Saçları da duruyor enerjisi de

Güncelleme Tarihi:

Saçları da duruyor enerjisi de
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 16, 2003 01:54

68 kuşağı çiçek çocuklarının tarihe geçen festivali Woodstock, festival anlayışında devrim yarattı. 1969'da ilk kez yüzbinlerce kişi bir müzik festivalinde biraraya gelmiş ve eğlencenin dibine vurmuşlardı. Woodstock adı hiç unutulmadı.

1994 ve 1999'da tekrarı yapıldı. İlginç olan, her üç festivalin de organizatörü Michael Lang'ın hiç değişmemesiydi. O ne saçlarından vazgeçti, ne dinamizminden, ne de müzik tutkusundan. İsmi Woodstock Festivali'yle birlikte anılır oldu. Geçen hafta İstanbul'daydı. Bulmuşken yakalayıp bir röportaj yaptık. Bu arada Tarkan'ın uluslararası menajerinin yine o olduğunu, İstanbul'da 7 yıl bir kadınla aşk yaşadığını, Türkiye'de gezmediği yer kalmadığını ve köfteye taptığını öğrendik. Bir tek yaşını öğrenemedik. Bu soruya sadece ‘‘old’’ (yaşlı) diye cevap verdi...

30 yıldır Türkiye'ye gelip gidiyormuşsunuz. Sizi Türkiye sevdalısı yapan ne? Aşk mı, iş mi, arkadaşlar mı?

- Türkiye'ye ilk kez 1979'da Noel tatili için gelmiştim. Bir arkadaşım davet etmişti. İnsanları, tarihi, yemekleri her şeyi çok sevdim. Sonra bir Türk kadınla tanıştım ve yedi yıl bir aşk yaşadım. Ailesi buradaydı, sürekli gidip geldik. Sonra aşk bitti ama arkadaş kaldık. İstanbul Kültür Sanat Vakfı'ndan Görgün Taner'le tanıştım. Yani çok arkadaşım oldu burada.

1969, 1994 ve 1999 Woodstock festivallerinde organizatör olarak hep siz vardınız. Bütün bu yıllarda en çok neyi değişmiş gördünüz?

- Hiçbir şey aynı değildi. Farklı düşüncelerde de olsanız, yaşıtlarınızla iyisiyle kötüsüyle biraraya gelmeniz aynıydı. Değişmeyen tek şey oydu. Ama en çok değişen, daha az masum bir dünya haline gelmemiz.

Efsane haline gelen Woodstock festivallerinin hepsinde olmanız size nasıl bir kişisel tatmin sağladı? Egonuz bu yüzden biraz şişkin mi?

- Benim için bu festivaller büyük bir deneyimdi. 15 kişilik bir ekiptik, 14 bin kişilik bir ekibe dönüştük. Festivaller bittiğinde, ‘‘ohh be bitti’’ diye düşünüp hafifliyordum. Ama adımın her yerde biliniyor olması benim için büyük bir gurur kaynağı.

Bu tür festivallerde en büyük zorluk nedir?

- Çok büyük bir festival yapacaksanız, en büyük zorluğu devletle yaşarsınız. Bir başka zorluk da yüzbinlerce araçlık konvoylardır. İnsanlar iki gün boyunca eğlendikten sonra arabalarını nereye bıraktıklarını hatırlamazlar. Onun için festival alanına yol işaretleri koymak zorundasınız. Ama mesela Rolling Stones Caddesi ismini verirseniz, o tabela mutlaka hatıra olarak oradan yürütülür. Onun için Mavi Cadde, Kırmızı Otel gibi sıradan isimler vermelisiniz. Ama bunun da bir zorluğu oluyor. Marsilya'da bir festival düzenlemiştik. Kimse Fransızca konuşamıyordu. O yüzden otellere, otobüslere demin söylediğim gibi isimler verdik. Bizim otobüslerle gittiklerinde sorun yok. Ama bir taksiye binip Mavi Otel'e gitmek istiyorum dediğinizde taksici anlamıyordu. Bu yüzden grupların yarısını kaybetmiştik. Şimdi cep telefonları var, daha kolay.

Festivalleri düzenlerken, kitle psikolojisine ilişkin neler öğrendiniz?

- Müthiş bir dinamizm... İstediğiniz kadar güvenlik önlemi alın, yüzbinlerce kişiyi kontrol etmeniz imkansız. Ama müziğin ve eğlencenin olduğu yerde pozitif bir elektrik olduğu için küçük kavgalar olsa bile diğerleri eğlencesine bakar ve ortamı bozmaz. Kalabalığın kontrolünü yine kalabalık yapar.

Yaşınız çok da genç sayılmaz. Hálá gençlik festivalleri düzenlemek ruhunuzda tezat yaratıyor mu?

- Yaşlı olmak beynimin öldüğü anlamına gelmiyor. Yaptıklarımdan, öğrendiklerimden aldığım müthiş bir zevk var. İlgimi devam ettiriyorum.

Ee, Türkiye'ye gelen birine şiş-kebap sorusu sormazsak kusur olur, ayıp olur! Köfteye de bayılıyormuşsunuz öyle mi?

- Türkiye'de sevmediğim hiçbir yer görmedim. Köfte ise başlı başına bir dünya harikası. Tapıyorum! Amerika'da arkadaşlarıma pişiriyorum. Herkesten ayrı ayrı köfte tarifi alıyorum.

TARKAN BEŞ YIL SONRA DÜNYA STARI OLUR

1994 ve 1999 Woodstock Festivali organizasyonunda yer alan ve şimdi Rock'n Coke Festivali'ni organize eden arkadaşım Fırat Kasapoğlu, üç yıl önce New York'ta bana Tarkan'dan bahsetti. Uluslararası bir danışmana ve yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Türklere zaten yabancı değildim. Tarkan'ı ve

müziğini çok sevdim, uluslararası menajeri oldum. Tarkan çok iyi bir yorumcu ve sahnesi çok iyi. Şu anki başarısı bence sadece bir başlangıç. Beş yıl sonra bir dünya starı olur ve asla parlayıp sönen bir yıldız olmaz. Şunu bilin ki, o kesinlikle kalıcı. Hep öğrenmek istiyor, bildikleriyle yetinmiyor. Tanımlanamayan bir karizması var.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!