Paylaş
Saçını durmadan farklı renklere boyayıp durduğu dönemi dışında şimdiye kadar görsel yelpazesindeki tüm imajları gayet başarılı.
Son albümü için çektirdiği fotoğraflar da öyle...
Yeni Hande Yener fotoğraflarının referansları ise geçmişten.
En belirgin referans, 50’li ve 60’lı yıllarda çok moda olan pin-up modelleri.
Ve o modellerin en ünlüsü olan Bettie Page.
Hande’nin saçının kesimi, giyilen kıyafetler ve duruş; direkt Page’i anımsatıyor.
Aynı zamanda Page’in günümüzdeki modern uzantısı olan Dita Von Teese’i tabii.
İstanbul’a geçen yıllarda Vakko’nun partisi için gelen striptizci Teese, başlı başına bir stil ikonu aynı zamanda.
Son bir referans daha. Tedirgin edici meşhur “Lost Highway/Kayıp Otoban” filmindeki Patricia Arquette’in, filmin ilk başındaki esmer hali.
Aslında Arquette burada tıpatıp Page’in saç modelini kullanmış ve kıpkırmızı dudakları/inceltilmiş kaşlarıyla onun görsel mirasını beyazperdeye taşımıştı.
Sözün özü, son Hande Yener biraz Dita, biraz Patricia, aslında bolca Bettie Page ama son kertede yine “kendisi gibi” olmuş.
NOT: Madonna’nın da Musevi bayramı Purim için geçen hafta gittiği mekanda siyah bir perukla (benzer şekilde küt kesilmiş) görüntülendiğini, ama HY’nin bu kez “idolünden” önce davranmış olduğunu da belirtelim.
Şehir Atlası
Longtable’ın salı partileri devam ediyor.
Bu salı Emre Belözoğlu ve Okan Buruk eşleriyle beraber Longtable’da yemekteydi. Yanlarına bir süre sonra Gökhan şükür de katıldı.
Bir başka futbolcu, Beşiktaşlı ıbrahim Toraman, aynı gece Les Ottoman 29’daki partideydi. Modacı kız kardeşler Ezra-Tuba Çetin’in geçen hafta Paris’te yaptıkları defileyi kutlamak için verdikleri parti iyiydi hoştu, ama bir tane plazma TV koymuşlar, Paris şovunu izlesin partiye gelenler diye. ızlemek imkansızdı tabii. Ben bir tek türbanımsı deri başlıklar hatırlıyorum defile görüntülerinden.
Bu arada partideki hoş hanımlardan biri gece boyu bay Toraman’ın kendisine baktığını söyleyerek yanıma gelip bir ricada bulundu:
“Sen tanıyorsun galiba, tanıştırsana.”
Kırk yılda bir çöpçatanlık yapasım tuttu, ama nafile.
Bay Toraman bu tanışma isteğini reddedip son sürat uzaklaştı mekandan!
İstiklal Caddesi’nde şu sıralar sürekli elektrik kesilmekte. Geçen cumartesi akşamı en civcivli saatte iki-üç saat elektrik yoktu. Ve o ırmak gibi akan yoğun kalabalıkta loş adımlarla yürümek hayli tedirgin ediciydi.
Bu arada birçok yerde olduğu gibi ıstiklal’in başında polisler kimlik soruyorlar. Bir arkadaşımla caddeye teşrif etmişken bize de sordular.
“Kirli sakallı erkeklere özellikle soruyormuşsunuz, böyle bir şehir efsanesi var doğru mu?” dedim polise. Net bir yanıt veremedi. Maalesef.
Çelik’le geçmişteki “derin” röportaj
Hafta başında şarkıcı Çelik’le ilgili Hürriyet’te manşetten verilen “Öldürülmedi, şüpheli bulundu” haberini okuyunca ister istemez geçmişe döndüm.
Çünkü 2003’te Aktüel Dergisi’nde çalışırken ıhsan Güven’in lideri olduğu Dost grubuyla ilgili hem Çelik hem de “Çelik’in şarkıları benimdir” diye ortaya çıkan ıhsan Güven’in eski eşi Ayşe Ersoy’la röportaj yapmıştım.
Çelik’le ilgili “ajan mı?” iddiaları da dolaşıyordu ortalıkta o zaman. Hepsini sormuştum. İşte o röportajdan bazı spotlar:
Askerler tarafından sevildiğimi biliyorum. Ama onun ötesinde şeyler, eğitim aldı, ajan oldu, silahlı kamplardaydı gibi teoriler... ış o zaman başka yere gidiyor.
Kurtuluş Savaşı’nda şöyle bir şey yapılmış. Bir devlet var ortada. Demiş ki, “şu anlaşmaları yapacağım”. Ama bir kesim var, bunu kabul etmiyor. Bu anlaşmalara imza koyan devlet diyor ki, “Başka çarem olmadığı için kabul ediyorum”.
Karşı çıkanlara rağmen uygulandığında çok gerçek bir Türkiye Cumhuriyeti çıkıyor. Demek ki yapılabiliyormuş.
Şimdi derin devleti kim yapar, ismini kim koyar, böyle bir şey var mı yok mu, bilmiyorum.
Ama ülkedeki yönetimin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Buna ister derin devlet bir şeyleri kolluyor deyin, isterseniz çıkarcılar var (...)
Devlet fikrine kendimi kesin olarak sokuyorum. Devlet biziz abicim! Sistemin içinde bozuk dişler var, yumuşakçalar dediğim de tam bu.
Paylaş