Paylaş
Aslında ‘Yazarların babaları’ için desem daha doğru olur sanırım.
Geçtiğimiz günlerde Ayşe Arman, babası hayattayken onun bazı yaptıklarını onaylamadığını söyledi. ‘Kardeşim, geçenlerde babam arabasının torpido gözünde benim bir yazımı bulmuş. Birden heyecanlandım acaba hangi yazım diye. CHP'ye dair beceriksizce yazdığım bir şeyler çıkmasın mı? Babam, benim hayata, aşka, sekse, ilişkilere dair yazdığım şeyleri onaylamıyordu. Eminim sıkıcı siyasi yazılar yazmamı tercih ederdi. Hayatta en ciddiye aldığı insan tarafından onaylanmamış olmak, benim hayatımın ana motifini oluşturuyor. Sizlerden bir sürü hakaret maili alıyorum. Babam onaylamamış beni, siz onaylamasanız kaç yazar!’ diyerek…
İclal Aydın da aynı şekilde… Hayatla ilgili yazılarından daha çok siyasetle ilgili birkaç yazısını babasının beğendiğini belirtmişti.
Yeşim Salkım da yaptığımız röportaj sonrasındaki sohbetimizde, babasının onu onaylamadığını ve bunun üzerine çok çalışıp başarılarıyla babasının karşısına çıktığını ve onun da bundan gurur duyduğunu anlatmıştı.
Sayın Hakkı Devrim’le sohbet ederken, ilkokuldayken öğretmeninin isteği üzerine hazırladığı duvar gazetesi taslağını babasına gösterdiğini ve babasının beğenmediğini söylemişti bana.
Yazarların ortak sorunlarından bir tanesi bu galiba. Babaları tarafından onaylanmamak!
Ben de öyle…
Üniversite dönemimde; sevdiğim, yapmak istediğim işle ilgili hedeflerimi, hayallerimi onunla, yıllar önce Adana’dayken gazeteci – yazar olmak istediğimi paylaştığımda, umudumu ve beni çok kırmıştı söyledikleriyle. ‘Zor, çok zor’ diyerek…
Tamam, babalarımız bizim için en iyisini istediklerinden ve de mükemmeliyetçiliklerinden bizi onaylamıyor olabilirler ama yapmak istediği birçok şey ve de hayalleri varken ya da üniversite yıllarında veya meslek yaşamlarında yolun başındayken, çocuğunu onaylamadığını belirtmek bir baba için sıradan olabilir ama o çocuğun ya da yetişkinin içinde yarattığı üzüntü veya kırgınlık hiç de geçici değildir emin olun!
Ben de kırılmıştım babama ama asla pes etmedim. Ve ‘Sen göreceksin babacığım!’ diyerek!
Gözümü alan hayallerime, mücadeleler vererek gerçekleştirmek istediklerime, kendime koyduğum hedeflerime ulaştığımda ve başarılarımı gördükçe onun şimdi benden daha çok gururlandığını söylememe gerek yok sanırım. Ve bu gururu onun gözlerinden okumak o kadar güzel ve anlatılmaz ki…
Hani olmazdı!
……….
Babacığım hâlâ da öyle… Mükemmeliyetçi biri olduğu için yazılarımı kolay kolay beğenmez. ‘Bir önceki yazından daha iyi olmalı!’ der hep. Haklı da.
Geçtiğimiz günlerde bir yazımı çok beğendiğini belirtti.
Şaşırdım, nasıl olmuştu bu?
Ve hangi yazımdı acaba?
Açıp sordum.
Hangi yazım dersiniz.
Siyasetle ilgili yazdığım bir yazımı beğenmişti babam.
Yani Ayşe Arman, İclal Aydın başta olmak üzere babası tarafından onaylanmadığını belirten ya da hisseden birçok kişi yalnız değil bu konuda.
Yazarların ortak sorunlarından bir tanesi babaları tarafından onaylanmamaksa, çocuklarının siyasetle ilgili yazılarını beğenmeleri de ‘Yazar Babaları’nın ortak görüşü!
İlginç değil mi?
O kadar yazılarımızın arasından siyaset ile ilgili yazılarımızı beğenmeleri ilginç ama Ayşe Arman, İclal Aydın ve okurlar, siz bakmayın babalarımızın bizi onaylamadığına!
Bize belli etmeseler de aslında öyle bir onaylıyorlar ki hem de her bir hücreleriyle… Gizliden gizliye de olsa bizi alkışlayarak, gözleri parlayarak, göğüsleri kabararak…
Bana kalırsa bizi şımartmamak için onaylamıyor gibi görünüyorlar! :)
Ve eklemek isterim;
Ülkemizde yeteri kadar siyaset yapıp da sonuca ulaşamayan o kadar çok kişi ve konu varken, bir de biz yazarlar, siyaset yazarak beyaz sayfaları ve bizi okuyan insanların zihinlerini kirletmesek!
Tam tersi onlara güzel ama gerçekçi cümleler kursak, akıllarında iz bırakacak yazılar sunsak…
Siyaset yerine hayatı yazsak; beyaz sayfalar kadar gerçekleri, duyguları, yaşananları güzel kelimelerle, yalın cümlelerle yazarak insanların kalbine ulaşsak olmaz mı?
Paylaş