Güncelleme Tarihi:
23 Ocak 1913. Talat ve Enver’in başını bir grup İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) üyesi, "Edirne elden gidiyor!" diye Babıali’yi silahla basar ve hükümeti istifaya zorlarlar. Yeni hükümet artık İTC’lilerin denetimindedir. İTC kısa sürede bir "tek parti diktası" kurar. 1914’te I. Dünya Savaşı’na ve Osmanlı’nın çöküşüne giden beş yıllık süreç böyle başlar.
Günümüze kadar çeşitli tarihi ve politik polemiklere neden olan "Babıali baskını" gerçekte nedir?
Konuyu bu kez bir gazeteciye sorduk. Geçen yıl "100 Yılla Yüzleşme" dizisi kapsamında "100 Yılın Darbesi-Babıali Baskını" ve "100 Yılın Örgütü-İttihatçılar" kitaplarına (Caretta Yayınları) imza atan Kerem Çalışkan bu konudaki sorularımızı şöyle yanıtladı:
Babıali baskını nedir? Bugüne kalan bir ders var mı?
Babıali baskını bir darbedir. İTC’liler Meclis dışında oluşmuş ve Meclis’ten güç almayan ve Meclis’i fesheden bir hükümeti devirmişlerdir. Bu "darbe" ile ilgili hep İTC’liler suçlanır ve onların meşruiyeti sorgulanır. Oysa darbeye yolaçan asıl neden o günkü hükümetin 1912 seçimiyle gelen ve İTC ağırlıklı Meclis’i feshetmesidir. Üstelik İTC’liler tutuklanmaya ve hapse atılmaya başlamıştır. Bu nedenle İTC’lilere kızanlar, biraz da o şartlarda kim Meşrutiyet Meclisi’ni hangi yapay nedenlerle ortadan kaldırdı, ona bakmalı...
"BAŞKANLIK SİSTEMİ SEÇİLMİŞ SALTANAT"
Bugün de Meclis sistemini ve TBMM’nin "Hakimiyet milletindir" ilkesini kaldırıp, yerine başkanlık sistemini getirmek isteyen çalışmalar var. Bu, "seçilmiş saltanat" sistemi demektir. Kendi tarihimiz bunun tehlikeli bir yol olduğunu göstermeye yeter...
Babıali baskını olmasa ne olurdu?
Babıali baskını olmasa veya başarısız olsa, muhtemelen İTC tümüyle tasfiye olurdu. Tarihin akışı başka bir seyir izlerdi. Osmanlı İmparatorluğu bir yanda Almanya-Avusturya, diğer yanda İngiltere-Rusya-Fransa’nın kapışması sırasında, paylaşım alanlarından birisi olarak yine savaşa sahne olurdu. Ancak tümüyle savaşın dışında kalması zor bir ihtimaldi. Ancak İTC tümüyle tasfiye olsa, herhalde Mustafa Kemal de ortaya çıkamaz ve "Kurtuluş Savaşı" verilemezdi. Çünkü bu savaşın belkemiğini ve M. Kemal’in çekirdek kadrolarını da İTC’liler oluşturdu.
"İTTİHATÇILAR DARBECİ ZİHNİYETLE SUÇLANAMAZ"
İTC’liler günümüzde de "darbeci zihniyetin" atası olarak biliniyor ve hala eleştiri okları onlara yöneliyor.
Bence o yaklaşım da yanlış ve kasıtlı. İTC bu ülkeye "Anayasa, Meclis ve Meclis’in üstünlüğünü" getiren siyasi harekettir. Bugün bu ülkede bu demokratik kavramlar özgürce telaffuz ediliyorsa, İTC’liler sayesindedir. Asgari tarih bilgisi olan bunu anlar. Günümüzde bazıları dedelerinin bile kıymetini bilmediği için, demokrasiyi savunmaları zorlaşıyor.
"KOMÜNİST YERİNE ULUSALCI DENİR OLDU"
İTC’liler ulusalcı mıydı?
Günümüzde en popüler suçlama "ulusalcı" oldu. Artık "komünist" kelimesi gibi kullanıyor. Hayır, İttihatçılar ulusalcı değildi! Osmanlı milletini ve İttihad-ı Anasır’ı (Unsurların Birliği) savunurlardı. Bu hangi milliyet ve dinden olursa olsun tüm Osmanlı vatandaşlarının kardeşliği demekti. Türk, Rum, Ermeni, Kürt, Bulgar, Sırp, Yahudi (Musevi) tüm milliyet ve dinlerin kardeşliği. İTC’nin temel sloganı buydu. Ancak önce Bulgar ve Rum milliyetçiliği patladı. Onları teröre dayalı Ermeni milliyetçiliği izledi.
Hele Balkan Savaşı’nda, Türk ve Müslüman unsur Rumeli’de katliama uğrayınca (600 bin ölü, 900 bin göçmen) Türklerin Türklüğü akıllarına geldi. Ellerinde geriye sadece Anadolu ve "Türk unsuru" kaldı. Bundan bir "ulus-devlet" yaratma fikri yine de İTC’ye değil, Mustafa Kemal’e aittir. Mustafa Kemal bunu 1906’dan beri savunmuş, ancak İTC’ye kabul ettirememişti. Ulusalcılık şerefi, İTC’ye değil, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına aittir.
"TARİH BİLİNSE 'DARBE GEYİĞİ' YAPILMAZDI"
Babıali darbesi ile Balyoz davasının ilişkisi var mı?
Balyoz davası bir seminerde ele alınan senaryoya dayanıyor. Yapılmayan bir darbe, adeta yapılmış veya yapılacakmış gibi yargılanıyor. Bu seminerdeki senaryoda, bildiğimiz kadarıyla ilginç bir şekilde "düşmanın Trakya’dan girdiği ve içerde gerici isyanın başladığı" şartlar ele alınıyordu. Yani 1912 Balkan Savaşı şartları ve 31 Mart isyanı birlikte patlak verirse ne olur? üzerine bir düşünce. Aslında İTC’nin Babıali darbesi tam da bu şartlarda yapıldı. Düşman Trakya’dan girip Edirne’ye dayanmıştı. İçerde 31 Mart zihniyeti iktidardaydı. İTC bu şartlarda "Babıali baskını"nı yaptı.
Eğer 100 sene öncesi doğru okunsaydı, böyle şartlarda askeri müdahale veya "darbe"nin senaryosu, geyiği ve tiyatrosunun yapılamayacağı anlaşılırdı. Galiba daha çok tarih okunması gerekiyor...