Güncelleme Tarihi:
Aclan Büyüktürkoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı, Nehir Erdoğan’ın başrolünde oynadığı, "Meleğin Sırları" filminin yapımcısı 26 yaşındaki Kevin Corchiani, aslında bir Türk... 12 yaşında bakkal çıraklığı yaparken, Efes Pilsen’de oynayan ünlü basketbolcu Chris Corchiani ile karşılaşan eski adıyla Kenan Demir, bu karşılaşmadan sonra kendisini evlatlık olarak alan ABD’li babasının hayatını nasıl değiştirdiğini Kelebek’e anlattı.
Duyduğumuz kadarıyla ilginç bir hayat hikayeniz var. Bu hikayeyi bir de sizden dinleyebilir miyiz?
- 11 yıl doğum yerim olan Tokat’ta yaşadım. İmkanlarımızın yetersizliğinden dolayı 1992 yılında İstanbul’a geldik. Ama kitaplara, giyeceklere para bulamayacak hale gelmiştik. Okuyup daha güzel yerlere gelebileceğimin farkındaydım ama yapacak bir şey de kalmamıştı. Okulu bıraktım.
- Evet, Tokattan bir akrabamız Ataköy’de bir büfe için çırak aradıklarını söyledi. Daha sonra orada çalışmaya başladım. O sırada Amerikalı babam Chris Corchiani ile karşılaştım.
Efes Pilsen’in oyun kurucusu, ünlü basketbolcudan bahsediyorsunuz değil mi?
- Evet, çıraklık yaptığım bakkalın önünden geçerken tesadüfen karşılaştık ve bana kartını verdi. Bu tanışıklık arkadaşlığa ardından da beni evlat edinmesine kadar uzandı.
Peki, hikayenin Amerika’ya uzanan kısmı nasıl gelişti?
- Efes Pilsen ve Fenerbahçe’nin final maçına gittim. Patronuma da "Hastayım işe gelemiyorum" dedim. Maç bitiminde soyunma odasına giderken beni de aldı yanına. Efes Pilsen Türkiye Şampiyonu olduğu için bütün gazeteciler fotoğraf çekiyordu. Ertesi gün işe gittiğimde patron, "Nasılsın, iyileştin mi" dedi. Ben "İyileştim" dedikten sonra bana tokat attı ve ben işi bıraktım. Meğer tüm gazetelerin ön sayfasında bizim fotoğrafımız varmış. Bu olayın ardından Amerikalı babam çok kızdı. Kısa bir süre sonra son maçına çıktı. Amerika’ya gittikten sonra Almanya’ya transfer olacağını ve beni yanına aldıracağını söyledi. Sezon başında bir telefon geldi. "Vize işlemlerine başlamamız lazım, seni yanımıza alıyoruz" dediler.
Kaç yaşındaydınız Almanya’ya gittiğinizde?
- 15 yaşımdaydım. Beni yanlarına almak istemelerinin sebebi İngilizce öğretip, Türkiye’ye geri yollamaktı. Bana destek olup, hayatımı kurtarmamı bekliyorlardı. Oraya gittikten sonra her şey çok güzel gitmeye başladı. Özellikle Amerikalı annemden olan kardeşim benim elimde büyüdü. Yürümeyi, tuvalet eğitimimi ben verdim. Artık aile gibi olmuştuk. Babam İspanya’ya transfer oldu. O dönemde yine kısa bir süre Türkiye’ye geldim ama beni hemen yanlarına aldırdılar. Beni İspanya’da bir İngiliz okuluna yazdırdılar. Sadece benim için okula 20 bin dolar veriyorlardı. Bu arada yarım bıraktığım okuluma orada devam ettim. 3 yıllık okulu ben bir seneden az sürede bitirdim. Burada da çok çalışkan bir öğrenciydim ama gerçek ailemin durumu daha önemliydi. Amerika’dayken de haftalıklarımı toplayıp Türkiye’ye yolluyordum.
Orada profesyonel anlamda spor da yaptınız değil mi?
- Lise yıllarında futbol oynamaya başladım. Amerika’da çırak takımı diye bir şey vardı. Ben atletizm takımının antrenmanına gittim. Basketbol ayakkabısıyla koşuya başladım. Amerika milli takımında koşan iki genç vardı. Onların yanımda kalan tek ben vardım. 3 bin 200 metre yarışında 15 kişi arasında birinci oldum. Belli bir süre koşu yaptım. Babam yine transfer oldu. Beni yanıma bir yardımcı vererek Amerika’da bıraktılar. Sinema, tiyatro, tarih eğitimi aldım. İlk yıl eyalet üçüncüsü, ikinci yıl ikinci, üçüncü yıl ise Amerika lise birincisi oldum. Burs alarak üniversiteye başladım.
Peki, oyunculuk maceranız nasıl başladı?
- 1995 yılında Osman Sınav Amerika’ya geldi. Türkiye Köprü Vakfı diye bir kuruluşumuz vardı. Osman ağabeyi havalimanından ben aldım. Birlikte stüdyoları gezdik.
Osman Sınav mıdır sizi bu camianın içine çeken isim?
- Bir nevi öyle... Ben "Osman ağabey ben oyunculuk veya yapımcılık yapmak istiyorum" dedim. O da bana "Sen önce Amerika’da bir şeyler yap. Seni bir görelim, sonra gel, ben seni Türkiye’de eğiteyim" dedi.
- Tabii ki... Osman ağabey gittikten 6 ay sonra Broken Angel’ın (Meleğin Sırları) diğer yapımcısı Leslie Bates Büyüktürkoğlu aradı. Bir Türk hikayesini Los Angelas’ta çekmek istediklerini ve bunun bir ilk olduğun söyledi. Yapımcıya ihtiyaçları olduğunu vurguladı. Bunların parası vardı ama parayı koyacak adam vazgeçmiş dediler. Ertesi gün Los Angelas’a gittim. Tam olarak ne istendiğini öğrendim. Ben mortgage üzerine eğitim aldım. Benim gelirim finansmanlık ve ev yapımından geliyor. Orada hálá devam eden bir şirketim var. Film için 1 milyon 300 bin dolar bütçeyle işe başladık. Yatırımcı yapımcı olarak filme destek oldum. Bir yıl hayatım bu filme gitti. O bir yıl içinde yarım milyon dolar gelir elde edebilirdim. Benim bu yaşımda 3 tane evim oldu. Ama ben Türkiye için bir şeyler yapmak istedim.
Amerika’da hayatınızı zorlaştıran şeyler yaşadınız mı?
Evet bazen. Bizim orada Türk Birliği’ni kurmaya çalışmamızın nedeni de bu. Ben Amerika’da büyüdüm ama Türklüğümü asla unutmadım. Orada Türkler gerçekten başarılı işler yapabilirler.
- Hayat hikayenizi kitap olarak yazacağınız doğru mu?
Evet, filmin işleri bittikten sonra Tokat’a gideceğim. Orada hem kafamı dinleyeceğim hem de "Çırak" adlı kitabımı bitireceğim. Mayıs ayında da piyasaya çıkarmayı planlıyoruz. Kitabım aynı zamanda Amerika’da da yayınlanacak. Ondan sağladığımız gelirle de bir köye okul yaptırmak istiyorum. Bundan sonra Türkiye’nin gelişimi için elimden gelen ne varsa yapacağım. Asıl Türkler böyledir zaten.