Yasemin Mori

Güncelleme Tarihi:

Yasemin Mori
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2013 00:00

4 yıl önce ilk albümünün ilk röportajını yapmıştık. Neler oldu hayatında o günden beri?

Haberin Devamı

- Nasıl özetlerim bilmiyorum ama çok güzel bir dönemdi diyebilirim. İlk albüm Hayvanlar’dan sonra piyasada kabul edildim. Ama ben bir şekilde müziği aramam gerektiğini düşünüyordum. Daha avangard, daha deneysel, daha zorlayıcı yerlere gitmek istiyordum. Çünkü eğer Hayvanlar gibi birkaç albüm daha yapsaydım, piyasa için bir şeyler yapan birisi olacaktım. Oysa ben, müzik ve kendim için bir şeyler yapmak istiyordum.
Müziği kendini mutlu etmek için yapıyorsun öncelikle.
- Evet. Zaten albümüm çok satsın, popüler olayım, ben de rock star olayım gibi bir derdim yoktu. Hatta bu durum insanı kendisinden ve gerçeklerden çok uzaklaştırıyor. Bu yüzden de uzun bir arayla ikinci albümü kaydettim.
Nasıldı o uzun süreç?
- Zorlu. Çünkü çok şey öğrenmem gerekiyordu. İnsanlar seni pohpohlarken sen ‘bir hiç olduğunla’ yaşamak zorundasın. Biraz da müzik piyasasını daha yakından tanımak için bu kadar uzun süre bekledim.
Zemini oturttun yani...
- Evet. Çünkü insanlar prodüksiyonla müzik yapmanın arasındaki farkı tam göremiyor. Prodüksiyon albümlere mi yoksa müzik yapmaya mı devam edeceğim, diye aradım yolu. “Niye albüm yapıyorum”, diye sorguladığım dönem bile oldu. Çünkü tüketime karşı düşünce oluştu.
Bu sadece müzik alanında mı oldu, yoksa hayatını da sorgulamaya başladığın dönem miydi bu?
- Tabii ki. Parlak duruma geldim ilk albümle ve her şeyin bu kadar parlak olmaması gerektiğini düşündüm. Çünkü toplum olarak birlikte gelişmeyip de sadece bireylerin yükselmesini yanlış buluyorum. Belirli insanları önemliymiş gibi görmek çok yanlış.
O zaman 26 yaşındaydın. Şimdi 30’sun. Biraz bunun da etkisi oldu mu bu düşüncelerde?
- Sanmıyorum. Çığlık çığlığa arıyordum zaten o mutlak doğruyu. Herkesin aynı anda yükselmesini istiyorum. Yaptığım müzikle de herkesin aydınlanmasını ve her şeyin aslında nasıl da bir olması gerektiğini görmesini istiyorum. Piramit sistemleri gibi değil, her şey düz olmalı.
Komünizmin müzik versiyonu gibi sanki hayalin...
- Sosyalist olmak, daha bilinçli ve sorumlu olmak gibi aslında. Çünkü kapitalizmin nimetlerinden belki hepimiz faydalanıyoruz ama sonuçta çok vahşi, brutal ve insanları ezen, belli zümreleri yükseltip bazılarını da ezen bir sistem bu ne yazık ki... Müzik piyasasında da böyle durum. Düzelmesi için katkıda bulunmak istiyorum.
En başta bahsettiğin o arayış ya da çığlıkları son albümün Deli Bando tatmin etti mi?
- Evet, her şeyi çözdü diyebilirim. İstediğim tarzda insanlarla çalıştım.
Peki, şimdi ne var hayatta senin için?
- Müzikle, üretmekle devam edecek. İstediğim seviyeyi, dönüşümü yakaladım ve böyle devam edecek.
Peki, tüm bunları kenara bırakınca neler oluyor hayatında? Mesela ne yapıyordun ben aradığımda, erken mi kalkarsın uykucu musundur?
- Erken kalkmak için çabalıyorum. Kendiliğimden kalktığım günü hevesle bekliyorum. Köpeğimle yürüyüşe çıkıyorum. Şan dersleri devam ediyor.
Hâlâ mı?
- Tabii ki. Ömür boyu da devam edecek benim için. Sahilde koşup paten kayıyorum spor adına. Konser günleri dışında gece geç saatlere kadar takılmayı pek sevmem, arkadaş toplantıları daha çok hoşuma gidiyor.
Müzikten uzaklaşmak için bir şey yapıyor musun?
- Dağa gidiyorum. Boşluğun olduğu yerlere kaçıyorum.
Şarkı sözlerini kendin yazıyorsun. Çoğu da birer hikâye gibi. Peki, kitap, öykü ya da deneme yazmayı düşünüyor musun?
- Yazıyorum bir sürü şey ama müzikle bir şeyleri anlatmayı kanıksamışım. Her şeyi bir arada yapabildiğim bir mecra. Mesela geçenlerde yazdığım bir hikâyede öyle bir yere geldim ki, bütün ormanın çığlık atması gerekiyor. Ama bunu kelimelerle anlatmak çok zor. Melodiyle anlatmak gerek. Benim dilim müzik. Kelimeleri bir yere kadar hissedebiliyorum.
Hem anlattıklarına hem de dışarıdan gözlemle toplumda genel olarak var olan kişilerden olmadığın net. Ama yine de yaptığın çok klişe işler var mı, belki Türk dizilerini izlemek gibi?
- Herkesin yaptığı şeyleri çok takip etmiyorum. Biraz da soyutlanmış bir insan gibi hissediyorum kendimi. Neredeyse beş yıldır hiç televizyon kullanmadım. Hayatım çok farklı ilerledi. Denemeleri seviyorum. Bir de popüler olana karşı bir tavrım var küçüklüğümden beri. Popüler romanları okumak istemedim, gişe filmlerine gidemedim. İçimden gelmiyor, aradığım şeyden uzaklaştırıyor gibi geliyor.
Peki, bu sende dışlanmışlık hissi yaratmıyor mu?
- Hem de nasıl. O kadar çoktu ki içimdeki dışlanmışlık hissi ilk albümü yaptığım dönemde. Ama sonra müzisyenlerle takılmaya başlayınca aslında çok büyük bir şeyin parçası olduğumu gördüm.

Haberin Devamı

Çok mütevazı değilim ama sürekli insanların egolarının pohpohlanmasını hoş bulmuyorum.

Gerçek soyadı değil

Haberin Devamı

Yasemin Mori’nin (30) asıl soyadı Savgı. Ama müzik hayatında kendisine Yasemin Mori demeyi tercih etti. Çünkü Mori, Balkan dillerinde ‘kız’ kelimesi yerine kullanılıyor. Anneannesi onu çağırırken “Yasemin Mori” dermiş. Bu arada Mori, yeni albüm çalışmalarına başladı. En yakın konseri de 31 Ocak’ta Ghetto’da.

Bana dönemin kadın ozanı demeleri hoş tabii. Ama artık daha çok kadın müzisyen olduğunu görmek çok daha güzel.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!