Güncelleme Tarihi:
EBRU CÜNDÜBEYOĞLU VE KIZI DURU
Duru, planlı bir bebek miydi?
- Güçlü ile 2003 yılında evlendik, 2005 yılında da Duru dünyaya geldi. Hamile olmam bizim için bir sürpriz değildi. Hayatınızda en mutlu olduğunuz anlardan biri hangisidir diye sorarsanız, benim en mutlu olduğum an, doktorun Duru’yu doğar doğmaz benim göğsüme bıraktığı andır. O anı hatırladıkça gözlerim dolar.
Doğum nasıl geçti?
- Doğumumu normal olarak yaptım, böyle olmasını ben tercih ettim. Erkeklerin askerlik kadınların doğum hikâyeleri hiç bitmez. Bazı doğum hikâyeleri çok korkutucu oluyor fakat gerçekte hiç de öyle değil. Evet, çok sanıcınız oluyor doğru, fakat sonrasında yaşadığınız mutluluk hepsine bedel. Bu yüzden hamile olan anne adaylarına korkmamalarını tavsiye ediyorum.
KIZ ÇOCUKLARI DAHA FARKLI
Kızınız mı olsun istiyordunuz, oğlunuz mu?
- Anne olarak ilk önce bebeğin sağlığını düşündüm. Cinsiyetini düşünmeye fırsatım olmadı açıkçası. Ayrıca cinsiyetini çok zor öğrendik, uzun bir süre kendini göstermedi. Sonra kız olduğunu öğrenince çok sevindik. Erkek olsaydı da sevinirdim. Fakat oğlum olsaydı, bir çocuğum daha olsun ve kız olsun isterdim. Kız çocukları daha farklı.
Doğumdan sonra siz mi baktınız yoksa bakıcı desteği aldınız mı?
- Doğumdan sonra Duru’ya benden başka birinin bakmasını istemedim, bu yüzden kimseden yardım almadım. ılk 10 gün ailemden destek aldım, daha sonra da bebeğimle baş başa kalmak istedim. Çünkü ilk günler cesaretli olmanız ve o dönemi tek başınıza atlatmanız gerekir. Eğer ilk günlerden bir “yapamayacağım galiba” derseniz, sonra işler daha da zorlaşır ve üstesinden gelemezsiniz. 10 gün sonra Duru’nun A’dan Z’ye her şeyiyle ben ilgilendim, bebekliğinin keyfini çıkardım.
Ne kadar süre emzirdiniz peki?
- Annelik serüvenimde fazlasıyla hakkını verdiğim bir diğer konu da emzirmem oldu. Duru’yu iki yaşına kadar emzirdim. Süt geldiği sürece emzirmeye devam etmeli bence. Yani bunun bir zamanı olmamalı “6 ay emzirdim, yeter bu kadar” dememeli. Emzirmek anne ve çocuk arasında inanılması güç bir bağ oluşturuyor, bu bir doyum meselesi, dolayısıyla emzirmek ruhu da besleyen bir şey. Sütü gelmeyen annelerin çok fazla üzülmesi de doğru değil, önemli olan ten temasını sağlamak.
DURU’YLA BERABER AĞLAMAYA BAŞLADIM
Loğusalık döneminiz oldu mu?
- Evet, loğusalık dönemi geçirdim. Doğumdan üç gün sonra Duru ağlamaya başladı, bir sürü kitap okumuşum, etmişim ama bir türlü susturamadım, artık en sonunda dayanamadım, “Hiçbir şey yapamıyorum, hiçbir şey bilmiyorum” diye ben de onunla birlikte ağlamaya başladım. Annemler beni zor sakinleştirmişti. Loğusalık deyince hep bu olay gelir aklıma. Tabii burada değişen günlük yaşamın ve uykusuzluğun da payı var. Çünkü Duru çok zor uyuyordu. Bu yüzden eşim Güçlü ve ben zor bir süreçten geçtik.
Duru’ya nasıl bir anne-kız ilişkiniz var, neler yaparsınız?
- Duru bu ay dört yaşını dolduruyor. Aramız kah iyi kah kötü. Bazen ana kız birbirimize girdiğimiz de oluyor, çok eğlendiğimiz kahkahalarla güldüğümüz de oluyor. Bir anne- çocuk arasında neler yaşanıyorsa, bizim aramızda aynı şeyler yaşanıyor. Ama ilişkimizi genellersek keyifli geçiyor. Duru’nun her yaşının, her anının tadını çıkarmaya çalışıyorum. Birlikte en çok dans etmeyi seviyoruz, çizgi filmler izliyoruz. Masal okuma saatlerimiz de çok eğlencelidir, masalları önce okur sonra da canlandırırız; ben kırmızı başlıklı kız olurum, Duru da kurt olur.
Babasıyla arası nasıl?
- Güçlü şu an kız babası olmanın keyfini sürüyor. Baba ve kızların aşkları hiçbir zaman bitmez, aynı durum bizim evde de söz konusu. Küçük elleriyle babasının suratını tutup, “Seni çok seviyorum babacığım” diyor. Akşamları ailece evcilik oynuyoruz. Güçlü ile birlikte Duru’ya misafirliğe gidiyoruz. Onu mutlu etmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz.
KAPIŞTIĞIMIZ ZAMANLAR OLUYOR
Çoğu dizide tatlı ama dominant kadın rollerini canlandırıyorsunuz, peki dominant bir anne misiniz?
- Yok, dominant bir anne değilim, o sertlik sadece rollerimde söz konusu. Duru’yla kapıştığımız zamanlar oluyor, bağırıyorum fakat işe yaradığını söyleyemeyeceğim. Bu yüzden onun yaşına inerek, daha tatlı bir dille anlaşmaya çalışıyorum. Bazı durumlarda ise biraz daha atak davranıyorum. Mesela, “Durucum pembe eteğini mi giymek istersin, mavi eteğini mi?” diye seçenek sunuyorum. Bence seçim hakkını ona bırakarak kendi olan güvenini de kazanmış oluyor.