde kumar peşinde... Arkadaşıma hak verdim. Kumar turizmi denilen şey esnafa, yöre halkına değil sadece kumarhane ve otel işletmecilerine yarıyor. Dolayısıyla biz Diyarbakır’a kumarhane açsak, Diyarbakır’a gidip Diyarbakır’ı görmeyen o kadar çok kumarbaz olacak ki... Evini, arsasını satıp kumara yatıracak bölge insanı da cabası... Güneydoğu’ya kumarhane fikrinden hızla uzaklaştım. Ama Atatürk Havalimanı dış hatlar terminalinde devlet eliyle işletilen bir kumarhaneden hâlâ yanayım. Yurtdışına seyahate giden yolcular pasaportla çıkış yaptıktan sonra serbest bölgede kumar oynayabilmeli.
Geyik kafalar
Yılın son günü eğlenceli bir yazı olsun diye bizim I Love Deer (geyiği seviyorum) partisinden notlar yazdım. Okuyucu çok sevdi yazıyı... Hürriyet’teki arkadaşlığa imrendiklerini, bu gazetenin en başta kendisiyle dalga geçebilme özelliğine bayıldıklarını söylediler. Dünkü yılbaşı eki de bunun bir örneği değil mi?.. Hürriyet yazarlarının film afişlerini canlandırdığı müthiş eğlenceli bir ekti... I Love Deer da adı üzerinde kendi kendimize dalgamızı geçtiğimiz geyik partisiydi... Ama okurun anladığını kendine gazeteci, internetçi diyen bazı geyikler anlamadı. Benim yazımdan yola çıkarak bu partiye 40 farklı anlam yüklediler. Yeni dönemde Hürriyet’te derin çatlaklar bekliyorsunuz ya ne diyeyim size gerçekten geyikmişsiniz. Hem de en alasından, bir geyik partisini bile anlayamayacak kadar... Ren geyiği değil ‘Can geyiği’ cinsinden...