Güncelleme Tarihi:
George Orwell, ‘1984’ ve ‘Hayvan Çiftliği’ romanlarıyla Türk okurunun iyi bildiği bir yazar. ‘Savaş Günlükleri-Günlükler:1’ adlı kitabıyla ise onu daha yakından tanıma imkânı buluyoruz. Dahası, Orwell sayesinde iktidarın insanları yönetmek için başvurduğu kirli ve dolambaçlı yolları öğreniyoruz.
George Orwell 1903 yılında Bengal’de doğdu. Lisede Katolik bir eğitim aldı. Eton Koleji’nden mezun olduktan sonra Burma polis teşkilatında bir süre çalıştı. İspanya İç Savaşı’nda Franco’ya karşı savaştı. Kitap eleştirmenliği, BBC muhabirliği yaptı. Bilindiği üzere, birçok kitap yazdı. İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde ise Londra’daydı. Burada kaleme aldığı günlüklerin ilki 12 Mayıs 1940’ta başlıyor, 28 Ağustos 1941 yılında sona eriyor. İkinci günlük ise 14 Mart 1942 ile 15 Kasım 1942 tarihleri arasını anlatıyor. İkisi tek kitapta. Orwell’ın bu dönemde yaşadıklarını okurken, gerçeğin ağırlığı karşısında ezilmemek mümkün değil.
Burası Londra: Yüzlerce bomba atılıyor, insanlar ölüyor, yiyecek kıtlığı yaşanıyor. Dünyanın gördüğü en vahşi savaş: İkinci Dünya Savaşı. Medya gerçeği çarptırıyor. Gelen haberlerin hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğu belirsiz. Gazeteler eleştirel bir tutum takınmak yerine lüks ürünlerin reklamlarına yer veriyor. İngilizler, bir bölük askerin tahıl ihtiyacıyla at besliyor. Savaş kimsenin umurunda değil. Bomba alarmları İngiliz halkını uyutmuyor ama insanlar garip bir şekilde buna alışmış. Savaş haberleri takip edilmiyor. Yazılı olan her şeyde sansür var. Aydınların dosyaları her geçen gün kabarıyor, her muhalif fişleniyor. “Her gün tahminen binlerce insanın öldürüldüğü korkunç bir savaşın ortasında, insan hiç haber olmadığı izlenimine kapılıyor” diyor Orwell. Anlattıkları, o muhteşem kurgularından biri değil, tamamen gerçek.
Üniversitelerde, resmî belgelerin ve gazetelerin birincil kaynak olduğu öğretilir. Halbuki, Orwell’ın günlüklerini okuyunca ikincil kaynakların önemini kavrıyoruz. Çünkü, resmî belgeler devletin istediği doğrultuda düzenleniyor, gazeteler ise devlet politikasının bir aygıtı.
Yazarın savaş yıllarında edindiği tecrübenin, ‘Hayvan Çiftliği’ ve ‘1984’ romanlarına kaynaklık ettiği aşikâr. Bu romanları anlamak, Orwell’ın günlüklerini okumaktan geçiyor. Öte yandan, yazarın yaşadığı sağlık sorunlarını ve parasızlık yüzünden çektiği sıkıntıları da okumaktayız. Bu yönüyle kitap, savaşın insan hayatı üzerindeki etkilerini anlamaya elverişli.
Günlüklerin en vurucu yanı ise iktidarın kirli oyunlarını kavramak için okura kılavuzluk etmesi. Çünkü iktidar sahipleri güçlerini kaybetmekten korktukları için paranoyaklaşırlar. Yaptıkları ilk iş insanların özgürlüğünü kısıtlamak olur. Muhalifleri fişlerler ve aydınları hapse atarlar. Şeffaflık iktidarın en büyük korkusudur. Medya onlara çalışır; halk, iktidarın çizdiği manzarayı seyretmekle yükümlüdür. Bu yüzden, manzaranın arkasında kanlı savaşların olduğunu birçok kişi fark edemez... İşte, bütün bu savaşın ve kaosun içinden Orwell bize haykırıyor: “Peki hem sabit fikirlere, hem de dengeli bir bakış açısına sahip olan hiç kimse yok mu? Aslında çok sayıda var ama iktidarsızlar. Tüm iktidar paranoyakların elinde.”
‘Savaş Günlükleri/Günlükler:1’, bu özellikleriyle okunması gereken bir kitap. Çevirmenin notları sayesinde tanımadığımız isimlerin kim olduğunu öğrenerek metinden kopmuyoruz. Ayrıca, günlüklerin devamı var. Yayınevi diğer günlüklerin de yayımlanacağını şimdiden müjdelemiş, merakla bekliyoruz.
SAVAŞ GÜNLÜKLERİ
GÜNLÜKLER 1
George Orwell
Sel Yayıncılık, 2017
Çeviren: Levent Konca
175 sayfa, 14 TL.