Klasik Türk müziÄŸi dedikleri meyhane edebiyatı

Güncelleme Tarihi:

Klasik Türk müziği dedikleri meyhane edebiyatı
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 03, 2001 00:00

Sayısız esere imza atan ünlü besteci Nevit Kodallı, 76 yıl sonra döndüğü baba toprağı Mersin'deki evini Hürriyet'e açtı.Mersin'den Antalya'ya doÄŸru giderken Erdemli'yi geçince, Fanazlı'ya geldiÄŸinizde solunuzda ODTÃœ tesislerinin duvarları baÅŸlar. O anda sağınıza bakarsanız daracık bir toprak yolun başında ‘‘Nevit Kodallı Caddesi’’ yazılı tabelayı görürsünüz. TaÅŸlı-tozlu yoldan yeÅŸillikler arasındaki tepeye tırmandığınızda, karşınıza iki katlı beyaz bir ev çıkar. Ä°ÅŸte o evde Cumhuriyet dönemi besteciler kuÅŸağının dünyaca ünlü temsilcilerinden Devlet Sanatçısı Nevit Kodallı, 41 yıllık sevgili eÅŸi Olcay'la birlikte yaÅŸar. Mersin'in Mesudiye Mahallesi 54. Sokak'ta dünyaya gelen Giritli Melek hanımla Adanalı Rıfat beyin küçük oÄŸlu Nevit, 76 yıl sonra baba toprağına döndü. Åžimdilerde Adana ve Mersin üniversitelerinde dersler veriyor, korolar kuruyor ve yeni eserler yazıyor. Kodallı'nın eserlerini yazmaya sayfalar yetmez. ‘‘Atatürk Oratoryosu’’ndan ‘‘Van Gogh’’ ve ‘‘Gılgameş’’ operalarına, lied'lerinden kantatlarına, konçertolarına, senfonilerine, suitlerine kadar. ‘‘Kral Oidipus’’, ‘‘Deli Ä°brahim’’, ‘‘IV.Murat’’tan ‘‘Atçalı Kel Mehmet’’e kadar yazdığı onlarca tiyatro müziÄŸi ne olacak? ‘Murat'ın Türküsü’’, ‘‘Pembe Kadın’’ gibi onlarca film müziÄŸi, ses ve ışık gösterileri unulur mu? Sayısız çocuk, gençlik ÅŸarkıları, marÅŸlar da cabası. Mehmet Nevit Kodallı, yalnızca bir besteci deÄŸil, ÅŸair, dilbilimci, düşünür, mizahçı. Cennet gibi bir doÄŸa içinde Akdeniz'i kuÅŸbakışı gören evinin verandasında acımasız sıcak ve neme meydan okumaya hazırsanız, buyrun. Ä°ÅŸte Türkiye Cumhuriyeti'yle yaşıt bir koca sanat çınarı.Mesut Cemil'in müziÄŸi ile Çakıl'ın müziÄŸi ayrı ÅŸeylerBu sıcakta eÄŸri oturalım, doÄŸru konuÅŸalım. TRT'de Müzik Denetleme Kurulu üyeliÄŸi yaptığı yıllardan iyi bilirim ki, Nevit hoca Türk MüziÄŸi'nden hoÅŸlanmaz.- Yener bey, ben Türk MüziÄŸi'ni iyi bilirim, yaptıklarıma Mesut Cemil hocam bile ÅŸaÅŸardı. Geleneksel müziÄŸimizin ne olduÄŸunu öğrenmek için eski yazıyı söküp konservatuvar arÅŸivindeki bütün eski Türk MüziÄŸi notalarını söktüm, bilimsel analizler yaptım. Ben esas olarak halk müziÄŸimiz üzerinde durdum. Atatürk'ün bize gösterdiÄŸi yol oydu, konservatuvarın kuruluÅŸ amacı oydu. Halk müziÄŸimizi daha iyi anlayabilmek için baÄŸlama çalmayı da öğrendim, hatta virtüözü oldum, Sarı Recep'ten, Muzaffer Sarısözen'den daha aÅŸağılarıyla çalmazdım. Ben alaturka piyasa müziÄŸinin gramer yanlışıyla ‘‘Türk Sanat MüziÄŸi’’ diye takdim edilmesine karşıyım. Müzik zaten sanattır, sanat resmi, sanat müziÄŸi, sanat ÅŸiiri diye bir ÅŸey olur mu? Başına da bir Türk koymuÅŸlar, Türklükle hiç ilgisi yok, Arap'ta da aynı ÅŸey var. Bunları söylediÄŸim zaman ben fena adam oluyorum. Klasik Türk MüziÄŸi de olmaz, çünkü klasik olmanın kurallarına uymuyor. Hocam Mesut Cemil bu müziÄŸe ‘‘Tarihi Türk Musikisi’’ derdi, gerçekten de öyle. Klasik Türk MüziÄŸi diyerek Enderun MüziÄŸi'ne sınıf atlatmaya, hava vermeye çalışıyorlar. Klasik adı altında çalıp söyledikleri Çakıl'ın, Kristal'in meyhane edebiyatı.Zorla Halikarnas diskoya götürdülerÄ°ki yıl önce Bodrum'da beni zorla Halikarnas Disko'ya götürdüler, boyumun ölçüsünü aldım. O kadar desibel içinde müzik dinlenmez, titreÅŸimler neredeyse midemi delecekti. Gürültü insanı dinlendirmez, aksine yorar.Fransız ballad'larını çok severim, Yves Montand'ı çok dinlerim. Hem müziklerinde, hem sözlerinde gerçekten estetik var.Sinemayı çok seviyorum ama, bu yeni icat cep sinemalarından ÅŸikayetçiyim. Koca koca hoparlörlerle beyninizi patlatıyorlar. Eskilerden Fernandel ve Danny Kaye büyük sanatçılardı, hálá zevkle izlerim.Giyimime özen gösteririm, doÄŸrusu iyi giyindiÄŸimi de söylerler.Erköse’lerin teklifini reddettimRakıyı da Mozart'la mı içersin be muhterem hocam?- Paris'ten döndükten sonra sonra verdikleri para yetmediÄŸi için Ankara Radyosu'nda birkaç yıl tonmaysterlik yaptım. Daha çok çoksesli müziklerde çalışırdım. Bir keresinde de Erköse kardeÅŸlerin çaldıkları bir alaturka programda görev aldım. Piyano da var stüdyoda, oturdum ben de onlarla beraber çaldım. Programın sonunda hep birlikte yanıma gelip ‘‘KardeÅŸ çok iyisin be. Gel bizimle gazinolarda çalış, sana gecede 500 kağıt verelim’’ dediler. Åžunu da söyleyeyim, adabıyla rakı içeceksem fasıl heyetiyle içmek isterim, çünkü atmosferi odur. ‘‘9. Senfoni’’ ya da kendi eserlerimi dinleyerek rakı içecek deÄŸilim ya.Hacı BektaÅŸ Oratoryosu'nu yazıyor- Liman ÅŸehirleri her zaman kara ÅŸehirlerinden çok daha dünyaya açıktır. ÖrneÄŸin Türkiye'nin ikinci operası 1946'da Ankara'dan sonra Mersin'de açıldı. 9 yaşımdayken bana ilk müzik eÄŸitimini veren Hayri aÄŸabeyim bir Ä°talyandan keman ve viyolonsel dersleri almış. Cumhuriyet'in ilk öğretmenlerinden olan Nimet ablam piyano ve ud, Hamdi aÄŸabeyim keman, Nihat aÄŸabeyim de mandolin çalardı. KardeÅŸler yan yana geldiÄŸimizde iyi bir müzik topluluÄŸu olurduk yani. Amcam da gayet iyi ney üflermiÅŸ, babama da müziÄŸi aşılayan o. Mersin Ziraat Bankası müdürü olan babam felaket koyu bir Enderuncuydu. Çok güzel tambur çalıp söylerdi, Rıfat Bey'i bile hafif sayardı ama, arpa ekti darı çıktı. Åžu sıralarda Abdülkadir Paksoy'un ‘‘Hacı BektaÅŸ Destanı’’ üzerinde çalışıyorum. Onu Alevi yanından deÄŸil, hümanist yanından alıyorum. Åžiir olarak çok güzel ama, oratoryo olacaksa konusunun bir yerden baÅŸlayıp geliÅŸmesi lasım. Henüz onu halletmiÅŸ deÄŸilim. Aslında HacıbektaÅŸ'ın da nereden gelip nereye gittiÄŸi pek bilinmiyor.Tarkan'ın müziÄŸi de söylediÄŸi de ilkelTürk pop müziÄŸinin nice ünlü bestecisini çaktırdığı o yıllardan bugüne deÄŸiÅŸti mi acaba Nevit hoca? Söz gelimi Tarkan onun için ne ifade ediyor?- Tarkan'ın söyledikleri de, bütün dünyadaki benzerlerinin söyledikleri gibi, çok ilkel ÅŸeyler. Öyle bir müzik ki, aynı sözleri tekrarlayarak herkesin kafasını uyuÅŸturacak. Yabancılarınkinde hiç olmazsa bir parça çoksesliliÄŸe benzeyen ÅŸeyler var, bizdekilerde ise hiçbir ÅŸey yok. Kullandıkları da bizim eski Anadolu Frigyen gamlarından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil. Elvis Presley de öyleydi, bugünküler de öyle, hepsi dört nota. Ne kadar ilkel beste yaparsanız insanları o kadar etkiniz altına alıyorsunuz. Aslında bu pop filan deÄŸil, düpedüz piyasa müziÄŸi. Tangolar da iyi kötü kendi formunda yazılmış geçerli ÅŸeyler, içlerinde yüksek bazı deÄŸerler olduÄŸu için hálá yaşıyor. 1950'de demokrasi adı altında bütün ileri hareketler bastırıldığı gibi, geleneksel müzik, milli müziÄŸimiz diye sunuldu. Demokrat Parti'yle baÅŸlayan mahvetme, yozlaÅŸma, Kenan Evren'le noktalandı, Özal'la da bilmem nesi çıktı. Cumhuriyet müziÄŸi bugün TRT'de bile çalınmıyor, varsa yoksa arabesk. Müzik insanın kafasını iÅŸletir, hemen arkasından filozofiyi getirir. Müzik insanı insan etmeye yarar.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!