Keşke bu iş çete işi olsa

KİM var bu işin arkasında?

"Derin devlet" mi?

"Ülkeyi karıştırmak isteyen güçler" mi?

"Türkiye’nin AB üyeliğini engellemek amacıyla iç ve dış düşmanların ortak operasyonu" mu?

Bazılarının aklıselimi kaybetmiş gibi gözükmeyi göze alarak söylediği gibi "Ermeni diasporası" mı?

Yoksa...

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yaşanan bir provokasyon mu?

Yakalanan 17 yaşındaki genç, cebine üç kuruş para konup "Hadi evladım, git Hrant Dink’i öldür" diye görevlendirilmiş bir robot mu?

Yani...

Bu iş bir odak tarafından planlanmış ve uygulanmış bir cinayet mi?

* * *

İşte buradan haykırıyorum:

Keşke!

Keşke bu iş bir çetenin işi olsa!

Çünkü o zaman işimiz gayet kolay.

Nihayet "düşmanımız" bellidir.

Ya "profesyonel karıştırıcı" bir grup vardır karşımızda...

Ya da kendini "vatan dostu" sanan bir grup psikopat.

Yani...

Profesyonel de olsa, psikopat da olsa, sınırları belli bir "odak" vardır karşımızda.

Ve "kötülük", o odakla sınırlıdır.

Cici toplumumuz, cici halkımız, cici insanlarımız kötülükten uzaktır.

Bize sirayet etmemiş, bize geçmemiş bir kötülükle karşı karşıyayızdır.

Böylece...

Kendimize çeki düzen vermemiz gerekmeyecektir.

* * *

Ama eğer, eline silah alıp Trabzon’dan İstanbul’a "Bir Ermeni öldürmek" için yola çıkan 17 yaşındaki genç, bir "çete"nin yönlendirdiği sıradan bir "tetikçi" değilse...

İşte o zaman işimiz çok zor.

O zaman, tüm topluma sirayet etmiş ve kötülüklere kaynaklık eden bir iklimle çepeçevre sarıldığımızı kabul etmemiz gerekecek.

"Vatan elden gitti" diye atıp tutmalarımız...

"Ermeni" sözcüğünü hakaret olarak kullanmalarımız...

Üç beş evde kilise açıldı diye "Bütün Türkiye misyoner işgali altında" diye öcü masalları anlatmalarımız...

Hoşgörüsüzlüklerimiz... Hedef göstermelerimiz... Kışkırtmalarımız... Duyarsızlıklarımız...

Hepsini ama hepsini gözden geçirmemiz gerekecek.

Ve esaslı bir hesaplaşmanın içine girmemiz gerekecek.

Böylesi bir "toplu arınma" için geç mi kaldık, yoksa hálá vakit var mı, inanın kestiremiyorum.

Tatsız tahmin

FATİH Altaylı’yı anlıyorum.

"Bu işin gerisi gelir mi?" sorusu, tahrik edici bir sorudur ve insan ister istemez böyle elektrikli bir konuda bir şeyler karalamak ister.

Yani "öküz altında buzağı" arayışında değilim.

Ama yine de insan, bir yazıda yer alan "bundan sonra öldürülebilecekler" listesinde "Eski İslamcı yazarlar" şıkkını görünce fena oluyor.

Tamam, bu nihayetinde bir tahmindir.

Tamam, çoğul kullanılmıştır.

Tamam, "adres" belli değildir.

Tamam, "Ne diye üstüne alınıyorsun ki birader" dense, söylenecek pek bir şey yoktur.

Ama bütün bunlara rağmen...

İnsan, böylesi bir tahminin yol açtığı o tuhaf ve "kekremsi" duygudan kopamıyor.

İki kötülük mesajı

MANŞETLER cinayeti lanetliyor.

Ekranlar cinayeti lanetliyor.

Gözle görülür bir duyarlılık var her köşede.

Ancak buna rağmen, bir köşe yazarına, "Ben bu cinayete ortağım" mesajı veren mail’ler gönderilebiliyor.

Düştüğümüz durumun kanıtı olsun diye, adresi bende gizli bu iki mesajı yayınlıyorum.

BİR: "Bu vatanın ekmeğini yiyip Ermenilerle Ermeni, Kürtlerle Kürt’üm diyenler, bir gün hak ettikleri cezayı bulacak. Sizi kınıyorum. Yazıklar olsun vatan hainlerine. Bir gün mutlaka."

İKİ: "Ermeniler bizim düşmanımızdır. Bin yıllık bu gerçeği değiştiremeyiz. Bizim buralarda birine Ermeni derseniz ne olur biliyor musunuz? Kalkıp vurur ve ona kahraman derler. Vatan için kurşun atan da kahramandır. Ne mutlu Türk’üm diyene."

NOT: Eğer yetkililer, bu mesajlarda yazılanları bir "açık tehdit" olarak görüp, benden işbirliği talep ederlerse, bu taleplerine olumlu yanıt vereceğimi buradan ilan ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları