6 TL'ye yükseklik korkusuna son!

Bizim Deli Petro diye bildiğimiz Çar 1.Petro tarafından 1703 yılında kurulduğu, 42 adadan oluşan bir şehir olduğu gibi ansiklopedik bilgileri bir yana bırakırsak, sanattan kültüre ve renkli gece hayatına kadar ne ararsanız bu şehirde var. Özellikle güneşin neredeyse hiç batmadığı Beyaz Geceler'de kente gidecekler için rehber olabilecek küçük ipuçları.

St. Petersburg özelikle Rus edebiyatına ilgi duyanlar için nefes kesici bir kent. İnsan kentin sokaklarında dolaşırken "acaba şu köşeyi döndüğümüzde Raskolnikov karşımıza çıkar mı?" "Bizim Fedya'mız bu sokaklarda yürümüş müdür", "Alexander Puşkin burada gün batımını uzun uzun izlemiş midir" diye düşünmeden edemiyor.

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Alexander Puşkin, Anna Ahmadova, Nikolay Gogol ve Piotr Ilyiç Çaykovski'nin bir zamanlar bu kentin sokaklarını aşındırdığını bilmek bile insanın nefesini kesmeye yeter..Önce bu ustalardan başlayalım o halde.

DOSTOYEVSKİ HAYATININ SON ÜÇ YILINI BURADA GEÇİRDİ

Dostoyevski'nin ya da eskiden yakınlarının şimdi de tutkulu okurlarının deyimiyle "Fedya'nın hayatının son üç yılını geçirdiği ev de mezarı da bu şehirde.... Şehrin kalbi Nevsky Caddesi'ne çok da uzak olmayan bu müze ev Kuznechny adlı bölgede. Kapıda sizi Usta'nın şapkası karşılıyor. Evin diğer bölümlerinde de yazarın ve ailesinin eşyalarını görmek mümkün. Bu, müzeyi aklınızın bir kenarına not edin. St.Petersburg'daki "makul" fiyatlı müzelerden biri. Giriş 250 Ruble.

RUHU SÜRGÜNDE BİR ŞAİR

Kentin mütevazı sayılabilecek bu bölgesinden ayrılıp yine benzer bir bölgeye, hayatı trajedilerle dolu şair Anna Ahmadova'nın müze evine düşüyor yolumuz. Liteiny Prospekt'teki bu müze eve giriş de 200 Ruble. Sakın ola ki "yakınlara bir yere gideyim de kime sorsam gösterir" demeyin. Çünkü bölgedeki pek çok kişinin bu müze evden haberi yok. En iyisi Vladimirskaya/ Dostoyevskaya metro istasyonlarını kullanarak buraya ulaşmak. Fotoğraf çekmek serbest, video için ayrıca para ödemeniz gerekli.

ALEXANDER PUŞKİN BU EVDE YAŞADI

Şair Alexander Puşkin'in Gerges d'anthes ile girdiği düello sonucu yaralanıp kanlar içinde döndüğü müze ev ise şehrin kalbinin attığı bölgelerden biri olan Moika'da.. Bu müzeye girerken yaygın deyimle "biraz para saçmanız" gerekiyor. Giriş 150 Ruble. Fotoğraf çekmek için başka bir bilet almanız gerekiyor. Kapıdaki görevli size "İşitsel rehber almanız zorunlu" uyarısını yapıyor. Böylece toplam 400 Ruble ödeyip ayakkabılarınızın üzerine galoşları da geçirdikten sonra işte Puşkin'in son nefesini verdiği evdesiniz. Eğer şairin kısacık hayat öyküsü sizi çoktan etkisi altına almışsa müze eve daha ilk adımınızı attığınızda boğazınıza bir yumru gelip yerleşiyor. Ama, müze gezerken ağlamak da olmaz!

Bu arada Puşkin'in bir zamanlar sık sık gittiği Nevsky Caddesi üzerindeki Edebiyat Kahvesi de şairiin anısını yaşatıyor. Bütçeniz kısıtlıysa içeride bir şeyler yiyip içmemekte fayda var. Siz görevlilere "bir arkadaşa bakıp çıkacağım" deyin ve doğruca pencere kenarında, üzerinde bir mum yanan masada oturup Puşkin mumyasının yanına gidin. Böyle bir şairle çekilen hatıra fotoğrafına paha biçilemez.

ŞİMDİ ADAYA GİDİYORUZ

St. Petersburg'un görülmesi gereken yerlerinden biri de Vassiliyevski Adası. Ada dediysek İstanbul'daki gibi vapurla ya da deniz otobüsüyle gidilen bir yer olduğunu sanmayın. Otobüsle ya da köprüleri kullanıp yürüyerek gidebilirsiniz. Burada sizi mavi beyaz renkleriyle Rusya'nın ilk sanat müzesi olan Kunstkammer karşılıyor...

Peter Paul Kalesi de zaten pırıl pırıl parlayan kulesi ve kubbesiyle sizi kendine çekecek.

Kalenin hemen yakınındaki parkta Neva'yı seyrederek soluklandıktan sonra biraz ilerideki Ağır Silah Müzesi'ne gidebilirsiniz.

Peter Paul Kalesi'nin yanındaki park yaz aylarında vakit geçirmek için güzel bir seçim. İsteyen ağaçların altında kitabını okuyor, isteyen biraz da aşağıda bikinisini, mayosnu giyip kendini sıcacık güneşin kollarına bırakıyor. Yeri gelmişken söyleyelim St. Petersburg'un hatırı sayılır bir yaz sıcağı var. Böyle zamanlarda koruyucu güneş kremi sürmeden sokaklarda fazla dolaşmayın. Cildiniz kızarır, başınız ağrıyabilir.

Vasiliyeevski'den sonra Petrogradskaya'ya gitmekte fayda var. Çünkü burada efsane Avrora Kruvazörü sizi bekliyor.

SARAYA GİRMEK O KADAR KOLAY DEĞİL

Gelelim olabildiğince mütevazı ekonomik koşullarda St.Petersburg'u keşfetmeye çıktığımız gezinin en görkemli ama en "sabır zorlayıcı" bölümüne: Rotamız Çarışkoye Selo.

Kentin biraz dışındaki ihtişamlı Çarlık Sarayı da görülmesi gereken bir yer. Ama eğer yakıcı bir güneşin altında kalabalık turist gruplarıyla aynı anda Saray'a girmeye kalkışırsanız başınıza gelecek var. Önce saatlerde sırada bekleyip bahçeye girmek için bilet alıyorsunuz. Sonra sıra saraya girmeye gelince yine saatlerce beklemeniz gerekli. Elbette içeride görecekleriniz bu beklemeye değer.

Çarişkoye Selo'nun adı daha sonra burada liseye giden Puşkin'in anısına Puşkin Şehri olarak değiştirildi. Gitmişken Puşkin'in daçasını ve daha uzaktan bakışlarınızı üzerine çeken Türk Hamamı'nı görmeden de dönmeyin.

Ama en iyisi, Yazlık Saray'ın bulunduğu Çarışkoye Selo'ya ya da Peterhof Bahçeleri'ne düzenlenen bazıları İngilizce rehberlik hizmeti de veren turlara katılmak. Bu şekilde ulaşım çok daha kolay oluyor. Bu turların fiyatı verilen hizmete göre 1000 ile 2000 Ruble arasında..

LENİNGRAD GEÇİLMEZ!

Neredeyse her yanı müzelerle dolu olan kentin ilgi odaklarından biri de İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Leningrad Kuşatması'na adanan Kuşatma ve Direniş Müzesi. Metroyla gidecekseniz Chernyshevskaya istasyonunu kullanmanızda fayda var. Eğer İkinci Dünya Savaşı'nın yaşandığı yıllar ilgi alanınıza giriyorsa orada gördüklerinizi unutmanız mümkün değil.

YURTTAŞLAR! YOLUN BU TARAFI DAHA TEHLİKELİ

İkinci Dünya Savaşı demişken Nevsky Caddesi üzerindeki 210 Numaralı Okul'dan söz etmemek olmaz. Bu binanın önündeki 'Yurttaşlar! Sokağın bu yanı bombardımanda daha tehlikelidir' yazısı 900 gün süren Nazi kuşatmasından kalma. Alt tarafı bir uyarı levhası ama bu döneme ilgi duyanların heyecandan nefesini kesiyor.

St. Petersburg denilince ilk akla gelen dünyanın en görkemli sanat koleksiyonlarına sahip Hermitaj Müzesi'ni uzun uzun anlatmaya gerek yok. Çünkü zaten bu şehre yolunuz düştüğünde orayı ziyaret etmeden dönmeyeceksiniz...Hatta bir kerede gezmeye zamanınız yetmeyecek, "belki bir dahaki sefere" diye aklınızın bir yerine not edeceksiniz.

Dökülen Kan Kilisesi de zaten tüm ihtişamıyla sizi içeri çağıracak.

Tıpkı Kazan Katedrali gibi.

Bu arada St. Petersburg'a yolunuz düşerse Dostoyevski, Çaykovski gibi ünlülerin son istirahatgahları olan Thikvin Mezarlığı'na da uğrayın.

YÜKSEKLİK KORKUSUNA SON!

Müzeler bir yana kenti kuşbakışı seyretmek istiyorsanız Smolny Katedrali'ne gidin ve çan kulesine tırmanın. Kuleye ulaşan merdivenin son basamakları biraz ürkütücü olsa da kenti yüreğiniz ağzınızda tepeden görmenin keyfi başka. Üstelik 100 Rublelik yani yaklaşık 6 TL'lik bu yolculuk sonunda yıllardır yakanızı bırakmayan yükseklik korkunuzu yenmek de cabası...

OPERA VE BALENİN MABEDİ

St Petersburg'daki ilgi çekici yapılardan biri de Mariinski Sahnesi. Opera ve balenin mabedi diye anılan bina Sennaya Proşçad'da. Sahneyi çok iyi gören bir yerden gösteriyi izlemenin bedeli 3 Bin Ruble yani 185 TL. Balkondan izlerseniz 400 Ruble yani yaklaşık 24 TL.

ST. PETERSBURG'LA İLGİLİ İPUÇLARI

Kentin kalbi Nevsky Caddesi... Beyaz Geceler süresince kelimenin tam anlamıyla "hiç uyumuyor" bu cadde. Cadde üzerinde özellikle de alışveriş merkezi Gostny Dvor civarında 24 saat açık kafeler ve restoranlar bulmak mümkün. Bütçeniz kısıtlıysa Nevsky üzerindeki self servis restoranlarda sizi uzun süre tok tutacak yiyecekler bulmanız mümkün.

Eğer özel bir kutlama yapacaksanız Nevsky Caddesi üzerindeki "vitrinine melekler inen" kafe bunun için son derece uygun. Hem içerisi son derece ilgi çekici hem de çalışanlar çok yardımsever.

Şehirde çok fazla sayıda İtalyan turist ve doğal olarak çok sayıda İtalyan lokantası var. Rus mutfağına özel bir düşkünlüğünüz yoksa buraları da tercih edebilirsiniz. Yalnız bu restoranlarda gündüz ve gece fiyatlarının farklı olduğunu hatırlatalım. Eğer kısacık zamanda bile "Türk yemeği yemezsem ölürüm" diyorsanız Nevsky üzerinde Türk restoranları da var.

Kentin son derece gelişkin bir metro sistemi var. İlk gün biraz kafanız karışsa da sonradan 'bulmacayı' çözüyorsunuz. Metroyla bir yerden bir yere gitmek 28 Ruble. Metroda bagajlar için ayrıca bilet parası alındığını bilmekte fayda var.

Otobüsle de seyahat edebilirsiniz. Bilet 25 Ruble. Otobüslere ön, arka ya da orta kapılardan binip genellikle orta yaşın üzerinde olan görevli kadınlardan biletiniz alabilirsiniz. Ama biraz yorulmayı göze alıp kenti yürüyerek gezmek çok daha mantıklı. Böylece rehber kitaplarda yazmayan bazı yerleri keşfedebilir ya da kentte yaşadığınızı hissedebilirsiniz. Yorulduğunuzda da Hermitaj Müzesi'nin önündeki Saray Meydanı'nda oturmak ya da taşlarına uzanıp dinlenmek bedava!

St Petersburg'da trafiğin kötü olduğu konusunda uyarılmıştık. Ama doğrusu İstanbul trafiğini bilenler için buradaki karmaşa pek de önemli değil.

Kentte taksiye binmek ürkütücü bir deneyim olabilir. Çünkü taksi şoförleri genellikle çok hızlı araba kullanıyor. Araç virajları alırken arka koltukta sağa sola savrulabileceğinizi, ani fren yaptığında da kafanızı ön koltuğa çarpabileceğinizi şimdiden söyleyelim. En iyisi ana dili Rusça olan birinden yardım almak. "Lütfen çok hızlı kullanmayın. Teşekkürler" yazan bu not hem taksi şoförümüzü güldrdü hem de çok işe yaradı.

Eğer Rusça bilmiyorsanız ya da Kiril alfabesine aşina değilseniz havaalanından çıktıktan sonra kendinizi okuma- yazma bilmeyen biri gibi hissedebilirsiniz. Çünkü genellikle tüm levhalar Rusça ve kent halkının da yabancı dille arası pek iyi değil. Ama korkmayın bir süre sonra gözünüz Kiril alfabesine alışıyor ve bazı tabelaları çözmeye başlıyorsunuz. Zaten önemli cadde ve sokakların isimleri hem Kiril hem Latin alfabesiyle yazılı.

Bir yer soracaksanız kendinizi fazla zorlamadan haritadan o yerin Rusça yazılışını gösterin. Bu daha çok işe yarar. Çünkü büyük olasılıkla ismi doğru telaffuz edemeyeceksiniz ve karşınızdaki de sizi anlamayacak. En iyisi kendi gözleriyle görmesi. Bazen de haritadan sorduğunuz yere nasıl gideceğiniz konusunda size yardım etmek için "hayır o yoldan değil bu yoldan gitse daha yakın" diye uzun bir tartışmaya giren kişilere rastlamanız mümkün. Böyle bir durumda teşekkür ederek uzaklaşın. Kafanız daha fazla karışmasın.

Eğer yolunuz Beyaz Geceler sırasında St. Petersburg'a düşerse tekne turu yapmayı ihmal etmeyin. Bu turu özellikle de gece yarısından sonra köprülerin açılacağı saatlere denk getirin.

Hem kıyıda toplananların hem de teknelerle nehri dolduranların coşkusu görülmeye değer. Ama bir gün 600 Ruble'ye bildiğiniz tekneye ertesi gün 700 Ruble'ye hatta gece yarısından sonra 800 Ruble'ye binebileceğinizi de unutmayın. Bir de bu tekne turlarının çoğunda rehberin sadece ve nefes almadan Rusça konuştuğu notunu iletelim.

Kentin son derece renkli bir gece hayatı var. Barlar, gece kulüpleri, striptiz kulüpleri... Her tür eğlence mümkün.

Eğer fazla para harcamak istemiyorsanız kanallarda ya da meydanlarda kısacası her iki adımda bir sokak konserleri veren müzisyenleri dinleyip hoş vakit geçirebilirsiniz. Hem de her tür müzik eşliğinde.. İsteyene klasik müzik iki adım ötede rock konseri. Dans etmek de serbest.

St. Petersburg her ne kadar bir açık hava müzesi olsa da kentteki genç neslin olup bitenden fazla haberi yok sanki. Hemen yanındaki binada bulunan ünlü bir müzeyi bilmeyebiliyor. Onun yerine bazen bir Japon turist size rehberlik yapabiliyor.

Son olarak belki bazılarına son derece şaşırtıcı gelebilir ama sokaklarda hayat çok rahat... Sık sık yol ortasında sarılıp kendi özel mekanlarındaymış gibi birbiriyle uzun uzun öpüşen çiftler görmek mümkün... Sakın ola ki gözlerinizi dikip bakmayın!

Gitmek isteyenleri fazla ürkütmemek için şu ana dek söz etmedik ama: Yankesicilere dikkat! Gitmeden önce bu konuda uyarılmıştık, otel odasına girer girmez de karşımıza bu konuya dikkat çeken uzun bir yazı çıktı. Özellikle dikkatsiz turistlere musallat olan yankesicilere karşı dikkatli olun, ama yine de bu işi fazla abartmayın.

Son not: Ne kadar gezerseniz gezin, zamanınız yetmediği için gidip göremediğiniz yerler mutlaka kalacaktır. Fazla dert etmeyin...Çünkü bu kent bir gün sizi yeniden kendine çağıracak. O zaman da hiç karşı koymadan tekrar yola düşeceksiniz.