Güncelleme Tarihi:
Ümit KOZAN-Nursima KESKİN / ANKARA, (DHA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin dört konuda kopuş süreci yaşadığını savunarak, "Birincisi, Meclis'le devleti yönetenlerin arasındaki kopuş. İkincisi, taraflı Cumhurbaşkanı'yla ona oy vermeyen milyonlar arasındaki kopuştur. Üçüncü temel kopuş, adalet arayan toplumla adaleti dağıtan yargı arasındaki kopuştur. Dördüncüsü, çöken adalet ve demokrasiyle birlikte Türkiye'nin uygar dünyadan kopmasıdır. Bu dört kopuş, devletin dinamiklerini çökerten kopuşlardır" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile meslekten ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça'nın açlık grevine son vermelerini isteyen Kılıçdaroğlu, Başbakan Binali Yıldırım'a seslendi. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Binlerce anne; çocuğunun, evlatlarının, eşlerinin geleceğinden kaygı duymaktadır. 10 Cumhuriyet çalışanı tam 198 gündür tutuklular. Neden? FETÖ terör örgütünü savunmaktan ötürü. Oysa bunların bütün hayatı FETÖ ile mücadele ile geçti. Yüksel Caddesi'nde İnsan Hakları Anıtı heykeli önünde iki tane genç eğitimci açlık grevi yapıyorlar. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça. Ne günahı var bunların. Bunların tek arzusu var, 'okuduk' diyorlar, 'öğretmen olduk, şimdi bir KHK ile işimize son verdiler, neden' diyorlar. 'Çalıştırmayacaksanız o zaman bırakın ölelim' diyorlar. Anneleri dertli. Buradan Sayın Binali Yıldırım'a özellikle rica ediyorum, Sayın Binali Yıldırım başbakansızınız genç iki kişinin ölümüne izin vermeyiniz. Aileleri kabul edin bir görüşün. Anadolulu aileler bunlar, ne günahı var bunların. Buradan iki kardeşime de istirham ediyorum; açlık grevinden vazgeçiniz. Sizin sorunlarınızı nerede olursun ister Türkiye'de, ister dünyanın herhangi bir yerinde söz veriyorum dile getireceğim"
"NEDEN 15 TEMMUZ DARBE ARAŞTIRMA KOMİSYONU'NA GÖREV YAPTIRMIYORLAR?"
Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nun görevini yapmadığını ileri süren CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Emin olun hiçbir askeri darbe döneminde bu kadar büyük acılar yaşanmadı. Şimdi 15 Temmuzu fırsat bilip, karşı darbe yaptılar, kontrollü darbe yaptılar. Şimdi milyonları perişan ettiler. Kontrollü darbe dedim diye üzerimize geldiler. Ben her yerde ve her zaman bilerek konuşuyorum. Bu insanlık dramları boşuna yaratılmıyor, topluma gözdağı verilmek isteniyor. 'Darbe yapmaya kalktılar karşı darbe yaptık' sözü bana ait değil, o zata ait. Neden 15 Temmuz darbe araştırma komisyonuna görev yaptırmıyorlar. Neden darbenin asıl faillerinin ortaya çıkmasına izin vermiyorlar. Biz neyin ne olduğunu biliyoruz" dedi.
"BU AŞAMADA ELEŞTİRİ YAPMAK İSTEMİYORUM"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, ABD Başkanı Donald Trump'la yapacağı görüşmeye ilişkin yorum yapmayacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti gerçek bir cumhuriyet olmak zorundadır. Bunu takip edeceğiz. Devletteki çöküş nasıl başladı? Liyakatı yok ederek. Önce dışişlerini devreden çıkardılar. Dışişleri bürokratlarıyla monşer diye alay ettiler, 'biz biliriz' dediler. Şimdi geldiler ve çuvalladılar. Putin'le Trump arasında gidip geliniyor. Acaba meşruiyeti nerde bulurum. Birisi benim sırtımı nasıl sıvazlar, birisi bana nasıl gaz verir diye bir oraya bir oraya gidiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletinde böyle bir tablo yaşanmamıştır. Dönemin başbakanları, cumhurbaşkanları da onurlu görev yapmışlardır ve hep Türkiye'nin çıkarlarını savunmuşlardır. Şimdilik Amerika'da neler yaptığını bilmiyoruz, gelecek. Eleştiri yapmak istemiyorum bu aşamada. Oradaki eğer görüşmeler Türkiye'nin lehine sonuçlanırsa buna saygı duyarız. Ama eğer orada farklı bir tablo ile Türkiye'ye gelirse herhalde bizim de söyleyecek sözlerimiz vardır. İçeride aslan kesilip dışarıda kedi rolünü üstlendiğinizde dış politikayı yürütemezsiniz"
"5 AYDA 7 KİŞİ BULAMADILAR"
Hukukun değil, egemenlerin üstün olduğu bir hukuk anlayışıyla karşı karşıya olunduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Bir kişinin iki dudağına hapsedilmiş bir adalet kavramı var. Adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur, ahlakın olmadığı yerde adalette yoktur. Hukukun üstünlüğü değil, egemenlerin üstün olduğu bir hukuk anlayışıyla karşı karşıyayız. 23 Ocak 2017'ede bir OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi yayınlandı. Diyor ki: Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kuracağız. Yani hata filan varsa komisyon bir araya gelecek ve hataları düzeltecek. Ne zaman? 23 Ocak, 5 ayda 7 kişiyi bulamadılar. 5 ayda 7 kişiyi bulamayan bir hükümet, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni sağlıklı yönetebilir mi? Yönetemez ben de biliyorum. Çünkü hükümet, hükümet değil. Hükümette bir kişiye bakıyor. Ne söyleyecek acaba? 7 kişiyi oraya gönderdik, onay verecek mi vermeyecek mi? Ne Adalet Bakanı, ne Sağlık Bakanı, ne Başbakan bunların tamamı fasa fiso. Hiçbirinin yetkisi, hiçbirinin görevi yok, koltuklarında oturuyorlar. Boşuna mı diyoruz freni patlamış kamyon gibi Türkiye bir yerlere doğru sürükleniyor"
"TÜRKİYE, DÖRT TEMEL KONUDA KOPUŞ SÜRECİ YAŞIYOR"
Türkiye'nin dört temel konuda, ciddi bir kopuş süreci yaşadığını dile getiren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye, dört temel konuda ciddi bir kopuş sürecini yaşıyor ve yaşayacak. Birincisi, Meclis'le devleti yönetenlerin arasındaki kopuş. Meclis'in yetkileri yürütme organına verildiği için Meclis'le yönetim arasında ciddi bir kopuş var. Parlamento'nun yetkileri büyük ölçüde elinden alındı. Dolayısıyla yönetenleri denetleyebilecek bir güç artık yok. Bu tarihsel bir kopuştur ve bu kopuş Türkiye'yi felakete götürür. İkincisi, taraflı Cumhurbaşkanı ile ona oy vermeyen milyonlar arasındaki kopuştur. Tarafsız Cumhurbaşkanı, 80 milyonun Cumhurbaşkanıydı şimdi sadece ona oy verenlerin Cumhurbaşkanlığı rolünü üstlendiği için milyonlarla Cumhurbaşkanlığı arasında ciddi bir kopuş süreci yaşanıyor artık ve Cumartesi günü Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Genel Başkanı olduğunda bu kopuş çok daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Üçüncü temel kopuş, adalet arayan toplum ile adaleti dağıtan yargı arasındaki kopuştur. Adalet dağıtan hakimler artık hukukun üstünlüğüne göre değil üstünlerin hukukuna göre adalet dağıtıyorlar. Dolayısıyla adalet isteyen vatandaşla adalet dağıtanlar arasında ciddi bir kopuş çıktı ortaya. Dördüncüsü, çöken adalet ve demokrasiyle birlikte Türkiye'nin uygar dünyadan kopmasıdır. Artık Türkiye, dünyadan dışlanan bir ülke konumuna geldi. Entelektüel gücün de giderek kan kaybetmesi Türkiye'nin yumuşak gücünü de büyük ölçüde törpüledi ve yok etti. Bugün geldiğimiz nokta budur, bu dört kopuş devletin dinamiklerini çökerten kopuşlardır. Asla umutsuz değiliz. Kayseri'den Ankara'ya gençler yürüyor, demokrasi için, insan hakları için, hak için, adalet için, vicdan için yürüyorlar. O gençler olduğu sürece hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'ni gençlere emanet etti. O gençlerle birlikte yürüyeceğiz"
FOTOĞRAFLI