Güncelleme Tarihi:
FARKLI BİR DARBE SÜRECİ
“Mevcut Anayasa’da değişmesi gereken çok madde var ve biz bu konuda iki yasama dönemi öncesinde 4 siyasi parti temel haklarla ilgili olarak 60 madde üzerinde uzlaştık. Demek ki bir uzlaşma kültürümüz var. Sadece Anayasa’da değil, 12 Eylül darbe hukukunun da değişmesi lazım. Yüzde 10 seçim barajının da kaldırılmasını istiyoruz. Yüzde bir oy alan partinin genel başkanı gelip Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşma yapmalı. Siyasi Partiler Kanunu’nun değişmesi lazım. Buna benzer düzenlemeler gerekiyor ve ivedi olarak gerekiyor.
Meclis başkanı, seçimle gelmiştir, milletvekilidir, Meclis başkanlığına Meclis tarafından seçilmiştir ve bütün parti gruplarına karşı tarafsızdır.
Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’de olmadığı veya ayrıldığı dönemde ona TBMM Başkanı vekalet eder. Yeni modelde TBMM Başkanı’nın vekalet etmesi söz konusu değildir. Kim vekalet edecek? Seçimle gelmeyen bir başkan yardımcısı vekalet edecek. Seçimle gelmeyenler Türkiye’yi ne zaman temsil etmişlerdir? Darbe dönemlerinde. Kenan Evren seçimle mi geldi? Hayır. ‘Türkiye’yi temsil ediyorum’ dedi. Bitti. Peki bu Anayasa değişikliğiyle Türkiye farklı bir darbe sürecinin içine mi giriyor? Evet, farklı bir darbe sürecinin içine giriyor. 80 milyon kişinin iradesini bir kişiye bağlamak doğru mudur yanlış mıdır? Karar sizlerin.
YARGITAY’A 160 MİLİTAN
2010 Anayasa değişikliği Türkiye’yi 15 Temmuz darbe girişimiyle karşı karşıya bıraktı. Sadece Yargıtay’a 160 militan atandı. Nasıl oldu? O Anayasa referandumuyla oldu. Büyük bir kısmı hâlâ hapiste. Peki atayanlar nerede? Atayanlar, ‘Bize yeni haklar verin, 12 Eylül darbe Anayasası’ndan çok daha geniş haklar verin, üstelik bir kişiye verin. Ben istediğim gibi yöneteyim’ diyor. Osmanlı’da bile padişahın bu kadar yetkisi yoktu. 141 yıllık parlamento geleneğimiz var. Niye bundan vazgeçiyoruz.
YABANCI SERMAYE KAÇAR
Bu anayasa değişikliği geçerse yabancı sermaye Türkiye’den kaçar. Hiçbir yabancı gelip burada yatırım yapmaz. Hukuk yok ki niye gelsinler. Mal güvenliği, can güvenliği yok. İş adamları yurtdışına kaçmak istiyorlar, oralardan ev satın alıyorlar, iş yerlerini oraya taşıyorlar. Fabrikaları taşıyacaklar, Romanya’ya, Bulgaristan’a, hep beraber göreceğiz. Gün düşünme zamanı. Ön yargılarımızla sandığa gitmeyelim. Bir kişiyi çok sevebiliriz, bir partiyi çok sevebiliriz, bir partinin üyesi olabiliriz. Ama bunun partilerle ilgisi yok, bunun kişilerle de ilgisi yok, yetki demokrasilerde kontrol edilmek için vardır. Bir reklam vardı meşhur: ‘Kontrolsüz güç, güç değildir.’ Kontrolsüz güç felaket getirir. Demokrasilerin varlık nedeni gücü kontrol etmektir. Anayasa’nın varlık nedeni nedir? Devletin gücü karşısında vatandaşın hakkını güvence altına almaktır.”