Yanıyorum - yanıyorum!

Güncelleme Tarihi:

Yanıyorum - yanıyorum
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 27, 2009 10:42

Sıcak. Hem de çok sıcak…

Haberin Devamı

İstanbul’un güneşte 40, gölgede 35 dereceyi bulan sıcak havadan bahsediyorum.

Yakıyor, kavuruyor.

İstanbul böyle sıcakken Adana’yı düşünemiyorum bile.

Mahvediyor. Nefes aldırmıyor.

’Al, yaz mevsimin senin olsun. Nerden geldiysen bir an önce git!’ diyesimiz geliyor.

Soğuk kış günlerinde varlığı ne kadar istense de yaz günlerinde de aşırısı o kadar istenmeyen bir durum.

Aşırı yaz sıcakları, ne var sanki yaz aşkları kadar gelip geçici olsa…

Nerdeeeee?

Nefes aldırtmayacak kadar bunaltmasa olmaz.

Kesinlikle olmaz.

İstemesek de ateşten bir tül gibi bedenimizi sarmalayıp, yapış yapış kendini göstermeyi çok iyi biliyor doğrusu.

Bırakın o havalarda bir şeylerle ilgilenmeyi, kolumuzu bile kaldıramayacak kadar beziyoruz canımızdan.

Üzerinizde bulunan tek kat, incecik, tiril tiril giysi bile fazla gelebiliyor.

Haberin Devamı

Serin bir yer seçip; kollarımızı, bacaklarımızı iki yana doğru açıp öyle miskin miskin oturmaktan başka bir şey düşünemez oluyoruz.

Serinlemekten başka hiçbir şey gelmiyor aklımıza; evde klimadan başka hiçbir şeyi görmez oluyor gözümüz.

Arada bir bedenimizdeki o sıcaklığı alacak, buz gibi bir bardak su, buz gibi bir dilim karpuz ya da dondurma nasıl makbule geçiyor.

Kedi bile evi dolaşıp, en serin yeri bulmak için mücadele ediyorsa, bizler o sıcakta nasıl da canımızdan beziyoruz.

Varın düşünün.

Yaşamayan bilemez.

Bir an önce kış gelsin de üşüyelim istiyoruz. Evet o kadar...

Laf aramızda o zemheri kış günleri geldiğinde de sıcağın bize yaşattıklarını unutup, yine sıcağı arasak da, yaz mevsiminde aşırısı hiç ama hiç çekilmiyor.

Hain sıcak...

Uyutmuyor.

Uykularımızdan da çalıyor günlerimizden çaldığı gibi.

Elimizde yastığımızla, en serin yeri bulmak amacıyla oraya buraya yatıp, uyumak derdindeyiz

Ona da izin vermiyor.

Yazlığa, denize ya da havuza gitmek de kar etmiyor o havalarda.

Denize, havuza, duşa girince “Oh! Dünya varmış.” diyoruz ama denizden, havuzdan, duştan çıkınca bitiyor kendimize geldiğimizi sandığımız serinliğimiz.

Sıcak yeniden sarmalıyor tenimizi, tüm içtenliğiyle!

Biz de az değiliz hani.

Haberin Devamı

Aşırı sıcaklardan yanıp, bunalsak da esprimizden de geri kalmıyoruz.

Annemin de sıcaklardan çok bezdiği durumda “Tanrım, kömürü çok attın, yandık. Biraz azaltsan şu attığın kömürleri.” diyerek yaptığı espri çok güldürüyor beni. Güldürüyor ama sıcağı azaltmıyor, nafile.

Bizi Yaratan gene iyi. Böyle şeyler düşünüyoruz diye, çocukların deyimiyle “Allah Baba taş atar.” -atmıyor- ya da “Az kömür haa. Alın size az kömür” diye daha beter, daha dayanılmaz sıcaklar yaşatmıyor.

Adeta cehennem sıcaklarını yaşadığımız bu günlerde, kutuplarda penguenlerle beraber dolaşmayı nasıl da hayal ederiz.

Soğuğa soğuk, sıcağa sıcak diyoruz.

Sıcakta soğuğu arayan, soğukta sıcağı arayan bizler, yaşadığımız durumdan memnun olmayıp o halin zıt durumunu istiyoruz.

Aksiyiz.

Ne yapacağız o zaman?

Haberin Devamı

Nasrettin Hoca’nın dediği gibi ‘İlkbahara bir şey demeyiz canım!’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!