Güncelleme Tarihi:
15 yıl önce doğup büyüdüğü Kıbrıs’tan ayrılıp Türkiye’ye yerleşen Ziynet Sali ile çok özel bir söyleşi gerçekleştirdik. Kıbrıs Barış Harekatı’nda ailesinin yaşadığı sıkıntılardan adalıların Türkiye’dekileri sevip sevmediğine kadar pek çok konuya değindiğimiz röportajda Sali, ilginç açıklamalarda bulundu
Kıbrıs Barış Harekatı’ndan bir yıl sonra, yani 1975’te Lefkoşa’da doğdun, değil mi?
- Evet... Kıbrıs Türkü anne-babanın üç çocuğundan biriyim. ıki erkek kardeşim var. Ben dünyaya geldikten sonra hemen ıngiltere’ye gitmişiz. Çünkü babam orada yaşıyormuş. 1963’te adadan Londra’ya giden ilk Türkler’den kendisi. Ama tatil için hep Kıbrıs’a gelirmiş. Yine bir tatil için geldiğinde annemle tanışmış ve evlenmiş. Ondan sonra tekrar Kıbrıs’ta yaşamaya başlamış. Ta ki ben doğana kadar. Ben doğduktan yani savaştan sonra annemi de alarak ıngiltere’ye dönmüş.
Annenin sana hamile olduğu dönemler, tam da savaş dönemi... Ailen neler yaşamış?
- Özellikle annem ve annemin ailesi çok sıkıntı çekmiş. Çünkü Rum tarafından bir eşek üzerinde Türk tarafına göç etmişler. Günlerce aç, susuz yol almışlar ve Lefkoşa’ya yerleşmişler. Bu yolculuk sırasında da çok çarpışmalara tanık olmuşlar. Gözlerinin önünde insanları öldürüyorlarmış. Hem de taşlarla...
Kim kimi öldürüyormuş?
- Rumlar Türkleri, Türkler Rumları... Arada sınır olmadığı için herkes bir arada yaşıyormuş çünkü. şimdi düşünüyorum da annem iyi ki beni o savaşın ortasında doğurmamış.
Baban savaşa katılmış mı?
- O dönem herkes asker olmuş. Doğal olarak babam da çatışmalara katılıp Rumlarla savaşmış. Ama öyle tabancayla, tüfekle değil yani; baltayla, kürekle. Biz şimdi çok lüks ve rahat yaşıyoruz ama onlar çok yokluk çekmiş. Mesela Kıbrıs’taki evimizde annem hâlâ Rum ganimeti kullanıyor. Atamıyor bir türlü...
Rum ganimeti derken?
- Rumlardan kalma eşya işte... O savaşta götüren götürene... Bizde de bir tane büfe var. Anneme at diyorum, atmıyor.
ADALILAR GÖÇ YÜZÜNDEN KıLıT TAKMAK ZORUNDA
Kıbrıs’ta şimdi insanların ekonomik durumu ne?
- Pek fakirlik yok. Gerçek fakirlik, yokluk Türkiye’de. Kıbrıs’ta herkesin arabası, evi var. Neyse... Babam savaş bittikten sonra bizi ve ailesini alıp tekrar ıngiltere’ye gitmiş. Fakat annem Kıbrıs’tan uzak duramadığı için altı yaşında Kıbrıs’a dönmüşüz. Buraya dönmemizin en büyük nedeni de Türk eğitimiyle büyümemizi istemeleri.
Kıbrıslılar, Türkiye’dekileri seviyor mu?
- (Gülüyor) Böyle genel bir algı var değil mi? Yani sevmedikleri konusunda... Böyle bir şey yok tabii ki. Savaş döneminde, ada halkıyla askerler arasında negatif bir şeyler olmuş. Türkiye’dekiler için “kara sakal” derler ya, sebebi şu: Garibim askerler, susuzluktan kir pas içinde ve sakallı dolaşıyorlarmış, bu ad işte o dönemden kalmış. Bu yüzden yanlış bir algılama söz konusu. Türkiye’den Kıbrıs’a maddi-manevi büyük destek var. Türkiye, Kıbrıs’tan asla vazgeçmesin. Çünkü her ne kadar Kıbrıs yerlisi Türkiye’ye karşı negatif görünse de Kıbrıs, Türk askerinin varlığı ile güvende. Türk askerinin çekileceği haberi geldiğinde, herkes büyük panik yaşamıştı. Hiçbir Kıbrıslı çocuk, Türkiye’dekilere düşman olarak yetiştirilmez. Mesela ben Türkiye’ye gelmek için deliren bir çocuktum.
Yani sanıldığı gibi bir sıkıntı yok...
- Evet de adaya Türkiye’den çok işsiz geliyor. Özellikle doğudan çok göç var. Bu düzeni biraz bozuyor. Adanın karakterini de bozabiliyor. Çünkü kültür farkı var... ıstanbul ile doğulu vatandaşımız arasında nasıl kültür farkı varsa, aynı şey orada da ortaya çıkıyor. Bizim adada kimse kimseye yan gözle bakmaz, kimse kapısını kilitlemezdi. Fakat karakterler değiştikçe, o alışkanlıklar da değişti, herkes kapısına kilit vurdu...
KIBRIS’I TÜRKıYE’DEN AYRI DÜşÜNEMıYORUM
Türk vatandaşı mısın?
- Çift pasaportum var. Kıbrıs ve ıngiliz vatandaşıyım. Ama ben Türk’üm ve Kıbrıs’ı asla Türkiye’den ayrı düşünmüyorum.
Bir yarışmada hangi tarafı temsil etmek isterdin? Kıbrıs, Türkiye, ıngiltere...
- Ben Türk’üm. Dediğim gibi Kıbrıs ile Türkiye’yi ayrı düşünmüyorum. Dolayısıyla tabii ki Türkiye’yi temsil etmek isterdim. Ama dünyanın Kıbrıs’ı tanımasını da, oradaki halkın refahı ve mutluluğu için çok isterim.
Kıbrıs’tan bir de “Babutsa” çıktı...
- Onlar da Londra’dan... Çok seviyorum grubu. Sonuçta adalılar yani...
Adalılar...
- Ya Semacığım, adalılar çok saf, temiz, bozulmamış oluyor. Yüzüne baktığında aklından bin bir tilki geçmeyen insanlardır adalılar. Babutsa’da bu kadar temiz, şeker yani...
Sen temiz kalabildin mi?
- Daha bir arındım diyebilirim... Bu kadar karmaşanın içinde kendi içime dönüp, temizliğime temizlik kattım.
DEMET VE GÜLŞEN’E GELENE KADAR FUNDA ARAR, CANDAN ERÇETİN VAR
Ziynet Sali adı, Demet Akalın, Gülşen, Hande Yener’in altında mı sence?
- Asla... Ben patlayan bir şarkı ya da albümle değil, sahne performansıyla buralara geldim. Senelerdir sahnelerdeyim. Ve “Rüya” ile hayalimi gerçekleştirdim. Demet, Gülşen, Hande diyorsunuz. Tamam onların hepsini seviyorum ama oraya gelene kadar Funda Arar, Candan Erçetin, şebnem Ferah, Sertab Erener, Aşkın Nur Yengi var. Bir de popüler isimler arasında ismimin yer almaması normal. Çünkü ben magazine oynamıyorum.
Aşk var mı?
- Yok. Aslında yuva kurmak istiyorum ama çok inişlerim çıkışlarım var. Bioritmim bile ters çalışıyor. Bu dengesizlikler içinde aşk yaşayamıyorum. şu aralar önceliğim Grammy ve bir gün kazanacağım.